Adı Ali, Senegal'li Müslüman bir genç.
Okumak için ülkesinden kopmuş gelmiş Türkiye'de yaşıyor.
Bir süre için tatil için gittiğim Antalya'da kaldığım otelin animasyon grubunun elemanlarından biri.
Siyasal Bilgiler, son sınıfta okuyor aynı zamanda.
Gayet zeki, çalışkan, gözünden sevgi akan delikanlı, saygılı bir delikanlı.
Akşamki animasyonu anlatmak için otelin kafesinde oturduğumuz masaya geldi, tanıştık, kısaca kendinden bahsetti.
Ailesini sordum;
"
Hayat içinde istemeden de olsa kendi kendimizi sabote ettiğimiz anlar vardır.
Bunu bazen geçmişten alıntılar yaparak, bazen de geleceği düşünüp felaket senaryoları tasarlayarak yaparız.
Hayatımızı bilmeden mahveder, bu kısır döngü içinde debelenip dururuz.
Hayatınızı mahvetmeyi bırakmak için neler yapabilirsiniz ?
İşte size bir kaç ipucu.
1. Öncelikle gözünüzü dört açın ve çok uyanık olun, zihinsel kontrolünüzü bir an olsun elden bırakmayın.
2. Zihniniz geçmişten alıntılar yapmaya başladığı anda hemen yakalayın ve onunla yüksek sesle konuşun, "Neden geçmişi sürekli hatırlatmaya çalışıyorsun, amacın ne senin ? Neden benim mutsuz olmamı istiyorsun, bundan çıkarın ne?" diyerek yüksek sesle sorun.... Ses yavaş yavaş etkisini kaybedecektir.
Bilinçaltı ve ego kavramları neden var ?
Önce bilinçaltı ve egonun ne olduğuna bakalım isterseniz.
Bilinçaltı doğduğumuz andan itibaren, algılarımız (beş duyu) ile edindiğimiz her türlü bilginin -gerektiği zaman çıkarılıp kullanılmak üzere- depolandığı hard disktir. Biz henüz küçük bir çocukken 0-10 yaş aralığında şekillenir ve bu yaşa kadar aldığı tüm kararları artık hayatımız boyunca tekrar tekrar karşımıza çıkartarak, bir anlamda gelişimimizi destekler.
Ego ise bilinçaltının almış olduğu tüm bu kararları başarı ile uygulamakla yükümlü bir üst mercidir. Tüm amacı sizin bu kararları -iyi veya kötü olmasına aldırış etmeksizin- uygulamanıza canla başla destek olmaktır ! Hiç susmaz, alınmış olan kararların dışındaki bir karara yönelmeniz durumunda ise bunu sabote etmekle yükümlüdür. Ruhun dünyadaki var oluş amacı, tekamül etmek, gelişmektir.Ruhun titreşimi arttıkça gelişir ve tanrısallığa doğru adım adım yaklaşır. Zaten nihai hedef de budur. Tam tanrısallaştığında ise aydınlanma ya da vahdet-i vücud (Tasavvuf düşüncesinde, yaratanla yaratılanın tek kaynaktan geldiğini ve "bir" olduğunu savunan görüş) meydana gelir, o zaman da , mükemmel insan,
Hipnotik dil kalıpları, konuştuğumuz dilde, bir takım genellemelerden, silmelerden ve çarpıtmalardan faydalanarak dili ustaca ve belirsiz kullanma sanatıdır.
Karşınızdaki insanların ruh halini, davranış ve duygularını istediğiniz yöne doğru çekmenizi sağlayacak bazı özel sırlar vardır.
Bu kavramı varsayımlar oluşturur.
Böylece belirsiz dille karşımızdakini ikna etmenin yollarını bulur ve başarılı bir iletişim kurarız.
İkna psikolojisinde Milton (Milton Erickson) Model Dil Kalıplarının önemli bir yeri vardır. (Meraklıları için Milton Erikcson’un “Sesim seninle Her Yerde” kitabını tavsiye edebilirim.)
Hipnotik dil kalıplarının kullanımı bilinçli zihinle bilinçaltının karışmasına neden olur, bu da dikkati dağıtır, bilinçaltına ve diğer kaynaklara girişi mümkün kılar.
Örneğin iş yerindeki pazarlama elemanlarınızın, bu konuda daha etkin olmalarını ve daha çok satış yapmalarını istiyorsanız, sık sık "Hepinizin çok iyi bir pazarlama ustası olacağınıza inanıyorum" derseniz o kişilerin bilinçaltına “çok iyi bir pazarlama ustası olun” telkinini göndermiş oluruz.
Başka bir örnekle devam edelim ;
Zihin 24 saat hiç durmadan çalışan ve susmak bilmeyen bir makine gibidir.
Ta ki siz kontrolü ele alıp onu susturana kadar.
Beyin çalışma prensibi gereği sizi daima NEGATİFTE tutmaya meyillidir.
Hiç dikkat ettiniz mi?
Düşüncelerinizin kontrolünü bıraktığınız her seferde size geçmişe ait kötü bir anıyı hatırlatır ve size sürekli dram yaratır.
Ya da gelecekle ilgili negatif projeksiyonlar oluşturur.
