08.03.2019 - 18:02 | Son Güncellenme:
AA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Üzerinde yaşadığımız bu toprakların eşi bulunmaz bir tarih kültür ve medeniyetler beşiği olduğu zamanla çok daha iyi anlaşılacaktır. Ben şuna inanıyorum, bizim ülkemiz bir defa bir açık hava müzesidir, onun için de çok yoğun bir çalışmanın ortaya konulması lazım." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Göbeklitepe Ören Yeri Resmi Açılış Töreni'nde katılımcılara hitap etti.
Erdoğan, Şanlıurfa'da dolu bir gün geçirdiklerini, gerçekleştirdikleri mitingde vatandaşlarla bir araya gelerek dertleştiklerini, istişare ettiklerini söyledi.
Şanlıurfalılara teşekkürlerini sunan Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Şanlıurfalı kadınlarla kapalı spor salonunda bir araya geleceklerini ifade etti.
Göbeklitepe'nin insanlık tarihinin yeniden yazılmasını gerektirecek derecede önemli bir yer olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"İnsanlığın ortak kültür hazinesine yaptığı katkılarla Göbeklitepe Anadolu'daki medeniyet köklerinin derinliğini göstermesi bakımından şimdiden çok önemli bir referans haline geldi. Göbeklitepe ile birlikte insanlık ailesinin adeta ana vatanı konumundaki Anadolu sahip olduğu sayısız tarihi değere bir yenisini daha ekliyor. Burada elde edilen bulgular medeniyetimizin kadim bir kavramı olan 'medine', yani şehir insanlığın toplu olarak birlikte yaşama ihtiyacının nasıl ortaya çıktığına da işaret ediyor. İnsanların bunca zamandır hep öne sürüldüğü gibi önce yerleşik hayata geçip ondan sonra inançlarını sembolize eden yapılar inşa etmediklerini, sürecin tersinden işlediğini buradaki kalıntılardan anlıyoruz."
Göbeklitepe'nin insanların inançlarının peşinden giderek yerleşik hayata geçtiklerinin de ipuçlarını verdiğini anlatan Erdoğan, "Yani buradaki bulgular insanın dünyada asıl varlık gayesinin ne olduğuna çok güçlü bilimsel delillerle ışık tutuyor. Bu bilgi insanlığın bizim inancımızla, medeniyet ve kültür çerçevemizle uyumlu bir geçmişe sahip olduğunu da gösteriyor. Dolayısıyla bu kazılardan elde edilen sonuçlar arkeoloji ve antropoloji yanında dinler tarihi başta olmak üzere diğer pek çok bilim disiplini için de çok önemli bir değere sahip." diye konuştu.
Erdoğan, Göbeklitepe'deki çalışmaların yürütülmesinde emeği geçenleri tebrik etti.
Göbeklitepe'nin Şanlıurfa'ya ve Türkiye'ye kazandırılmasının uzun soluklu, her adımı sabırla örülen ince bir çalışmanın ürünü olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"2011'de UNESCO dünya mirası geçici listesine giren Göbeklitepe, ilgili kurumlarımızın takibi sonucunda nihayet geçtiğimiz yıl kalıcı listeye ilave edilmiştir. Böylece biraz geç de olsa ülkemizin bir değeri, önemli bir kültür varlığı tescillenmiş oldu. Daha önce Türkiye'nin 2'si karma, 15'i kültürel olmak üzere 17 miras alanı bu listedeydi. Göbeklitepe'nin dahil edilmesiyle bu sayı 18'e yükselmiş oldu. Dünya kültür mirası geçici listesindeki varlık ve alan sayımız ise 77'ye yükseldi. Elbette Türkiye gibi her karış toprağı insanlık tarihinin aynası olan bir ülkenin UNESCO dünya mirasında 18 tane geçici listede 77 tane eserinin olması bizim için yeterli değildir, kafi değildir."
