03.09.2024 - 09:07 | Son Güncellenme:
Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Doris Payne, ABD; Güney Batı Virginia'da, Appalachia'nın kalbinde, altı kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldi. Sıradan bir ailede, ortalama bir hayatı olabilecekken macera ve suç dolu bir yaşamı seçti. Kötü şöhretiyle tüm dünyanın konuşacağı bir kadın olma yolunda emin adımlarla ilerledi.
12 YAŞINDA BAŞLADI
Hayata gözlerini 10 Ekim 1930'da açan Doris Payne'in çocukluğu oldukça sıradandı, ta ki 12 yaşına gelene kadar... 12 yaşına geldiğinde kendisinde yepyeni bir yetenek keşfetmişti: 'El çabukluğu.' Kulağa hoş gelen bu ilginç yeteneği, küçük Doris'in bir şeyler çalma dürtüsüyle birleşti ve hikâyesi başlamış oldu. Kendine mukayet olmaya çalışsa da dürtülerine bir türlü söz geçiremiyordu. Bu dürtüleri onu ilk bir saatçi dükkanında ele geçirdi. Doris için sıradan günlerden biriydi. Öylesine bir saat dükkanına gitti ve satıcıdan dikkatini çeken saati vermesini istedi. Ancak satıcı onu küçümseyen bir ifadeyle bunun mümkün olmadığını söyledi. Küçük Doris'i oradan göndermek isteyen satıcı, mağazaya gelen başka müşterilerle ilgilenirken Doris saati aldığı gibi dükkandan kaçtı ve koşarak uzaklaştı. İşin ilginç tarafı bunu büyük bir soğukkanlılıkla yapmıştı. Üstelik pişman da hissetmiyordu. Bu onun ilk hırsızlığı sayılırdı. Doris bu günden son hırsızlığına kadar çaldıkça mutlu, yakalanmadıkça da başarılı hissetti.
Böylece Doris Payne'i dünyanın dört bir yanına götürecek mücevher hırsızlığı kariyeri başlamış oldu. El becerilerinin yanı sıra, mağaza tezgahtarlarını kendisinin gerçek bir müşteri olduğuna inandırmak için yumuşak, tatlı ve güven veren bir kişilik inşa etti.
1952 yılında, o zamanlar ABD, Ohio'da bulunan evinden Monako Monte Carlo'ya seyahat ederek en büyük soygununu gerçekleştirdi. İki gün boyunca Fransız Rivierası'nda dolaşarak Avrupa'nın en iyi mücevher mağazalarının vitrinlerini gezdi. Üçüncü gün, Monako'daki Place du Casino'da bulunan dünyaca ünlü bir markanın mağazasına, film yönetmeninin eşi rolüne bürünerek girdi. Platin ayarlı zümrüt kesim pırlanta yüzüğü gözünü bile kırpmadan çaldı. Daha sonra dışarı çıktı ve elması satmak için New York City'ye uçmayı planladı. Ancak polis peşine düşmüştü bile. Havaalanına varmasına kısa bir süre kala ise polis onu neredeyse yakalamak üzereydi.
ELMASI KEMERİNE DİKTİ!
Doris hiçbir şekilde soğukkanlığınını kaybetmedi. Polis onu yakalamadan önce yüzüğü hızla kemerinin dikişine saklamayı başardı ve teslim oldu. Monako'da kadınlar hapishanesi olmadığı için onu bir otel odasına yerleştirdiler. Cüzdanını ve çantasını yanında taşımasına da izin vermişlerdi. Bunu bir fırsat bilen Payne, elması iç çamaşırında saklamaya karar verdi.
Daha sonra polislere kendini iyi hissetmediğini ve hastaneye gitmesi gerektiğini söyledi. Polisler Payne'i hastaneye götürdü. Kısa süre sonra tuvaleti kullanmak istedi ve kimsenin dikkatini çekmeden hastanenin ön kapısından çıktı, bir taksiye bindi ve sınırı geçti. Monako yetkilileri iade davası açmadığı için Payne hırsızlık suçlamasıyla karşı karşıya kalmadı. Monako elmasını ise Avrupa'da tam 545 bin dolara (yaklaşık 18 milyon) sattı ki bu yüzüğün gerçek ederinin iki katı anlamına geliyordu.
