Abbas Güçlü

Türk siyasetinde Ekmeleddin Bey olayı enine boyuna iyi araştırılmalı hatta doktora tezi haline getirilmeli. Çünkü öğrenilecek çok şey var. Daha da önemlisi, Türkiye’nin bugün geldiği noktanın özeti orada yatıyor.
İşte size çok çarpıcı bir tespit:
Ekmeleddin Bey’i Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra gören var mı?
Beni Cumhurbaşkanı seçmediniz diye küstü mü?
Eğer Cumhurbaşkanı seçilseydi, yine kendisini hiçbir şekilde göremeyecek miydik?..
Ekmeleddin Bey, Çırağan Sarayı’nda Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıkladığında, oradaydım ve sanki bugünleri görmüşçesine, direkt kendisine sordum:
Ülkemizin gidişatına olan bu ilginiz ve hizmet aşkınız, eğer seçilemezseniz, yine aynı şekilde devam edecek mi?

Başbakan Binali Yıldırım, Ulaştırma Bakanı iken de eğitim deyince yüzünde güller açıyordu.

Başta FATİH Projesi olmak üzere eğitimdeki teknolojik yatırımların çoğunu, onun bakanlığı finanse ediyordu.

Gidişattan memnun değildi ama davul onun sırtında, tokmak başkasının elindeydi.

Şimdi roller değişti, eminim ki en büyük ilgi alanlarından biri eğitim olacak!

Ayrıca sıkı mı olmasın, evde fırtınalar kopar!

Niye mi, işte cevabı:

Başbakan’ın eğitim aşkı

“Benim eşim Semiha Hanım da öğretmendir, bir ilkokul öğretmenidir.

MEB, LYS sonuçları açıklandığında gururla fiyaka satabilir. Çünkü bu yıl, tüm testlerde Türkiye ortalaması artacak. Hatta full çekenlerin sayısında rekora bile gidilebilir...

Peki, bir anda ne oldu da böylesi bir başarıya imza atacağız?

LYS soruları, önceki gün de kolaydı, dün de. Muhtemelen haftaya da yine beklenenden kolay olacak. Ya da en azından beklendiği kadar zor olmayacak. Çünkü bu durum, Ankara’da birilerini rahatsız ediyordu.

Çok farklı eğitim kurumlarından gelen değerlendirmeler ve Twitter üzerinde yaptığımız ankette de gördük ki, dünkü Matematik ve Geometri soruları, önceki yıllarla kıyaslandığında, zorluk derecesi yüksek birkaç soru dışında, daha kolaydı.

Asıl sorun ise zamanın yetersizliğiydi.

Bu özellikle yapılıyor. Çünkü LYS benzeri sınavlar adayların sadece bilgisini değil, analiz, sentez ve düşünme hızını da ölçüyor. Dolayısıyla, hızlı düşünüp, hızlı karar veren öğrenciler, diğer adaylara göre bir adım daha öne çıkabiliyorlar.

Bu yıl, sanki hemen her testte full çeken aday sayında bir rekora imza atacağız.

Adayları, dershane, özel ders ve soru bankalarıyla öylesine dopingliyoruz ki, artık hiçbir soru onlara zor gelmiyor. Hele bir de bir-iki doz kolaylaştırıldığında, çok

Şu günlerde milyonlarca aile iyi bir lise, iyi bir üniversite hayali yaşıyor.

TEOG ve LYS “zulmü”ne biraz da bu yüzden katlanıyorlar.

Peki, en iyi lise, en iyi üniversite ya da en iyi meslek arayışları ne kadar doğru?

Çekilen onca sıkıntı, harcanan onca para ve emek karşılığını buluyor mu?

Bu konuda velilerle çok tartışıyoruz.

İlle şu lise ya da şu üniversite dediklerinde, niye diye soruyor ama çok net cevaplar alamıyoruz.

Örneğin şu lise ya da şu üniversite dediklerinde, peki bu lise ya da üniversiteden mezun olanlar içerisinde bana medyada, siyasette, ekonomide, sanatta ya da herhangi bir alanda zirveye çıkan isimler sayın diyorum. Takılıp kalıyorlar.

Popüler lise ya da üniversite diploması, eskiden çok önemliydi.

MEB’den sonra ÖSYM de adayları sevindirdi.

TEOG’da olduğu gibi LYS’de de sorular kolaylaştırıldı. Çünkü düşük ortalamalar, liselerdeki vasat eğitimi ortaya çıkarttığı için MEB’i rahatsız ediyordu. Dünkü Sosyal Bilimler Sınavı soruları, Felsefe Grubu dışında kolaydı.

Bugünkü ve gelecek haftaki sorular da yine çok kolay olursa hiç şaşırmayın!..

Çünkü birkaç kolay sınavla, Türkiye eğitimde çağ atlamaya çalışıyor!

Milyon- larca öğrenci, veli ve öğretmen, yaz tatilinin başlamasıyla birlikte derin bir oh çekti.
Karnesi iyi olanlar sevindi, zayıfı olanlar, fırça üzerine fırça yedi.
TEOG ve LYS’ye girenler için ise bu yaz çok uzun geçecek.
Çünkü yeni okullarını, aramanın, bulmanın ve kaydolmanın heyecanını yaşayacaklar.
Hangi lise, hangi üniversite konusunda çok bilinmeyenli bir denklemi çözmek zorundalar...
Mükemmel karne getiren öğrencilerimizi kutluyor, TEOG ve LYS cengâverlerine de bol bol sabır diliyoruz...
Biz de öğrenciydik!

Eskiden karne denildi mi, yüreğimiz hop hop ederdi.
Öğrenciler, bütünleme ya da yıl tekrarından korkar, veliler de inşallah sınıfta kalmaz diye dua ederdi.
Tek dersten bile sınıfta kalınırdı. Şimdi 6-7 zayıfı olan sınıf geçiyor!
Zorunlu temel eğitim süresi uzadıkça, sınıfta kalan sayısı azaldı. Çünkü hem sınıflar zaten çok kalabalıktı hem de yeni dersliklere ihtiyaç vardı.
Bu yüzden de sınıf tekrarı tarih oldu.
Peki, iyi mi oldu?
Evet demek mümkün değil! Başarı çıtası düştükçe düştü.

Eskiden birisi lafı uzattı mı, laf ebeliği yapma diye uyarır, sözünü tamamlamasını beklerdik.

Şimdi hepimiz laf ebesi olduk.

Dolayısıyla, bırakın uyarmayı, hemen her konuda kendimiz daha çok laf etmeye başladık.

Kim ne söylüyorsa, eğer daha fazlasını söyleyemiyorsak, rahat etmiyoruz.

Başarının ölçüsü de laf ebeliği oldu.

Neredeyse hemen her şey laf ebeliğinizle ölçülür hale geldi.

Ağzınız iyi laf yapıyorsa başarılısınız, sükut ikrardan gelir deyip susuyorsanız, iki lafı bir araya getiremeyen beceriksizin birisiniz.

Örnek mi istiyorsunuz, vitrindekilere bakın yeter!..