Pazar“İlham verebilmek turnuva kazanmaktan daha güzel”

“İlham verebilmek turnuva kazanmaktan daha güzel”

14.09.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

18 yaşındaki milli tenisçi İpek Soylu, Türkiye’ye ilk Grand Slam kupasını getirdi. Soylu: “Turnuva kazanmak güzel de... Asıl insanlara ilham verebilmek, birinin senin başardığını görüp ‘Ben de yapabilirim’ demesi her şeyden önemli”

“İlham verebilmek turnuva kazanmaktan daha güzel”

Geçen haftanın iyi haberlerini toplayıp bir gazete çıkaracak olsaydık, manşet herhalde 18 yaşındaki tenisçi İpek Soylu’nun başarısı olurdu. Milli tenisçi İsviçreli partneri Jil Belen Teichmann ile birlikte Amerika Açık Tenis Turnuvası’nda “genç çift bayanlar” kategorisinde şampiyon olarak Türkiye’nin ilk Grand Slam kupasını aldı. ENKA Spor Kulübü oyuncusu Soylu’yla bir antrenman öncesi buluştuk.

Haberin Devamı

Şampiyonluk getiren maçın sabahıyla başlayalım. Nasıl bir gündü?

Çok güzel bir sabahtı. Kahvaltıdan sonra güzel bir antrenman yaptık partnerimle. Öğleden sonraydı maçımız. Maçtan önce maçı çok fazla düşünmem. Güzel bir oyun sergilemek üzere çıktım korta. Final maçı olduğu için benim için bir ilkti. Rakiplerimizin de ilk finaliydi. Dördümüz de çok heyecanlıydık. Herkes inanılmaz gergin başladı maça.

“Bazılarına hiçbir şeyi beğendiremiyorsunuz”

O ilk “Kazandık!” anı nasıldı?

Ne yapacağımı hiç bilemedim. Annemin, hocamın yanına gittim. Sarıldık. Hâlâ farkında değildim aslında. Kupa töreninden sonra fark ettim neyin ne olduğunu.

Nasıl tepkiler aldınız?

Çok fazla tebrik mesajı aldım.
Bu ilgi çok gurur verici.

Haberin Devamı

Futbol dışındaki sporlarda kazandığımız başarılar medyada arka planda kalıyor denir ama bu kez öyle olmadı galiba... Bu aralar iyi haberlere ihtiyacımız var, onun etkisi mi acaba?

Evet, inanılmaz ilgi gösterdiler. Basketbolda çeyrek finale yükselme haberiyle aynı zaman denk geldi, spor haberleri patlama yaptı. Türkiye adına çok mutlu oldum. Çünkü dediğiniz gibi böyle iyi haberlere ihtiyacımız var...

Teklerde elendiğiniz için eleştiriler de geldi ama galiba?

Bazı insanlara hiçbir şey beğendiremiyorsunuz. Wimbledon’ı kazanırsın, “Roland Garros’u neden kazanamadın?” derler. İlk zamanlar şaşırıyordum ama artık alıştım.

Kutladınız mı başarınızı?

Daha fırsat olmadı. Uygun bir zamanda dört-beş yakın arkadaşımla kutlarım, çok büyük bir şey yapmayız.

“Bu turnuvaya gitmeye son anda karar verdim”

Döner dönmez Gürcistan’a gittiniz zaten...

Evet, orada da bir turnuva vardı. Ceza yememek için gitmem gerekiyordu.

Orada yenildiniz...

Evet, ilk turda kaybedip geldim.

O nasıl bir psikoloji? Büyük bir başarı, hemen arkasından bir yenilgi...

Gerçekten çok yorgundum. Uçaktan inmiştim ve saat farkına alışamamıştım.

Amerika Açık’a gitmeye son anda karar vermişsiniz...

Evet, son anda karar verdim. Wimbledon’ın son junior turnuvam olmasını istemiştik. Ama ana tabloya girmişken son bir Grand Slam olsun dedik hocamla birlikte. İyi ki
öyle demişiz.

Haberin Devamı

Artık sizden beklenti çok büyük. Bu bir baskı yaratıyor mu?

Başarılar olduğu gibi başarısızlıklar da olacak. Elbette artık bir maçı kaybettiğimde çok tepki alabilirim. Ama ben kendi işime bakarım, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım.

Sırada ne var?

Gençler bitti, önümüzdeki sene büyükler oynayabileceğim. Büyüklerde, teklerde ve çiftlerde Grand Slam’lere katılmak istiyorum.

"Adanalı iştahı var bende”

Yediklerinize çok dikkat eder misiniz?

Dengeyi kaçırmamaya gayret ederim ama biraz Adanalı iştahı var, bir şeyi canım çekiyorsa yerim.

Kebabı kesmiyorsunuz o zaman?

Adana’ya gittiğimde yerim genelde, buradakiler sosyete kebabı.

“Tenise pek bir şey ekmedikleri için, az şey biçiliyor”

Türkiye’de teniste bir türlü istenen başarılar elde edilemiyor. Neden sizce?

