27.11.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
ZEYNEP İŞMAN- 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde her yıl olduğu gibi engelli yaşamın zorluklarından, engelli haklarından, engellilerin yok sayılmasından bahsedeceğiz. Ama dilerim ki bu kez diğerlerinden farklı olsun. Gerçekten asıl engelin insanın zihninde olduğu anlaşılsın. Ön yargıları aşmak için somut adımlar atılsın, imkanlar sağlansın. Bu vesileyle, Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu milli sporcuları Şevval Beren Mutlu, Yiğit Caner Aydın ve Öznur Cüre’ye kulak verelim. Hepsinin ortak özelliği gülen yüzleri, yaşamı sevmeleri, asla pes etmemeleri ve onlara her koşulda destek veren aileleri.
Yiğit Caner Aydın (Dünya Şampiyonu Paralimpik okçumuz)
“Aylarca sadece lastik çektim”
Yiğit Caner Aydın 2022 Dubai yarışlarında hem bireyselde hem takımda Dünya Şampiyonu olan sporcumuz... Hayaller ve heyecanlarla dolu gençlik yıllarının nasıl bir anda tepetaklak olabileceğini karmakarışık duygular içinde dinlerken Aydın’ın kendine çizdiği yoldan ilham almamak mümkün değil. Çocukluğundan beri kendine hedefler koyan biri olduğunu söylüyor. Hayali yazılım şirketi kurmakmış: “Benim yine insanlara ilham olacak bir hikâyem olacaktı ama hayat insanı farklı yolculuklara götürebiliyor, benimki de öyle oldu.” 9 yıl önce üniversitede yazılım alanında okurken, arkadaşını beklediği sırada okul bahçesinde kafasına masa düşüyor. Sabitlenmediği için, rüzgârla başına düşen masa nedeniyle boynu kırılıyor. Bilekten itibaren kolları, göğsünden altı felç oluyor. 6 gün yoğun bakımda, 8 ay hastanede kalıyor. Doktorlar yaşaması için yüzde 20 şans tanırken, o bir karar alıyor: “Hayatı bir kere deneyimleme şansımız var ve en kötü şartlarda olsa bile bu deneyimi en güzel şekilde yaşamak istedim. O zaman daha 20 yaşındaydım ve yurt dışına gitme planlarım vardı. Hastanede kaldığım aylar boyunca tavanı izlerken kendime hep şunu söyledim. Evet, bu kazadan sonra fiziksel olarak çok başka bir yere gidecek hayatım. İnsanların bana acımalarını ya da beni şükür sebebi görmelerini istemiyorum. Öyle bir mücadele vermeliyim ki, insanlar benden ilham alsın. Bu neden benim başıma geldi diye hiç sormadım. Hayatta insanın başına iyi ya da kötü şeyler gelebilir. İyi şeyleri kabul ettiğimiz kadar kötüleri de kabul etmeliyiz. Ben bu yolculuğu kabul ettim. Böylece iyileştirici bir özelliğe sahip oldu. İnsan zihnine kabul ettirebildiği şeyi bedenine de yaptırıyor.”
Bu inançla aylar boyu günde 5-6 saat fizik tedavi almış. İlk başlarda ellerini dahi kullanamayan, tekerlekli sandalyede oturması bile mucize olan Yiğit’in, bir gün babasının tanıştığı bir milli okçu ile hayatının yönü değişiyor. Paralimpik spor olduğunu görünce denemeye karar veriyor ve ileride çok iyi bir okçu olacağını kafasına koyduğunu söylüyor.
“Yayı elime ilk aldığımda, neredeyse tekerlekli sandalyeden devriliyordum. Ne kadar ağır olduğunu görünce şaşırdım. Sonra aylarca Anadolu yakasından Okmeydanı’na sadece lastik çekmeye gittim. O dönem çok fazla engelli sporcu da yoktu. Tek başıma antrenman yapıyordum. İlk ok atmaya başladığım zamanlarda hedefi bile tutturamıyordum. Antrenman için evimizin otoparkında kendime bir alan yarattım. Okçuluk malzemeleri aldım. Çok pahalı oldukları için, hedef minderi alacak param kalmamıştı. Televizyon kutusu ve koltuk minderinden hedef yaptım. Yılmadan her gün çalıştım ve çok iyi ok atar hale geldim. Mayıs 2017’de Milli Takım hazırlık kampına davet ettiler. Orada daha profesyonel çalışmaya başlayınca, tüm oklarımı sarıya göndermeye başladım. Zihnimde o anın fotoğrafını çektim ve bu başarıyı sürdürmeye karar verdim. Bu işte en iyisi kimse ben onu yeneceğim dedim. Ve gerçekten Çek Dünya Şampiyonu sporcuyu Dünya Şampiyonası’nda geçtim. Amacım sadece engelli kişilere değil, tüm insanlara örnek olmak.”
