Her şey düşüncede var oluyor ve bizler düşüncelerimizle yaratıyoruz.
Fiziksel evrenimiz gerçekte herhangi bir maddeden oluşmuyor; onun temel yapıtaşı enerji diye adlandırabileceğimiz bir çeşit güç ya da öz’dür.
Nesneler, bize katı ve birbirinden ayrı görünürler ancak daha ince ve hassas düzeylerde, atomik ve atom-altı düzeylerde görünüşteki katı madde, partiküller içindeki daha küçük partiküller olarak görünür; ve giderek küçülen bu zerrecikler sonunda saf enerjiye dönüşür.
Fiziksel olanakta hepimiz enerjiyiz ve bizlerde bu enerjinin birer parçasıyız ve başkalarına şifa verirken de sadece bu enerjiye kanallık yaparak bu enerjileri aktarabiliyoruz.Enerji manyetiklik özelliğinden dolayı belirli bir titreşime ve niteliğe sahip enerjileri çekme eğilimindedir.
Evrene yaydığımız düşüncelerimizde bir enerjidir ve benzer enerjileri kendine çeker. Bu sebeple düşüncelerimizde de ne istediğimize kesin karar verip bu isteğimizi çeşitli imgelemelerle o anın içinde varmış gibi imgelerle kuvvetlendirirsek, hatta bu imgelemeyi elimizden geldiği kadar detaylandırırsak isteklerimiz ve düşüncelerimizin de bizlere çekildiğini o kadar çabuk ve etkili görmeye başlarız.
Yaşam Koçluğu devlet tarafından "meslek" olarak tanındı !
Yaşam Koçluğu, 26 Haziran 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan "Koçluğun Uluslararası Meslek Standartları ile Türkiye'de "meslek" dalları arasında yerini aldı.
Peki kimdir yaşam koçu, ne iş yapar ?
Yaşam koçu doğru iletişim becerileri kullanarak, çözüm odaklı yol gösteren kişidir.
İnsanlara veya kurumlara, daha mutlu, huzurlu ve başarılı bir yaşam elde etmekte yardım eder.
Bir yaşam koçu elinizdeki tüm kartları görür ve elinizdeki bu kartlarla oyunu en mükemmel şekilde oynamanıza ve kimi zaman da oyunun kurallarını değiştirmenize ve daha iyi bir oyun bulmanıza yardım eder.
Hayallerinizi gerçeğe dönüştürmede size yardımcı rehberdir.
Hedef ve başarılarla ilgilenir. Hayal dünyanızı gerççeklerin dünyasına taşır. Bir koç değişim, gelişim, dönüşüm ve "mutluluk" anahtadır.
Kendini sevmeyen insanlar genellikle mutlu olmasını bilmeyen, hayattan zevk almayan insanlardır.
Mutsuz insanlarda kendisini ve çevresini her daim yargılayan ve sürekli olumsuz iç sesiyle yaşayan insanlardır.
İç sesinize dikkat edin, kendinizi ve çevrenizdeki insanları ne kadar yargılıyorsunuz?
Farkındalığınızı yükseltin ve olumsuz iç sesinizi her duyduğunuzda hemen olumluya çevirmeyi alışkanlık haline getirin.
Hiç düşündünüz mü ? Kendinizi sevmek ve mutlu olmak için yatırım yapıyor musunuz?
İnsan her konuda olduğu gibi kendini sevmek ve mutlu etmek için de yatırım yapmalıdır. Mutlu olmak için kendisine yatırım yapmayan insanın, kendisiyle ve çevresiyle çatışma halinde olmasına şaşırmamak gerekir.
Dengeli, huzurlu mutlu ve refah içinde bir hayat sürmek için, insanın öncelikle geçmişin tutsaklığından kurtulması ve özgürleşmesi gerekir. Bunun içinde öncelikle kendisini, dah asonra geçmişini, geçmişte yaşadıklarını ve kendisine üzücü şeyler yaşatan insanları affetmesi gerekir. Bunu o insanlar için değil, kendi ruhsal sağlığı için yapmalıdır.