Bu sayıların her geçen yıl daha da artacağına inandığına vurgu yapan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Üzerinde yaşadığımız bu toprakların eşi bulunmaz bir tarih, kültür ve medeniyetler beşiği olduğu zamanla çok daha iyi anlaşılacaktır. Ben şuna inanıyorum, bizim ülkemiz bir defa bir açık hava müzesidir. Onun için de çok yoğun bir çalışmanın ortaya konulması lazım. Çünkü bizim gibi kadim yerleşim yerlerindeki tarihi eserlerin bulunması, ortaya çıkarılması biraz da nasiple oluyor."
İstanbul, Hatay, Mardin, Şanlıurfa ve birçok ilde farklı amaçlarla yürütülen faaliyetler sırasında çok önemli tarihi eserlere rastlandığını söyleyen Erdoğan, bunun en somut örneğinin de Göbeklitepe olduğunu ifade etti.
Göbeklitepe'de ilk kez 1963 yılında iki üniversitenin yaptığı araştırmalarda gerekli derinliğe inilmemesi ve yüzey araştırmaları düzeyinde kalındığı için sonuç alınamadığını hatırlatan Erdoğan, 1986'ya kadar da burada tam olarak ne olduğunun meçhul kaldığını bildirdi.
Bir çiftçinin 1986'da tarlasını sürerken bulduğu bir heykeli sergilenmek üzere müzeye teslim ettiğini anlatan Erdoğan, heykeli 5 yıl önce vefat eden Alman Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt'in görmesiyle Göbeklitepe'nin öneminin ortaya çıktığını bildirdi.
Schmidt'i saygıyla yad eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığının yeni bilgiler ışığında harekete geçtiğini ve Göbeklitepe'de kazı faaliyetlerini başlattığını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün bu gayretlerin sonucunda da işte böyle bir hazine gün yüzüne çıkmıştır. Bu süreçte ülkemizin önde gelen kuruluşlarından Doğuş Grubu'nun projeye verdiği destek çok ama çok önemlidir. Doğuş Grubu'na bu vesileyle bir kez daha yine şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Türkiye'nin diğer firmalarından da benzer projelere destek vermelerini, sosyal sorumluluklarını yerine getirmelerini bekliyoruz." dedi.
Böyle projelerde eserleri bulmak ve gün yüzüne çıkarmak kadar onların tanıtımını yapmanın da çok önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu gerçeğe özellikle yurt dışına gerçekleştirdikleri seyahatlerde yakından şahitlik ettiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "100-150 senelik mazisi bile olmayan eserlerin nasıl reklamının yapıldığını, nasıl korunduğunu, nasıl her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği bir çekim merkezi haline dönüştürüldüğünü görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin tarihi eser, ören yeri, anıt yapılar, gastronomi gibi özgün kültürel miras ürünleri bakımından bir eksikliği olmadığını, tam aksine fazlasının bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Ülkemizin tabii güzellikler ve insan sıcaklığı bakımından da rakiplerinden geri kalır hiçbir yanı yoktur. Bilakis Göbeklitepe gibi insanlık tarihine ait yerleşik kalıpları ve ezberleri bozan yeni kültür varlıklarıyla hazinemizi sürekli güçlendiriyoruz. Bizim eksikliğimiz bunların reklamını, tanıtımını layıkıyla yerine getirememiz sebebiyledir." ifadelerini kullandı.
Terör ve güvenlik sorununun bir dönem bu çalışmaların önündeki engellerden biri olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ne yazık ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemiz uzun yıllar çatışmalarla, yasaklarla bölücü terör örgütünün baskılarıyla anılmıştır. Az önce gelirken onu öğrendim, 'Dün bin kadar ziyaretçi buraya geldi.' dediler. Daha bunu herkes bilmiyor ama bakın herhalde basit bir seslendirmeyle bir günde buraya bin kişi geliyorsa, demektir ki bu binler olacaktır. Çok daha mevsimin de inşallah şöyle yazla birlikte hele hele baharla çok daha farklı bir hale gelecektir."
