SurelerMülk Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Mülk Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Mülk suresi, Kur’an-ı Kerim’in 67. suresidir. Sure toplam 30 ayetten oluşmaktadır. Mülk suresi, Tahrim suresinden sonra, Kalem suresinden önce gelmektedir. Sure adını, ilk ayette geçen “el- mülk” kelimesinden almıştır. Arapça’ da mülk ifadesi iktidar anlamına gelmektedir. Bu sure ayrıca Tebareke, Münciye, Mücadele, Mani’a ve Vakiye isimleriyle de bilinmektedir. Surenin mushaftaki sıralamada altmış yedinci, iniş sırasına göre yetmiş yedinci suredir. Mülk suresi, Allah’ın her şeyin hakimi olduğu ve her şeye gücün yeteceği, kudretinin çokça olduğuna değinilmiştir.

Mülk Suresi Okunuşu Ve Anlamı: Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

 

Mülk suresinde Allah’ın birliğinden, kudretinden ve azametinden söz edilmiştir. Surede, öldükten sonra Allah tarafından diriltileceğimize inanmayanların ve inkar edenlerin akıbetlerinin kötü olacağına değinilmiştir. Surede genel olarak Allah’tan başka ilah olmadığına, tek bir yaratıcı olduğuna vurgu yapılmıştır. Mülk süresi hayatın var edilişi ve ölümün gelişini açıklamaktadır. Mülk suresinin fazileti ise Hz. Peygamber bu sureyi okuyanların kabir azabından korunacağını ifade etmiştir. Rızık meselesi, ilahi vahyin uyarıcı olduğu konusuna, yıldızlar, şeytanlar ve kıyamet konularına surede yer verilmiştir.

Haberin Devamı

Mülk Suresi Türkçe Okunuşu

1.Tebarekelleziy biyedihilmulku ve huve 'ala kulli şey'in kadiyrun

2.Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).

3.Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr(futûrin).

4.Summerciıl basara kerrateyni yenkalib ileykel basaru hâsien ve huve hasîr(hasîrun).

5.Ve lekad zeyyennâs semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbes saîr(saîri).

6.Ve lillezîne keferû bi rabbihim azâbu cehennem(cehenneme), ve bi’sel masîr(masîru).

7.İzâ ulkû fîhâ semiû lehâ şehîkan ve hiye tefûr(tefûru).

8.Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).

Haberin Devamı

9.Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).

10.Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).

11.Fa’terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashâbis saîr(saîri).

12.İnnellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi lehum magfiratun ve ecrun kebîr(kebîrun).

13.Ve esirrû kavlekum evicherû bihî, innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).

14.E lâ ya’lemu men halaka, ve huvel latîful habîr(habîru).

15.Huvellezî ceale lekumul arda zelûlen femşû fî menâkibihâ ve kulû min rızkıhî, ve ileyhin nuşûr(nuşûru).

16.E emintum men fîs semâi en yahsife bikumul arda fe izâ hiye temûr(temûru).

17.Em emintum men fîs semâi en yursile aleykum hâsıbâ(hâsiben) fe se ta’lemûne keyfe nezîr(nezîri).

18.Ve lekad kezzebellezîne min kablihim fe keyfe kâne nekîr(nekîri).

19.E ve lem yerav ilât tayri fevkahum sâffâtin ve yakbıdne, mâ yumsikuhunne illâr rahmân(rahmânu), innehu bi kulli şey’in basîr(basîrun).

20.Em men hâzâllezî huve cundun lekum yansurukum min dûnir rahmân(rahmâni), inil kâfirûne illâ fî gurûr(gurûrın).

21.Em men hâzâllezî yerzukukum in emseke rızkahu, bel leccû fî utuvvin ve nufûr(nufûrın).

22.E fe men yemşî mukibben alâ vechihî ehdâ em men yemşî seviyyen alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

Haberin Devamı

23.Kul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’idete, kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

24.Kul huvellezî zeraekum fîl ardı ve ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

25.Ve yekûlûne metâ hâzâl va’du in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

26.Kul innemâl ilmu indallâhi ve innemâ ene nezîrun mubîn(mubînun).

27.Fe lemmâ raevhu zulfeten sîet vucûhullezîne keferû ve kîle hâzâllezî kuntum bihî teddeûn(teddeûne).

28.Kul e raeytum in ehlekeniyallâhu ve men maıye ev rahımenâ fe men yucîrul kâfirîne min azâbin elîm(elîmin).

29.Kul huver rahmânu âmennâ bihî ve aleyhi tevekkelnâ, fe se ta’lemûne men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).