Daha sonra fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal yatırım yapıp, kendine emek vermeli ve bu paralelde bilgi ve deneyimini artt
Kendi kendinizin önünden çekilmek ve yaşamak istediğiniz hayatı, olmak istediğiniz sizi yaşamak ister misiniz ?
O halde aşağıdaki olumlamaları yavaş yavaş ve hissederek okumaya başlayın lütfen.
<>>>
Hayatın karanlığına rağmen içimin aydınlığı ile kabulündeyim olan her şeyin.
Evrenin, hayatın, olmuş / olan / olacak her şeyin.
Dünyada olan hiçbir şeye sahip olmadığımın / olamayacağımın.
Sadece olanın içerisinde olduğumun ve bunları oyunun parçası olarak gördüğümün.
Olayların içindeki çaresizlik noktaları yok artık benim için.
Korkularım hızla sevgiye dönüştü, kabuldeyim.
Kaybettiklerimin, kazandıklarımın da farkındayım ve kabulündeyim.
Evrendeki her şey olması gerektiği gibi.
Direnmiyorum, büyük bir huzur ve huşu içinde olan her şeyi kabul ediyorum.
Yaşadığım her bir olayın, daha önce biriktirdiğim enerjilerim olduğunu kabul ediyorum.
Olan her şey için sorumluluğu üzerime alıyorum.
Tüm gerçekleşenin benim en yüksek hayrıma olduğunu biliyor ve akışa dâhil olmamdan ötürü kendimi takdir ediyorum.
Sinirlendiğim, öfkelendiğim, korktuğum, endişelendiğim kendimi ve karşımdakini üzdüğüm her anımı
Bolluk bereket, aşk - ilişkiler, başarı ve hayatınızdaki bir çok alanda istediklerinize kolayca ulaşmak ister misiniz ?
Bir kuantum koç'dan destek alarak veya kendi çabanızla kuantum sıçraması yaparak tüm bu isteklerinize kavuşmanız mümkün!
Peki nedir kuantum sıçrama ?
Herkesin anlayabileceği şekli ile ;
Yaşamak isteyip de yaşayamadığınız tüm güzellikleri bir anda hayatınızda var edebilmektir.
Kuantum fiziği diliyle ;
Bir elektronun bulunduğu orbitalden -yörüngeden- enerji verilerek bir üst enerjili orbitale -yörüngeye- geçmesine kuantum fizikte "kuantum sıçraması" denilir.
"Enerji verilerek, bir üst enerjili orbitale geçmek" ibaresindeki enerji verilmesi olayı, kişiye kuantam sıçraması yaptırabilmek için adım adım geliştirilmiş bir programdır.
İsteğinizi güçlendiren, geliştiren ve güzel enerji veren olumlu düşünceler kuantum sıçramada oldukça önemlidir.
İsteğiniz ile güçlendirilmiş duygular, amaca uygun olarak yoğunlaştırılarak hedefine ulaştırılmanız kolaylaştırılır.
Sıçrama denmesinin nedeni bu durumun "çok hızlı" yaşanmasıdır !
Yani merdivenin ilk basamağında duran kişi, bir sonraki adımda aniden
Henüz küçük bir çocukken bilinçaltınızda oluşmuş çekirdek inançlar, kısır döngü şeklinde tekrar tekrar aynı olayları size yaşatarak, yaşam kalitenizi düşürebilir. Bu bazen dayanılmaz bir hal alır.
Çekirdek inançlar bir çok teknik ile dönüştürülüyor.
Benim de kullandığım en etkin yöntemlerden biridir subliminal telkinler.
Bilinçaltı Programlama (Subliminal Programming) adı verilen bu teknik, yurtdışında uzun yıllardır kullanılmış ve halen kullanılmaya devam edilmektedir.