Devletin ve müteşebbislerin şartları zorlayarak bölgede hayata geçirdiği yatırımların terör örgütü tarafından bugüne kadar sabote edildiğini belirten Erdoğan, "Biz terörün istismar ettiği ne varsa hepsini ortadan kaldırarak işte bu fasit daireyi kırdık." diye konuştu.
"Çok geniş bir turizm potansiyelimiz bulunuyor"
Türkiye'nin turizm alanında uzun bir süre sezonluk olan deniz-güneş-kum üçgenine hapsolduğunu ifade eden Erdoğan, "Halbuki bizim tarihten tabii güzelliğe, müzikten gastronomiye kadar çok geniş bir turizm potansiyelimiz bulunuyor. Bu çerçevede hükümetlerimiz döneminde ülkemizdeki 142 müzeyi yeniledik, 52 yeni müze açtık. Ülkemizin zenginliklerini yurt dışında geniş kitlelere göstermek için 68 yurt dışı kültür varlığı sergisi açtık. Sinema ve dizi sektörüne verdiğimiz desteklerle ülkemizin tanıtımında yepyeni ve gerçekten etkili bir mecrayı şu anda harekete geçirmiş bulunuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Sağlıktan spora, tarihi alanlara kadar pek çok yeni destinasyonla turizm yelpazesini genişlettiklerini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Böylece ülkemize gelen turist sayısını, göreve geldiğimizde 13 milyondu, şu anda 46 milyona çıkardık. Turizm gelirimiz de 12 milyar dolardan 30 milyar dolar sınırına geldi. İşletme belgeli tesis sayımız 419'dan bin 506'ya, bakanlık belgeli tesis sayımızı 4 bin 888'e, turizm bölgesi sayımızı 143'ten 267'ye yükselttik. Sürdürülebilir turizm amacıyla belediyelerimize bu doğrultuda yapacakları çevre düzenlemesi ve alt yapı çalışmaları için de yaklaşık 2 katrilyon liralık destek verdik. Şimdi hedefimiz bu yıl 50 milyon turisti geride bırakmak, 2023'te de 70 milyon turist hedefine ulaşmak. Bunu başaracağız, bunda kararlıyız. Bunun için de Göbeklitepe gibi gerçekten özel ve önemli bir hazinemizi çok iyi değerlendirmeliyiz."
"Şanlıurfa tam bir tarih hazinesidir"
Şanlıurfa'nın Göbeklitepe yanında her biri diğerinden kıymetli pek çok tarihi ve kültürel varlığı bulunduğunu dile getiren Erdoğan, şunları belirtti:
"Akad, Sümer, Babil, Hitit, Roma, Emevi, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi eserleriyle Şanlıurfa tam bir tarih hazinesidir. Bunların hepsini birlikte düşündüğümüzde Şanlıurfa'nın her yıl tek başına milyonlarca turisti ağırlaması gerekiyor. Bunun için de ciddi bir alt yapıyı süratle geliştirmemiz lazım. Bundan neyi kastediyorum? Tabii buralardaki otel hizmetlerini de artırmamız gerekecek. Daha önce hiç yokken şimdi tabii burada gayet lüks otellerimiz de var ama bu sayı yeterli değil. Hedef bu kadar büyük olunca tabii ki bunun alt yapısı olan otellerimizi de burada artırmamız, geliştirmemiz gerekiyor. İnşallah bunu da başaracağız. Bir kez daha Göbeklitepe'deki çalışmalara katkı veren, destek sağlayan herkese teşekkür ediyorum. İnsanlık tarihinin bir dönemine ışık tutacak bu eserlerin hayırlara vesile olmasını diliyorum."
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Mısır piramitlerinden 7 bin 500 yıl daha eski olan Göbeklitepe, adeta tarihin sıfır noktası, kadim bir anıt ve tapınma amacıyla insan eliyle yapılmış olan en eski ibadet yeri." dedi.