30.Kul ereeytum in asbeha maukum ğavren femen ye'tiykum bimain me'ıynin.

Mülk Suresi Türkçe Anlamı

1. Mutlak hükümranlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.

2. O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.

3. O ki, birbiri ile âhenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah'ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?

Haberin Devamı

4. Sonra gözünü, tekrar tekrar çevir bak; göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.

5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. O, ne kötü dönüştür!

7. Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.

8. Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: Size, (bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar.

9. Onlar şöyle cevap verirler: Evet, doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz (onu) yalan saymış ve: Allah'ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik.

10. Ve: Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler.

Haberin Devamı

11. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun, o alevli cehennemin mahkûmları!

12. Fakat daha görmeden Rablerinden (azabından) korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlanma hem de büyük mükâfat vardır.

13. Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir.

14. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.

15. Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O'nadır.

16. Gökte olanın, sizi yere batırıvermeyeceğinden emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır.

17. Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden emin misiniz? İşte (bu) tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz!

18. Andolsun ki, onlardan öncekiler de (bunu) yalan saymışlardı; ama benim karşılık olarak verdiğim azap nasıl olmuştu!

19. Üstlerinde kanatlarını aça-kapata uçan kuşları (hiç) görmediler mi? Onları (havada) rahmân olan Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.

20. Rahmân olan Allah'a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkârcılar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.

21. Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.

22. Şimdi (düşünün bakalım), yüz üstü kapanarak yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi?

23. (Resûlüm!) De ki: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!

24. De ki: Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O'dur; ancak O'nun huzuruna gelip toplanacaksınız.

25. "Doğru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit hani ne zaman (gerçekleşecek)?" derler.

26. De ki: O bilgi, ancak Allah'a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

27. Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir.

28. De ki: Allah beni ve beraberimdekileri (sizin istediğiniz üzere) yok etse veya (öyle olmayıp da) bizi esirgese, (söyleyin bakalım) inkârcıları yakıcı azaptan kurtaracak kimdir?

29. De ki: (Sizi imana davet ettiğimiz) O (Allah) çok esirgeyicidir; biz O'na iman etmiş ve sırf O'na güvenip dayanmışızdır. Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!

30. De ki: Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebilir?

Mülk Suresi Fazileti

Hz. Peygamber, Mülk sûresinin onu okuyanları kabir azabından koruyacağını ifade buyurmuşlar (Tirmizî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 9; Şevkânî, V, 296), bu sebeple cenazelerin ardından bu sûrenin okunması âdet olmuş, yaygınlık kazanmıştır. Bu hadisi, “sûreyi okuyup amel edenlerin, kabir azabını gerektiren günahlardan uzak duracağı ve böylece azaptan kurtulacağı” şeklinde anlamak da mümkündür.

Mülk Suresi Tefsiri

Sûrenin özeti mahiyetinde olan bu âyetlerin ilkinde Allah’ın yüceliği, kudreti, evrendeki hükümranlığı ve her şeyin kendisinin kudret elinde olduğu, evrende istediği gibi tasarrufta bulunabileceği ifade edilmiş, sonraki âyetlerde ise O’nun kudretinin eserlerinden örnekler verilmiştir (1. âyette “aşkındır, cömerttir” diye çevirdiğimiz tebâreke fiilinin diğer anlamları hakkında bilgi için bk. Furkån 25/1). 2. âyet yüce Allah’ın kudret ve tasarrufunu en açık bir şekilde gösteren delilleri içermekte; Allah’ın, dünyada insanların güzel işler yapma hususunda birbirleriyle rekabet etmelerini sağlamak, kimlerin kendi emir ve yasaklarına uyarak daha güzel işler yapacağını ortaya çıkarmak için hayatı ve ölümü yarattığını bildirmektedir. Aynı âyette önce ölüm, sonra hayat geçtiği için burada “ölüm” kavramıyla, hayattan önceki cansızlık halinin mi yoksa dünya hayatının sona ermesi ve âhiret hayatına geçiş halinin mi kastedildiği hususunda farklı görüşler vardır. Bir kısım müfessirler âyetteki sıralamayı dikkate alarak ölümden maksadın dünya hayatından âhiret hayatına geçiş hali, hayattan maksadın ise âhiret hayatı olduğunu söylemişlerdir (Râzî, XXX, 55; Elmalılı, VII, 5159). İkinci grup ise ölümle dünya hayatından âhiret hayatına geçiş halinin, hayatla da dünya hayatının kastedildiği kanaatindedir (Zemahşerî, IV, 134); bizim tercihimiz de budur. Zira hayat da ölüm de imtihan için yaratılmıştır; imtihan yeri ise âhiret değil dünyadır. Her ikisinin de bu dünyada olması amaca daha uygun görünmektedir. Hayat ölümden önce olduğu halde âyette sonra gelmesi ise çeşitli şekillerde yorumlanmıştır (bk. Râzî, XXX, 55; Ateş, IX, 526-527). Dikkat çekici bir yoruma göre eşyada aslolan yokluk olduğu, varlık ve hayat sonradan verildiği için âyette ölüm önce gelmiştir (Şevkânî, V, 297). Bizce de isabetli olan diğer bir yoruma göre ölüm insanlara hayatın sorumluluğunu hatırlattığı, onları iyi işler yapmaya teşvik ettiği ve bir uyarıcı olduğu, nihayet insanda “imtihan” sorumluluğunu daha canlı tuttuğu için âyette ölüm önce zikredilmiştir. Nitekim hayat bir hayırlı faaliyetler alanı, ölüm ise bu faaliyetlerin karşılığının verileceği ebedî varlık sahnesine geçişi sağlayan dönüm noktası, Hz. Peygamber’in de belirttiği gibi bir uyarıcıdır (bk. Râzî, XXX, 55). İfadenin akışına ve lafız güzelliğine daha uygun olduğu için “mevt” (ölüm) kelimesinin önce geldiği de düşünülebilir.