Ülkemizde ise henüz çok yenidir ve henüz tam olarak keşfedilmemiştir.
İnsanların istenmeyen alışkanlıklarından ve istenmeyen huylarından arındırılmasında veya insanlara yeni bir alışkanlık kazandırılması konularında bu telkinlerin çok olumlu ve yapıcı etkilerinin olduğu tartışılmaz.
Subliminal telkinlerde mesajlar dinlenen müziğin ardında gizlidir.
İnsan kulağı belli bir desibel ses aralığına kadar duyar, telkinler böylece bilinçli zihninize takılmadan direk bilinçaltına gider, bu yüzden müziği dinlerken asla telkini duymazsınız.
Böylece mantığınız da size verilmiş telkinleri sorgulayamaz.
Subliminal telkinlerin kısa tarihçesine bakacak olursak ;
Bu
Son günlerde "tükenmişlik sendromu" ile ilgili bir çok haber duyduk ve yazı okuduk. Konuyu 5 Temmuz 2011 tarihinde inceleyerek yazmıştım, güncelleyerek tekrar yazdım.
<>>>
Her zamanki bildiğim sıfır enerjisiyle, bıkkın, sıkkın, tükenmiş bir halde odama girdi.
Ben onun bu hallerine alışık olduğum için önemsemedim.
“Son üç haftadır pazartesi sendromu yaşıyorum biliyor musun ?” dedim.
Suratıma bezgin bezgin baktı ve sırıttı.
“Ne güzel, dua et sen en azından pazartesileri yaşıyorsun, ben ömür boyu yaşıyorum o sendromu” dedi.
“Neymiş bu sendrom dedim ?”
“Tükenmişlik sendromu” dedi.
Buyurun buradan okuyun, tükenmişlik sendromu neymiş ?
Tükenmişlik sendromunda yaşanan duyguların, depresyondaki umutsuzluk, çaresizlik, boşluk, hastalık v.b. duygular ile benzerlik taşıdığı ifade edilmiştir. Tükenmişlik belirtilerinin çeşitliliği ve tükenmişliğin gizli bir süreç olması bu sendromun tanınmasını zorlaştırmakta, depresyon, anksiyete, stres gibi durumlarla karışmasına neden olmaktadır. Bu nedenle tükenmişlik depresyonla çoğu zaman iç içe gelişebilmektedir. Bir başka deyişle, tükenmişlik kişinin kendi içine çekilmesi, çevresine karşı
Kilo problemi olan bir çok kişi ile çalışıyorum.
Kilolu insanların neler hissettiklerini, duygularını, umutsuzluklarını, hayal kırıklıklarını, üzüntülerini artık çok iyi anlayabiliyorum.
Kilo verme süreci bir çok insan için gerçekten sancılı bir süreç.
Aslında konuya "kilo vermek" olarak bakmak bilinçaltına zorlu bir mücadeleyi empoze etmenin ötesine geçmiyor. Oysa "kilo yönetimi" hem bilinç düzeyine, hem de bilinçaltına doğru mesajı veriyor.
Daha önceki yazılarımda kilo almanın ve verememenin, yani hep "tombul" yaşamanın bilinçaltı düzeyde alınmış bir karar yüzünden yaşandığını anlatmıştım.
Yaşadığımız stresin de aldığımız kilolarda suçu olduğunu belirtmekte fayda var. Zira stresli insanlar çoğunlukla olması gerekenden fazla yiyeyerek streslerine son verme çabasındalar. Kilo sorununu çözme ve yönetme konusunda stresle mücadeleyi ciddiye almak gerekir.
Depresyon da kilo alma nedenlerinden biri olabilir. Son dönemde özellikle kadınlarda depresyon vakalarında artış görülmektedir. Kilo almanın verdiği mutsuzluk ve kendinden hoşnutsuzluk depresyon hastalarını daha da huzursuz ve mutsuz edebilir.
Bu giderek bir kısır döngüye yol açabilir ve depresyondaki kişi kiloları