SurelerNasr Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Nasr Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Nasr Suresi, 620 senesinin Rabiuevvel ayında ve Medine döneminde indirilmiştir. Toplamda 3 ayet-i kerimeden oluşan bu surenin adı ilk ayette geçen “nasr” terimine dayanmaktadır. Bu terimin kelime anlamı ise yardımcı manası taşımaktadır. Nasr Suresi’nde Mekke’nin fethedilmesi için Allah’tan yardım alındığı anlatılmaktadır. Bunun yanı sıra insanların büyük topluluklar halinde İslam dinine girdiği de ele alınmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de yer alan 114 sure, mushaf dizilişine göre farklı, indirilme sırasına göre de farklı numaralar almaktadır.

Nasr Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

 

Nasr Suresi’nin, Kur’an-ı Kerim’deki sırası 110 olarak görülmektedir. Ancak sure, indirilme bakımından Tevbe Suresi’nden sonra gelmiştir ve bundan sonra da herhangi bir sure indirilmemiştir. Yani, Nasr Suresi, İslam için indirilen son sure olma özelliğine sahiptir. Kısa ayetlerden oluştuğu için Nasr Suresi çoğu Müslüman tarafından ezbere bilinmektedir. Ancak Nasr Suresini dinlemek ya da okumak isteyen insanların sayısı da oldukça fazladır. Bu surenin, Hz. Muhammed’in tebliğ vazifesinin sona erdiğinin bir işareti olduğu kabul edilmektedir. İşte Nasr Suresi’nin okunuşu, Diyanet meali, tefsiri ve faziletleri hakkında aranan her şey.

Haberin Devamı

Nasr Suresi Türkçe Okunuşu

1. İza cae nasrullahi velfeth

2. Veraeytennase yedhulune fiy diynillahi efvace

3. Fesebbıh bihamdi rabbike vestağfirh* innehu kane tevvaba

Nasr Suresi Türkçe Anlamı

1. Allah'ın yardımı ve zaferi geldiği,

2. Ve insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit ,

3. Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.

Nasr Suresi Tefsiri

Müfessirlere göre “Allah’ın yardımı”ndan maksat, Mekke putperestlerine veya bütün düşmanlarına karşı Allah’ın Hz. Peygamber’e yardım etmesi ve onu zafere kavuşturmasıdır; mecazen “dinin kemale ermesi, son şeklini alması” anlamında da yorumlanmıştır. “Fetih”ten maksat ise başta Râzî’nin “fetihlerin fethi” dediği Mekke’nin fethi olmak üzere Hz. Peygamber’e nasip olan bütün fetihlerdir. Fetih mecaz olarak “Hz. Peygamber’e verilen ilimler, dünya nimetleri, cennet” olarak da yorumlanmıştır (Râzî, (XXXII, 153-155; Şevkânî, V, 602-603).

Haberin Devamı

Sûrede Hz. Peygamber’in şahsında genel olarak müminlere hitap edilerek Allah Teâlâ kendilerine bir nimet ve yardım lutfettiğinde O’na hamd ve şükretmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Müminler Mekke döneminde fakir ve güçsüzdü; müşriklerin kendilerine yaptıkları zulme karşılık verecek durumda değillerdi. İnsanlığı kurtuluşa çağıran Hz. Peygamber, çağrısına olumlu cevap alamadığı için üzülüyor, hatta kendi kavmi tarafından din konularında yalan söylemekle suçlanıyordu (bk. Hûd 11/12; En‘âm 6/33-35). Fakat Medine döneminde müminler güçlenerek kendilerine haksızlık eden inkârcılara karşı savaşacak duruma geldiler ve fetihler başladı. Bu durum Araplar’ın İslâm’a girmesinde büyük etken oldu. Özellikle Mekke’nin fethinden sonra Arap kabileleri savaşmaksızın İslâm’ın hâkimiyetini kabul etmiş ve akın akın İslâm’a girmişlerdir. 2. âyet bunu ifade etmektedir. 3. âyette ise daha önce müşrikler tarafından “sihirbaz, şair, kâhin, mecnûn” gibi yakışıksız sıfatlarla nitelenerek her türlü hakarete mâruz bırakılan Hz. Peygamber’e, kendisini bu durumdan kurtaran Allah’a hamd ve şükretmesi buyurulmaktadır. Mekke’den hicret ederken Sevr mağarasında gizlendiğinde yanında sadece Hz. Ebû Bekir vardı; şimdi ise binlerce sahâbî ile birlikte Mekke’yi fethetmiş, bu arada tarihin en büyük ve en yapıcı inkılâbını gerçekleştirmişti. İşte bu sebeple müminlerden yüce Allah’a hamdetmeleri, kendilerine nasip edilen zafer ve fetih nimetlerinin şükrünü yerine getirmeleri istenmektedir.

Haberin Devamı

Hz. Peygamber’in günahtan korunduğu bilinmektedir (ismet). Buna rağmen ona Allah’tan af dilemesi emredildiğine göre bunun mânası ya ümmeti için, onların adına af dilemesi veya –günahtan uzak dursa bile– Allah’tan af dilemek kullukta kemalin gereği olduğu için “Allah karşısında alçak gönüllülük sergilemesi, her şeye rağmen ibadetlerini mükemmel görmeyip bu sebeple O’ndan af ve özür dilemesi”dir. Bu sûre indikten sonra Hz. Peygamber’in, “Allahım! Sana hamd eder ve seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Beni bağışla, çünkü sen tövbeleri kabul edensin!” anlamındaki duayı sık sık tekrarladığı rivayet edilmektedir (İbn Kesîr, VIII, 532-533; ayrıca bk. Fetih 48/1-3). Sahabeden bazıları bu âyetlerden Hz. Peygamber’in görevinin tamamlandığı ve artık vefatının yakın olduğu sonucunu çıkarmışlardır (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 110). Bundan dolayı sûreye “vedalaşma” anlamında “Tevdî” ismi de verilmiştir. Nitekim bu âyetler indikten sonra Hz. Peygamber’in ancak seksen gün gibi kısa bir süre yaşadığı rivayet edilmektedir (bk. Kurtubî, XX, 233).

Haberin Devamı

Nasr Suresi Konusu

Sûrede Allah’ın Hz. Peygamber’e nasip ettiği zafer, fetih ve fetih sonrası insanların grup grup İslâm’a girmelerinden bahsedilmektedir.