3-4. âyetlerde evrenin eksiksiz-kusursuz yaratılışına, mükemmel işleyişine ve düzenine dikkat çekilmekte, böylece bu muhteşem varlık düzeninin bir tesadüfle meydana gelmiş olamayacağı ve devam edemeyeceği; bunun ancak üstün bir ilim, irade ve kudret sahibinin yaratması ve yönetmesiyle mümkün olduğu belirtilmektedir (yedi göğün anlamı hakkında bk. Bakara 2/29).

Meâlde “Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak” diye tercüme ettiğimiz cümlenin lafzî karşılığı, “Sonra gözünü iki kez daha çevir de bak” şeklindedir. Ancak bu ibare çokluktan kinaye olup sayı olarak iki defayı değil, defalarca bakmayı ifade eder (bk. İbn Âşûr, XXIX, 19-20).

Yıldızlarla donatılmış gibi bir görüntü verdiği için gökyüzünün kandillerle süslenmesinden söz edilmiş, yıldızlar geceleyin kandil gibi ışık saçtıklarından onlara mecaz olarak “kandiller” (mesâbîh, tekili: misbâh) denilmiştir (Taberî, XXIX, 3). Yıldızlarla şeytanların taşlanmasından maksat ise göklerdeki meleklerin konuşmalarını dinleyip onlardan bilgi sızdırmak için kulak hırsızlığı yapmak isteyen şeytanların bu yıldızlardan çıkan parlak ışıklarla, bir tür ateş toplarıyla engellenmesidir. Bu ve benzeri âyetlerle ilgili olarak klasik tefsirlerde ayrıntılı yorumlar bulunmakla birlikte müteşâbihattan olan bu tür âyetlerin anlamları hakkında zamana, şartlara, bilimsel verilere göre farklı görüşler ileri sürmek mümkündür. Ayrıca gayb konularına giren âyetlerin yorumunda iddialı olmamak gerekir. Çünkü gayb âleminin mahiyetini Allah’tan başka kimse bilemez; biz gayb bilgilerine sadece inanırız (gökyüzünün yıldızlarla süslenmesi ve bunlarla şeytanların taşlanması konusunda bilgi için bk. Hicr 15/16-18; Sâffât 37/6-10). “Taşlanma” şeklinde çevirdiğimiz rücûm kelimesi “sağlam bir bilgiye dayanmadan konuşmak, kafadan atmak” mânasına da geldiği için âyete, “insan ve cin şeytanlarının yıldızlara bakarak aslı faslı olmayan şeyler söylemeleri” mânası da verilmiştir (Şevkânî, V, 299).

Mülk Suresi Konusu

Sûre genel olarak Allah Teâlâ’nın varlığı ve birliğini, azametini, evrendeki hükümranlığını, tek tanrı ve tek yaratıcı olduğunu, hayatın ve ölümün var ediliş amacını ve öldükten sonra dirilmeyi konu edinmektedir. Sûrede ayrıca insanlığın ilâhî vahyin uyarıcılığına muhtaç olduğuna işaret edilmekte, bunu kabul etmeyenlerin karşılaşacakları kötü sonuçla ilgili uyarılar yapılmaktadır.

Yazarlar