Hepimiz enerjiden oluşuyoruz. Sürekli duyuyoruz bunu, peki nedir bu enerji? Nerdedir? Bizi nasıl etkiler?
Einstein’ın uzay ve zamanın doğrusal değil, görece olmasını saptamasından sonra, yani “izafiyet teorisi”nin ortaya çıkmasından sonra, sonsuz olasılıklar kapısı insanoğluna açıldı.
Bu teorinin en önemli sonuçlarından biri de enerji ile maddenin birbirlerinin yerini tutabileceği sonucudur.
Madde kendini yavaşlatarak kendini gösteren enerjiden başka bir şey değildir. Yani madde olarak gördüğümüz her şey (vücudumuz dâhil) enerjidir.
Evrende temel bir kütle var olmadığı ve bu kütlenin enerji olması sebebiyle, tek bir yerde olması da imkânsızdır.
Maddeyi oluşturan parçacıklar, başka parçacıklara dönüşebilirler. Bir enerjiyle üretilip, yine aynı enerjiyle yok edilebilirler. Hem sabit bir dönüşüm, hem de sürüp giden bir harekettir bu enerji.
Bu nedenle bütün yaşadıklarımız birbirleriyle bağlantılıdır. Çünkü hepimiz aynı bütünün parçalarıyız. Bu nedenle var olan enerji parçacıklarıyla kimi zaman düzenli, kimi zaman ise düzensiz bağlantılar içindeyiz.
Bir anlık bir bağlantı, bir diğerimizin aklından geçeni okumamız veya bir başkasının düşüncesini telepatik olarak etkilediğimiz anlamına gelir. Bu da enerjiyi doğru kullanmamızın ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir.
Hintliler, yaklaşık 5000 yıllık bir geçmişe sahip “Prana” diye anılan evrensel bir enerjiden bahsedeler. Türkçe karşılığı “yaşam soluğu” dur. Hintli yogiler binlerce yıldır meditasyonlarında, titreşimlerini artırmak için bu enerjiyi kullanırlar.
Çinliler, yaşam enerjilerine “Chi” adını verirler. Çinlilere göre Chi, yin ve yang adlı iki zıt enerjiden oluşan güçtür. Bu iki zıt kutup ancak uyum içinde ve eşit miktarlarda olurlarsa kişinin yaşam enerjisi sağlıklıdır. Eski Çin tedavi tekniği olan akupunktur yin ve yang’ın dengesi kullanılarak yapılmaktadır.
Yahudiler ise aynı enerjiye, “Kabala” anlamı “Yıldızsal Işık” tır.
Görüldüğü gibi binlerce yıldır insanlar ve toplumlar yaşam enerjiyi değişik isimlerle anmışlar ve kullanmışlardır.
İnsanın enerji alanı ise evrensel enerjiden farklı değildir çünkü evrensel enerji kanalıyla üretilir. En ilkel bilinçten, en gelişmiş bilince kadar değişiklik gösterebilen bir yapısı vardır.
Bazen öyle insanlarla karşılaşırız ki, hiç elektrik alamadım, yanında çok huzursuz oldum, deriz. Hiçbir ışıkları yoktur. Bir an önce yanlarından uzaklaşmak isteriz. Bazen de öyle insanlarla karşılaşırız ki, etraflarına ışık saçıyorlardır. Bu iki tip insanın yaşam enerjileri bilinç seviyeleri ile doğru orantılıdır.
Etrafa ışık saçan insan tipi, gelişmiş ve tekâmül etmiş bir bilince sahiptir ve etrafına sevgi, mutluluk vermekten, insanlara yardım etmekten başka bir şey yoktur bilincinde. Bu üst seviyede gelişmiş bilinç, çok hızlı titreşimlere ve çok yüksek bir yaşam enerjisine sahiptir.
Evrensel enerji alanımız auramızdır. Yaşam enerjisini ve auranın yoğunluğunu artırmanın en pratik ve herkesçe uygulanabilir yollarından biri nefes tekniklerini kullanarak meditasyon yapmaktır. Bu yöntem muhteşem evrensel enerjiden yararlanmak, kendimizi beslemek ve ışık saçan bir varlığa dönüşmek için idealdir.
Çakralar ise insan vücudundaki ana enerji merkezleridir. Her insanın vücudunda yedi tane çakra, yani enerji merkezi bulunur. Sankritçe’de “Tekerlek” olarak adlandırılır. Vücudun bölümleri ve organları ile ilgilidir. Bunlar evrensel yaşam enerjisini içine çeken merkezlerdir ve evrensel enerjiyi, insani enerjiye dönüştürerek tüm vücudun ve organların enerjilerinin dengelenmesini sağlarlar.