Oktay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirilen Göbeklitepe Ören Yeri Resmi Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, tarihin sıfır noktasında Türkiye’nin sahip olduğu kıymetli bir kültürel mirasın daha turizme kazandırılmasına tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
"Bu coğrafya yazının, tarihteki ilk kentlerin ve devletlerin ortaya çıktığı, uygarlığın başlangıç noktasıdır." diyen Oktay, şöyle devam etti:
"Bulunduğumuz bölge, Fırat ve Dicle’nin bereketiyle beslenmiş, tarihin ilk yerleşim yerlerinden birisidir. Göbeklitepe, 12 bin yıl öncesine ışık tutarak, Anadolumuzun uygarlık tarihindeki yerini tüm dünyaya gösteriyor. 1963 yılından bu yana titizlikle yürütülen arkeolojik çalışmalar neticesinde tarihin en eski anıtı ve ibadethanesinin yanı başımızda, Şanlıurfamız'da olduğunu öğrendik. Hazreti İdris’ten Hazreti Eyyüp’e, Hazreti İbrahim’den Hazreti Elyesa’ya, Hazreti Şuayip’ten Hazreti Yakup’a nice peygamberin yaşadığı bu güzel toprakların bir inanç merkezi olduğu biliniyordu ancak tarihin ilk tapınağının bu topraklarda bulunması tarihin seyrini tamamen değiştirmiştir."
"Asırlık kadim kentlerimizin de turizmi güçlenecektir"
Oktay, çalışmalara göre insanlık tarihinde ilk tarım faaliyetleri ve yerleşik yaşama geçişin burada gerçekleştiğini anlattı.
Oktay, "Mısır piramitlerinden 7 bin 500 yıl daha eski olan Göbeklitepe, adeta tarihin sıfır noktası, kadim bir anıt ve tapınma amacıyla insan eliyle yapılmış olan en eski ibadet yeri. İnsanlık tarihinin yeniden yorumlanmasına neden olan Göbeklitepe ile insanlık tarihi açısından böyle kıymetli bir hazineyi turizme kazandırmak ve herkesin ziyaret etmesini sağlamak için bir süredir yürütülen gayretli çalışmalar neticesinde Sayın Cumhurbaşkanımızın zat-ı devletlerinin liderliğinde 2019, Göbeklitepe Yılı olarak ilan edilmiştir." ifadelerini kullandı.
Bu adımların sadece Türkiye’nin tarihi zenginliği açısından değil, insanlık tarihi açısından da son derece önemli olduğuna işaret eden Oktay, şunları kaydetti:
"Göbeklitepe Yılı kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından yapılacak çalışmalarla, Şanlıurfa’nın yanı sıra Mardin, Adıyaman, Gaziantep ve Diyarbakır gibi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki asırlık kadim kentlerimizin de turizmi güçlenecektir. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan Adıyaman’daki Nemrut Dağı ile Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri gibi diğer kültürel miras alanlarımızın da bu vesileyle yerli ve yabancı ziyaretçilere daha iyi şekilde tanıtılması mümkün olacaktır.
Medeniyetimizin maddi ve manevi birikimini gelecek kuşaklara aktarmanın yolu, tarihi değerlerimizi korumaktan geçer. İnsanlar ve devletler gelip geçmiştir ama tarihin somut mirasları günümüze ulaşmıştır."
Tarihin bugüne ulaşan izlerinin, medeniyetin ve kültürün bu topraklara vurduğu birer mühür olduğunu ifade eden Oktay, "Bu büyük medeniyet hazinesine yakışır şekilde davranmak, kültür, sanat ve mimari alanda altına imza atacağımız yeni eserlerle tarihimize layık olmak istiyoruz. 2023 yılında Şanlıurfa’ya gelen turist sayısını çok daha yukarılara taşımayı hedefliyoruz. Turizm atılımı, Şanlıurfa’ya katma değer sağlayacak, ekonomisini canlandıracak ve Şanlıurfa’yı zenginleştirecektir." diye konuştu.