Payne hırsızlık yaptığı süre boyunca oldukça titiz davrandı. Bazı operasyonlar için gerçek bir kurgu yapması ve rolüne iyi çalışması gerekirken bazıları tamamen anlık gelişiyor ve kimsenin ruhu duymadan o çoktan alacağı almış ve oradan ayrılmış oluyordu. Payne, hayatı boyunca 22 takma isim, dokuz doğum tarihi ve beş sosyal güvenlik numarası kullandı. Çaldıklarını da her zaman nakite dönüştürdü ve bu nakitlerle ailesine lüks bir hayat sağladı.
ŞÖHRETİ DİLDEN DİLE DOLAŞTI
Doris Payne'nin şöhreti başta ABD olmak üzere birçok ülkede konu oldu. Kimileri onu ayıplamayı kimileri de sahip olduğu soğukkanlılık ve el çabukluğunu takdir etmeyi tercih ediyordu. Hatta bazıları için o gerçek bir kahramandı. Şöhreti yıllar içinde dilden dile yayılan Payne'in hayatı 2013 yılında son soygunundan 4 yıl önce bir belgesele konu oldu. Üstelik belgeselde kendi hayatını kendisi anlatmıştı.
Belgeselin çekiliş hikayesi de bir hayli ilginçti. Doris Payne 2011 yılında yine bir hırsızlık vakasından hüküm giymiş ve 2 yıl cezaya çarptırılmıştı. O hapishanedeyken ondan haberdar olan bir yönetmen kendisini ziyaretlere başlamış hikayesini dinlemiş ve etkilenmişti. Yönetmen Payne'e belgesel teklif etmiş Doris Payne ise hızlıca bu teklifi kabul etmişti. Ona göre hikayesini anlatmanın daha güzel bir yolu olamazdı. Cezasının bitmesine birkaç ay kala belgeselin çekimlerine başlandı hatta belgeselde son duruşmasından bazı anlar bile paylaşıldı. Serbest kaldıktan sonra dışarda da belgesele devam eden ve suçlarının çoğunu itiraf eden Doris Payne günümüzden yaklaşık 10 yıl önce yaptığı itiraflarla bomba etkisi yaratmıştı. Belgeselde kurduğu şu cümle ise akıllardan hiç silinmedi: "Hırsızlık yaptığım için değil yakalandığım için pişmanlık duydum."
"Hırsızlık yaptığım için değil yakalandığım için pişmanlık duydum. Bir dükkana girdiğimde ne olacağına ben karar vermiyorum. Buna dükkandaki yetkililer karar veriyor. Kimseye bana 10 bin dolar değerinde bir şey göstermesini söylemiyorum. Bu kararları görünümüme ve nasıl davrandığıma göre kendileri veriyorlar."
1950'li yıllardan 2017 yılına kadar aralıksız bir şekilde hırsızlık yapan Payne çoğu kez polislerden kaçmayı başardı. Yakalandığında ise hakimi üstün ikna yeteneği ile hasta ve pişman olduğuna ikna ediyordu. 10 farklı tutuklama dosyası olan hırsız, kimi zaman hapiste cezasını çekti kimi zaman iyi halden beraat etti. Son hırsızlığını ise 2017 yılında 86 yaşındayken yaptı. Eczane, elektronik ve market bölümünden ürünler çalarken bir dükkan çalışanı tarafından fark edilmişti. Ancak yaşı gereği hapse atılması uygun görülmeyen Payne bu kez de paçayı kurtardı.
Doris Payne'in 70 küsur yıllık hırsızlık geçmişi boyunca aşağı yukarı 2 milyon dolarlık mücevher çaldığı düşünülüyor. Bugün 94 yaşında olan Doris Payne, günlerini işlediği suçlardan dolayı pişmanlık duymadan özgür bir kadın olarak, hırsızlıktan elde ettiği paralarda satın aldığı evinin çatı katında geçiriyor.