Artık siz de dramla beslenen acıların çocuğu olup çıkıverirsiniz.
Durum böyle olunca da hayat kaliteniz, mutluluğunuz, huzur ve başarılarınız günden güne azalmaya başlar.
İşte yüzden kaliteli, mutlu ve başarılı bir hayat yaşamak istiyorsak zihin kontrolünü bir an olsun ihmal etmemeliyiz.
Peki, bunun için neler yapabiliriz?
Hemen bakalım hangi yöntemlerle zihin kontrolü yapabilirmişiz.
<>>>
Sessiz bir ortamda yere oturun ve dikkatinizi birkaç dakikalığına bilinçli solunuma odaklayın.
Bilinçli farkındalığınızı nefes alıp vermeye yoğunlaştırın ve bu şekilde dikkatinizi güçlendirin ve onu devamlı kılın.
Farkındalığınızın herhangi bir kesintiye uğramadan, zamanla aynı paralelde akmasını ve devam etmesini
Mantık ve bilinçaltı birbirlerinden bağımsız çalışan iki farklı mekanizmadır.
Bu yüzden yaşadığınız duygusal bir duruma mantıklı zihninizin sunacağı neden ile, bilinçaltının sunacağı neden çoğunlukla başkadır.
Bilinçaltının size sunduğu neden her zaman doğru olandır.
Bu bilgiyi şimdi lütfen iyi aklınızda tutun....
Güzel ve alımlı bir bayandı. Ancak ses tonundan, yaşadıklarından çok bezmiş olduğu her halinden anlaşılıyordu.
Bana gelme sebebi aşırı para harcaması ve zaman içinde fazlasıyla artan borçlarını ödeyemeyecek hale gelmesiydi. Epey sıkıntılı günler yaşamıştı, hala da yaşıyordu ve artık bu durumdan kurtulmak istiyordu.
"Sıkıntım bolluk ve bereket. Parayı kendime çekmekte belki zorluk çekmiyorum ama, parayı tutmakta ve birikim yapmakta fazlasıyla zorlanıyorum" dedi.
Bu açıklama, danışanımın mantığının söylediği, durumuna en uygun nedendi.
Bir kaç gün sonra Ramazan Bayramı'nı kutlayacağız.
Onbir ayın sultanı Ramazan'ın ardından gelecek olan bayram, dargınları barıştıracak, sevenleri bir araya getirecek.
Dostluğun, kardeşliğin, sevginin, saygının, birlik ve beraberliğin koşulsuzca yaşandığı bayram kolektif bilincin yükseldiği kutsal günlerdir.
Kolektif bilincin yükseldiğ bu kutsal günleri bir fırsat olarak görüp, içimizdeki sevgi titreşimini artırmaya ne dersiniz.
Sevgi nedir, nerdedir ?
Sevgi evrenin özüdür. Yaratılan her şeyin özünde sevgi vardır. Yaratılan her şeyin esasında sevgi vardır. Sizin içinizde ve çevrenizde de sevgi mevcut.
Sevgiyi deneyimlemek için sadece zihninizin ve kalbinizin ona açık olması ve içinizde yayılmasına izin vermeniz gerekiyor. Sevginin içinizden akışına ne kadar çok izin verirseniz, onu ne kadar çok yayarsanız, hayatınızda o kadar çok sevgi olur.
Sevginin kaynağı içinizdedir. Dış dünyadan sadece içinizdeki sevgiyi size yansıtır. Sevgiyi diğerlerine ve kendinize yansıtmak için onu önce kendi içinizde hissetmelisiniz. Bunun içinde öncelikle kendinizi sevmeli ve olduğunuz gibi kabul edebilmelisiniz.
Hepimiz enerjiden oluşuyoruz. Sürekli duyuyoruz bunu, peki nedir bu enerji? Nerdedir? Bizi nasıl etkiler?
Einstein’ın uzay ve zamanın doğrusal değil, görece olmasını saptamasından sonra, yani “izafiyet teorisi”nin ortaya çıkmasından sonra, sonsuz olasılıklar kapısı insanoğluna açıldı.
Bu teorinin en önemli sonuçlarından biri de enerji ile maddenin birbirlerinin yerini tutabileceği sonucudur.
Madde kendini yavaşlatarak kendini gösteren enerjiden başka bir şey değildir. Yani madde olarak gördüğümüz her şey (vücudumuz dâhil) enerjidir.
Evrende temel bir kütle var olmadığı ve bu kütlenin enerji olması sebebiyle, tek bir yerde olması da imkânsızdır.
Maddeyi oluşturan parçacıklar, başka parçacıklara dönüşebilirler. Bir enerjiyle üretilip, yine aynı enerjiyle yok edilebilirler. Hem sabit bir dönüşüm, hem de sürüp giden bir harekettir bu enerji.
Bu nedenle bütün yaşadıklarımız birbirleriyle bağlantılıdır. Çünkü hepimiz aynı bütünün parçalarıyız. Bu nedenle var olan enerji parçacıklarıyla kimi zaman düzenli, kimi zaman ise düzensiz bağlantılar içindeyiz.
Bir anlık bir bağlantı, bir diğerimizin aklından geçeni okumamız veya bir başkasının düşüncesini telepatik olarak etkile