Şimdi kısaca göz atalım,
1. Kök çakrası: Omuriliğin alt ucunda yer alır. Çarka sisteminin temelini oluşturur. Bağlantılı olduğu element “toprak”tır. Yaşama içgüdüsü, bedene ve fizik plana bağlılık eğilimi ile alakalıdır. Dengeli çalışması, sağlık, güvenlik duygusu ve yaşama sevinci olarak tezahür eder.
2. Dalak Çakrası: Kişiliği yücelten duygusal kimliktir. Karın bölgesinin alt kısmında yer alır. Bağlantılı olduğu element "su"dur ve cinsellik duyumları ile alakalıdır. Dengeli çalışması, duyumsal yoğunluk, cinsel doyum ve değişimi kabul etme becerisi olarak tezahür eder.
3. Güneş Sinir Ağı Çakrası: Kişiliği tanımlamaya ilişkin ego kimliği Güç çakrası olarak da bilinen üçüncü çakra, solar plexus denen bölgede yer alır. Bağlantılı olduğu element "ateş"tir. Kişisel güç, irade ve otonomi prensiplerinin merkezidir. Dengeli çalışması, enerji, verimlilik, çabuk karar verebilme ve güç faktörünü baskıcı olmadan kullanabilme yetisi olarak tezahür eder.
4. Kalp Çakrası: Kişisel kabül haline yönelik sosyal kimlik Çakra sisteminin tam ortasında yer alan kalp çakrası, sevgi merkezidir. Bağlantılı olduğu element "hava"dır. Bu çakra insan psişesinde yer alan zihin-beden, dişil-eril, asıl-gölge, ego-vicdan gibi zıt öğelerin dengeleyicisidir. Sağlıklı çalıştığında, sevgi, şefkat, barış ve güçlü bir adalet anlayışı olarak tezahür eder.
5. Gırtlak Çakrası: Kişisel ifadeye yönelik yaratıcı kimlik gırtlak bölgesinde yer alır. İfade ve sanatsal yaratıcılık merkezidir. Bağlantılı olduğu element "ses"dir. Bu çakrada evren, bir titreşimler alanı olarak sembolik düzeyde deneyimlenir.
6. Alın Çakrası: Kişisel yansımaya yönelik arketip kimlik aynı zamanda "üçüncü göz çakrası" olrak da bilinen bu çakra, iki kaşın ortasında yer alır. Bağlantılı olduğu element "ışık"tır. Hem fiziksel, hem de sezgisel boyutta "görme" duyumu ile alakalıdır. Bu çakranın açılmasıyla arketip elemanların yorumlanmasına yönelik psişik yetiler devreye girer. Dengeli çalışması, "manzaranın tümünü" görebilme olarak tezahür eder.
7. Tepe Çakrası: Kişisel bilince yönelik evrensel kimlik Taç çakra olarak da bilinen bu çakra, saf farkındalık olarak bilinen bilinç seviyesine karşı gelir. Bağlantılı olduğu element "düşünce"dir. Tepe çakrası, beş duyunun algılayamadığı, zaman - mekân ötesi birlik âlemiyle bağlantı noktamızdır. Bu çakranın açılmasıyla kozmik bilginin, bilgeliğin, birlik bilincinin tezahürü olarak vecd hali deneyimlenir.
1 nolu çakra ile 7 nolu çakra arası enerji kanalımız olarak kabul ediliyor. Bioenerji uzmanlarına göre kendi ellerimiz ile de vücudumuzdaki enerji akışına hâkim olup bazı rahatsızlıklarımızı giderebiliyoruz.
Özellikle en çok enerjinin bulunduğu yer olan parmak uçlarını kullanarak. Belki fark etmişsinizdir, bir yerimiz ağrıdığı zaman elimizi ağrıyan yerimize götürürüz. Bunun sonucunda bir rahatlama hissederiz hatta kimi zaman ağrı geçer. Bu çakraların bulunduğu noktalarla temas etmekten kaynaklanır.
Evrensel enerji ve bu sayede oluşan evrensel enerji alanımız bu kadar önemli işte. Eksikliği ruhsal ve fiziksel hastalıkların temelini oluşturabiliyor. Yeterli miktarda aldığımız ve düzenli aralıklarla aktive ettiğimiz takdirde fizik ve ruh sağlığımızı korumamıza ve güzelleştirmemize olanak sağlıyor.
Bol yaşam enerjili, coşkulu ve ışık saçarak ilerlediğiniz bir yaşam diliyorum.
A. Nilgün Aktaş
Kişisel Gelişim Uzmanı
www.aysenilgunaktas.com
http://www.facebook.com/ANilgunAktas
nilgunaktas@hotmail.com