Oktay, başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere insanlık tarihinin kıymetli hazinesi Göbeklitepe'yi açığa çıkararak millete kazandırılmasında emeği geçen tüm arkeolog, tarihçi ve araştırmacılara şükranlarını sunduğunu dile getirerek, yurt içinden ve dışından tüm vatandaşları Göbeklitepe’yi ziyaret ederek, insanlık tarihine tanıklık yapmaya davet ettiğini sözlerine ekledi.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET NURİ ERSOY
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Göbeklitepe Anadolu'nun medeniyetin beşiği olduğunu ortaya koymaktadır. Stilize edilmiş insan sembolleri, muazzam hayvan kabartmaları ve mimari yapısıyla Göbeklitepe, arkeoloji ve tarih dünyasında bildiğimizi sandığımız birçok cevabı geçersiz kılmış, yerine cevap bekleyen birçok soru getirmiştir." dedi.
Bakan Ersoy, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirilen Göbeklitepe Ören Yeri Resmi Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, söz konusu mekanın önemine değinerek, çalışmalarda emeği geçenlere teşekkür etti.
Şu anda Anadolu'nun kültür mirasının zirve noktasında bulunduklarını ifade eden Mehmet Nuri Ersoy, şunları kaydetti:
"Göbeklitepe'yi anlatırken 12 bin yıl gibi bir zamanı telaffuz ediyoruz. Üstelik kazı hala devam ediyor. Toprak altında gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen daha birçok yapı var. Uzmanlar bunlardan bazılarının 15 bin yıllık olabileceğini söylüyor. Heyecanlanmamak, hayrete düşmemek mümkün değil. Tarih onu var eden topraklarda adeta tekrar ayağa kalkıyor. Göbeklitepe Anadolu'nun medeniyetin beşiği olduğunu ortaya koymaktadır. Stilize edilmiş insan sembolleri, muazzam hayvan kabartmaları ve mimari yapısıyla Göbeklitepe, arkeoloji ve tarih dünyasında bildiğimizi sandığımız birçok cevabı geçersiz kılmış, yerine cevap bekleyen birçok soru getirmiştir."
Bakan Ersoy, bugüne kadar ülkenin tarihi zenginliğine sahip çıkmak ve değerlendirmek noktasında büyük ve kararlı adımlar attıklarını vurgulayarak, kazı çalışmalarının yıl boyu sürmesinin bu anlamda önemli olduğunu vurguladı.
"Göbeklitepe Anadolu'nun bize hem armağanı hem de emanetidir"
Göbeklitepe'nin 2018 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne girdiğini anımsatan Ersoy, "Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde 2019'un Göbeklitepe Yılı ilan edilmesi, hem bölgeye hem de kültür varlıklarına verilen değerin, gösterilen hassasiyetin bir ifadesidir. Şanlıurfa'ya ve çevre illere tanıtım ve kültürel zenginliklerin ön planda çıkarılması noktasında büyük fayda sağlayacaktır. Göbeklitepe Anadolu'nun bize hem armağanı hem de emanetidir. Bugüne kadar son derece titiz çalışmalar gerçekleştirdik, bundan sonraki adımları da aynı titizlikle atacağız." ifadelerini kullandı.
Bakan Ersoy, Göbeklitepe'de elde ettiği bulgularla insanlık tarihine ışık tutan ve kalp krizi sonucu 2014'te hayatını kaybeden Prof. Dr. Klaus Schmidt, Doğuş Grubu ve bölgede çalışma yürüten herkese şükranlarını iletti.
Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk ise bugün çok özel bir şehirde bulunduklarını ve Göbeklitepe'nin dünya kültürel mirası için son derece önemli bir alan olduğunu kaydetti.