Tenisi tanımayan çok insan var hâlâ. Tanıyanlar da zengin sporu diye biliyor. Gerçekten masraflı bir spor; raketi, ayakkabısı, kıyafeti... Ben şu an bulunduğum noktaya ailemin desteğiyle geldim. Ekipman açısından şanslıyım, SİSEV Vakfı her şeyimi karşılıyor. Tenis, Türkiye’de son üç-dört yılda gelişmeye başladı. Genelde takım sporlarına ağırlık veriliyor. Oysa başarı için yatırım gerek. Çoğu oyuncu imkansızlıklar yüzünden bırakıyor. Herkese iş düşüyor, belediyelere, şirketlere... Ne ekersen onu biçersin. Bir şey ekmedikleri için pek bir şey çıkmıyor. Bazen bana Facebook’tan mesaj atıyorlar; “Ekipmanım yok” diye. İmkanım varsa gönderiyorum. Ben yapabiliyorsam şirketler de yapabilir.

Haberin Devamı

“Yerli Sharapova diyorlar zaten”

Büyük turnuvalarda yıldız oyuncularla da karşılaşıyorsunuzdur...

Evet, bir keresinde Amerika Açık’ta, turnuvada bir masaya oturmak istedim. Hiç yer yoktu, arkası dönük bir adamın masasında yer vardı sadece. “Oturabilir miyim?” dedim. Kafasını çevirince Federer olduğunu gördüm! Kalakaldım, “Pardon” falan dedim. Wozniacki ile burada açılış maçında sohbet etmiştik.

İdolünüz Maria Sharapova’ymış. Onunla tanıştınız mı?

Hayır ama çok isterim. Örnek aldığım bir oyuncu. Herkes “Yerli Sharapova” diyor zaten.

Haberin Devamı

“Yerli Sharapova” demelerinin bir nedeni de en az onun kadar güzel bulunmanız herhalde... Ne hissettiriyor bu?

Kötü bir şey değil tabii ki. Ama kendini beğenmiş biri değilim. Daha çok tebriklere teşekkür ediyorum.

“İnşallah ben de kendi kreasyonumu yaparım”

Tenis modanın en çok dahil olduğu spor dalı. Sizin ilginiz var mı modaya?

Evet. Serena (Williams) ve Venus (Williams) kendi kreasyonunu yapıyor. Benim de ilgimi çekiyor. Aslında giyim kuşam konusunda pimpirikli değilim. Korta çıkarken makyaj falan yapmam. Sonuçta oraya sporum için çıkıyorum, beni beğensinler diye değil. Ama inşallah ben de bir gün kendi kreasyonumu yaparım.

Maçtan önce neler yaparsınız? Uğuruna inandığınız bir şey, toteminiz falan var mı?

Maçtan önce mutlaka annemlerle konuşurum. Hareketli müzikler dinlerim. Bir kolyem var, onu takarım. Korta sağ ayakla girerim. Ama öyle çizgiye basmama takıntım falan yoktur. Servis kullanırken biraz bekliyorum, topu dört kere falan sektiriyorum.
Bu da konsantrasyon için.

“Maçlarımla çakışınca baleyi bıraktım”

Sporla ilgilenen bir aileden geliyorsunuz...

Evet. Babam cimnastikçi. Türkiye üçüncülüğü var. Son 15 yıldır tenisle ilgileniyor. Önce annem başladı tenise, sonra babam. Ben de altı yaşında Adana Tenis Kulübü’nde yaz okulunda başladım. Kardeşim İrem, 15 yaşında, o da oynuyor şimdi. Birçok başarısı var onun da.

Tenisle başladınız o zaman spora...

Evet. Sonra üç sene tenisle birlikte bale yaptım. Turnuvalarla gösteriler çakıştığı için baleyi bıraktım.

Neden tenisi seçtiniz?

Tenis ortamı çok eğlencelidir.
Çok arkadaşım vardı tenisten...

Ailece tenis oynar mısınız?

Sermet Soylu: Evet ama bazen İpek’in topları çok ağır oluyor, o yüzden onunla oynamak bize o kadar zevkli gelmiyor.

“Daha iyi bir anne bulamazsınız”

Çok yoğun bir temposu var. Kim daha çok ilgileniyor onunla?

Sermet S.: Antrenmanları, doktoru, havaalanından karşılanması, moral desteği, beslenmesi, masajı... Her şeyle annesi ilgileniyor. Daha iyi kulüp, antrenör, sponsor bulabilirsiniz ama daha iyi anne bulamazsınız.

Serpil Soylu: Biz İpek”in çalışmaları nedeniyle beş senedir İstanbul’da birlikte kalıyoruz. Babası Adana’da kalıyor. İpek’in turnuva dönüşlerinde İstanbul’da bir araya geliyoruz, hasret gideriyoruz.

Başka bir meslek seçsem hayatım nasıl olur diye düşünür müsünüz hiç?

Hayatımdan çok memnunum. Benim yapabildiğim en iyi iş bu. Başka bir işe baş koysam onu da en iyi şekilde yapmaya çalışırdım. Ama bir sakatlığım falan olmazsa tenisten başka bir şey yapmak istemem. Seneye üniversite sınavlarına gireceğim, spor yöneticiliği istiyorum. Burs teklif eden üniversitelerden birini seçmeyi düşünüyorum.

Maç kazanmanın verdiği mutluluğu hiçbir meslek veremeyeceği için mi?

Turnuva kazanmak falan güzel tabii de... Asıl insanlara ilham verebilmek, birinin senin başardığını görüp “Ben de yapabilirim” demesi
her şeyden önemli.

Yazarlar