Tarihin akışını değiştiren Göbeklitepe'ye katkı sunmaktan büyük gurur duyduklarını vurgulayan Şahenk, Türkiye'nin kültürel mirasına duydukları saygıyla, bu yöndeki çalışmalarının devam edeceğini sözlerine ekledi.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, "Biz Harran Ovası'nda uydu takibiyle tarım yapıyoruz. Havadan ve yerden veri topluyoruz. Uydu teknolojileri kullanıp buğday, mısır ve pamuk nasıl daha verimli üretilir, çiftçimiz nasıl daha çok kazanır ona kafa yoruyoruz. Ama CHP zihniyeti çıkıyor, Türkiye'nin 20 yıllık hayali olan Uzay Ajansını engellemek için uğraşıyor." dedi.
Bakan Varank, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleştirilen Göbeklitepe Ören Yeri Resmi Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, tarihi bir ana tanıklık edildiğini ifade etti.
Göbeklitepe'nin dünyanın bilinen ilk kutsal alanına ev sahipliği yapan bir yer olduğuna dikkati çeken Varank, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının da Göbeklitepe Ören Yeri'nde önemli çalışmalara imza attığını vurguladı.
Varank, Göbeklitepe'de yürütülen çalışmalar hakkında bilgi vererek, "Dünya tarihini değiştirecek bu muazzam mirası en iyi şekilde korumak istedik. Tarih Yeniden Canlanıyor Projesi kapsamında 8,3 milyonu Göbeklitepe için olmak üzere toplamda 10 milyon avro harcadık. Göbeklitepe'deki eşsiz eserler özel mimari tasarımlı örtülerle korunacak. Kendini yenileyebilme özelliğine sahip bu örtülerin üretiminde nanoteknoloji kullanıldı. Bunun yanı sıra yapıda ayrıca bir deprem izolatörü de bulunuyor. Dolayısıyla bu eşsiz mirası korumak adına en küçük detayı bile atlamadık." diye konuştu.
"Harran Ovası'nda uydu takibiyle tarım yapıyoruz"
Bakanlık olarak Göbeklitepe'nin yanı sıra her yerde olduğu gibi Şanlıurfa'da da farklı çalışmalara imza attıklarını dile getiren Bakan Varank, şunları kaydetti:
"Biz Harran Ovası'nda uydu takibiyle tarım yapıyoruz. Havadan ve yerden veri topluyoruz. Uydu teknolojileri kullanıp buğday, mısır ve pamuk nasıl daha verimli üretilir, çiftçimiz nasıl daha çok kazanır ona kafa yoruyoruz. Ama CHP zihniyeti çıkıyor, Türkiye'nin 20 yıllık hayali olan Uzay Ajansını engellemek için uğraşıyor. Türkiye Uzay Ajansını Anayasa Mahkemesine götürdüler. Biz uydudan tarım yapıyor, Uzay Ajansını kuruyoruz. Onlar Anayasa Mahkemesine yol yapıyorlar. Şimdi bizim ufkumuz uzayda ama bu CHP zihniyeti maalesef yaya bile değil, sürünüyor."
AB Türkiye Delegasyonu Birinci Müsteşarı ve Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Bölüm Başkanı Angel Gutierrez Hidalgo da Göbeklitepe'de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Göbeklitepe'de yürütülen çalışmalarda emeği geçenlere teşekkür eden Hidalgo, "Özellikle Recep Tayyip Erdoğan'a 2019'u Göbeklitepe Yılı ilan ettiği için teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki bu yıl, Avrupa tarafı olarak da biz bunu destekleyeceğiz ve bu yerin hak ettiği ilgiyi görmesini sağlayacağız." ifadesini kullandı.
GÖBEKLİTEPE NASIL BULUNDU?
Göbeklitepe’nin bulunuş hikayesi 1986’da tarlanın sahibi Şavak Yıldız’ın iki kireçtaşı heykel bulup müzeye götürmesiyle başlıyor. Bu iki arkeolog Nevali Çori adlı taş çağı yerleşimi baraj suları altında kalmadan kurtarma kazısı yapan ekiptenler. Burada hem eşsiz heykeller hem de ilk defa T başlı bir tapınak bulunduğu için tecrübeliler ve depodaki heykeller hemen ilgilerini çekiyor. Ve Göbeklitepe neresi aramaya başlıyorlar.
Klaus Schmidt heykellerin bulunduğu alanda bir süre sonra kazılara başlıyor. 2 yıl sonra nihayet tapınaklara ulaşılıyor ancak arkeologlar tarafından değil. Tarla sahibi alanın diğer bir köşesinde tarlasını sürmek için taşları temizlemeye çalışırken büyük bir taşa rastlıyor. Yerinden oynatamadığı taşı geldiğinde Schmidt’e gösteriyor. Alman arkeolog yerde gömülü taşın Nevali Çori’den aşina olduğu tapınaklara ait T başlı bir dikilitaşın ucu olduğunu hemen anlıyor. Benzeri olmadığı için ne olduğu anlaşılamayan heykeller uzun süre depoda bekliyor. Ta ki Urfa’daki başka bir taş çağı yerleşimini kazan iki arkeolog depoya eser teslim etmek için gelene kadar.
GÖBEKLİTEPE TAPINAKLARI NEYE BENZİYOR?
Yüzyılın en heyecan verici arkeolojik buluntusu gün yüzüne çıkarıldığından beri tüm dünyada ilginin odağı. Göbeklitepe heyecan verici çünkü 12 bin yıllık yaşı ve Taş Çağı için gerçekten de çok büyük olan boyutları ile benzersiz. Toprak altında radarla tespit edilenler dahil 20 kadar tapınak bulunuyor. Dairesel formda büyük yapılardan kare şeklinde olan küçük yapılara kadar burası bir tapınak kompleksi. Tapınakların merkezinde iki büyük dikilitaş bulunuyor. Çevresinde ise on kadar dikilitaş daha var ve alçak çevre duvarına yerleştirilmişler. Üzerleri yırtıcıların ağırlıkta olduğu enfes hayvan kabartmaları ile bezeli.
Ziyarete açık bölümde tapınakları daire şeklinde ahşap bir yol çevreliyor . Yukarıdan tamamen kazılmış 4 tapınak görülebiliyor. Bu tapınaklar A, B, C ve D tapınakları olarak adlandırılmışlar. A tapınağında yılan, B de tilki, C de yaban domuzu ve D de kuş ve yılan kabartmaları yoğunlukta. Bu tapınakların farklı klanlara ait olup olmadığı önemli bir soru. Tapınakların en büyüğü ve süslüsü olan D tapınağının ortasındaki iki dikilitaş hemen dikkat çekiyor. Üzerinde kolları, incecik parmakları, süslü önlüğü ve T şeklinde başı ile bu ululuğu vurgulanmış bir insanı tasvir ediyor. Diğer dikilitaşların yüzü saygıyla merkezdekilere dönük. Bizim yüzümüz de saygıyla taşlara...
Çünkü bu tapınakların yapıldıkları dönemde henüz ne hayvan evcilleştirilmiş ne yerleşik hayata geçilmiş ne de tarım yapılıyor. Göbeklitepe’yi inşa edenler, tarih kitaplarından bildiğimiz uzun saçlı, taş baltalı avcı-toplayıcılar. Ellerinde sadece obsidiyen ve çakıl taşları var ve dikilitaşların üzerlerine çeşitli hayvanlar, hatta soyut semboller işlemişler. Dahası 5-6 ton ağırlıkta ve 5,5 metreye varan uzunluktaki dikilitaşları civardaki taş ocaklarından taşımış ve ana kayadan şekillendirilmiş kaidenin tam ortasına dimdik yerleştirmişler. Bu gerçekten de akıl almaz...