Şu anda İstanbul Aydın Üniversitesi Spor Yöneticiliği 3. sınıf öğrencisi olan Yiğit, Dünya Şampiyonu olduğunun ertesi günü, hikâyesini anlatmak için İspanya’da Erasmus kuruluna davet edilmiş. Yiğit, 14 Aralık’ta da Avrupa Komisyonu’nda ülkemizi temsil edecek.
Öznur Cüre (2019 Türkiye şampiyonu)
“Spor benim hayatımı kurtardı”
Öznur 25 yaşında, içeri girince ortama enerji katan, hayat dolu bir paralimpik milli sporcumuz. Ailenin en hırçın, söz dinlemeyen çocuğu olduğunu anlatırken de, haylaz haylaz gülümsüyor. Küçükken tekvandocu olan ilkokul beden öğretmeni sayesinde, tekvandoya başlamış. Obez derecesinde kilolu bir çocukmuş ancak tekvando onun hayatını fiziksel ve psikolojik olarak çok olumlu yönde değiştirmiş. Siyah kuşak sınavını kazanmış, kilo vermiş, hırçınlığı azalmış, yarışlara katılmaya başlamış. Yaşamının heyecanlar ve hayallerle dolu bir döneminde, bir bayram tatili dönüşü, babasının kullandığı araba ile trafik kazası geçirmişler. Kazada Öznur’un beli, annesinin boynu kırılmış: “Aylarca tedavi gördük ve birbirimizi aylar sonra gördük. Annemi ilk gördüğümde tanıyamadım sesi bile değişmişti. Boynundan aşağısı felç olmuştu. Ben ise artık tekerlekli sandalyedeydim. Hayatımın en zor anıydı. O andan itibaren hayatımın ikinci perdesi başladı. Yıllarca ablam bize baktı. Bizim için üniversiteyi bıraktı. Hayatımdaki en zorlu dönemdi. Başımıza gelen bir olayda, sadece biz sınanmıyoruz. Tüm sevdiklerimiz de sınanıyor.”
Aylarca süren fizik tedavi döneminde, hızla iyileşeceğini düşünürken, asansörde omurilik felçli bir kızla karşılaştığı anı anlatan Öznur, “Sizin kaç yıl oldu?” diye sordum. “5 yıl” dedi: “Öylece kalakaldım. Dünyam başıma yıkıldı. İnsan hayatını nasıl böyle sürdürebilir dedim. Ama bugün 9 yıl oldu ve ben çok güzel bir hayat yaşıyorum” diyor.
O günden sonra durumunu kabullenmiş ve hayatının kalanına odaklanmış. Ablasından kendi başına nasıl hareket edeceğini, giyineceğini, tekerlekli sandalyeyi kullanacağını öğrenmiş. Tek başına gittiği hastanelerde aylarca fizik tedavisi olmuş. Bolu’da tedavi gördüğü sırada tanıştığı bir voleybol antrenörü sayesinde paralimpik voleybola başlamış, ancak tedavisi bitip İstanbul’a dönünce, İstanbul’da o dönem olmadığı için devam edememiş. Sonra yolu Okçular Vakfı ile kesişmiş: “Buraya ilk geldiğimde bu kadar insanın arasında olamayacağımı düşündüm. İnsanların bakışlarından rahatsız oluyordum. Ama sonra insanlarla sohbet etmeye alıştım. Otobüsle gidip geliyordum. Bir gün otobüsten düştüm. Ağlaya ağlaya tekrar bindim. Eğer bir gelecek istiyorsam bunu yapmak zorundayım dedim.”
Felçli olmasına rağmen annesinin her zaman en büyük destekçisi olduğunu söyleyen Öznur, düzenli ve disiplinli çalışma ile milli takıma davet edilmiş. 2019’da Türkiye Şampiyonu olmuş. O yıldan bugüne şampiyonluk unvanını koruyor. “Hollanda’ya Dünya Şampiyonası’na gitmeye hak kazandığımda kotayı geçememiştim. İlk zamanlar nabzım başımı döndürüyordu. Stresten uyuyamıyordum, saçlarım dökülüyordu. Kontrol mekanizmam çok zayıftı. Sonra tam doğum günümde, Çekya’da, 2020 olimpiyat kotasını aldım. O gurur, o mutluluk inanılmaz bir duygu. Tam hayallerim gibi oldu her şey. Karma takımda ikincilik madalyası aldık. İlk madalyam olimpiyat madalyası oldu. Çok emek verdim ve aldım. Sırayla Dünya ve Avrupa Şampiyonaları’nda takımca altın ve gümüş aldık. İslam Oyunları’nda da altın madalyayı kazandım.”
Öznur’un 10 Aralık’ta “şifalanmak” üzerine TedX konuşması olacak. Heyecanla buna hazırlanıyor. Hikâyesini anlatmanın, önemli bir misyon olduğuna inanıyor: “O kadar çok engelli gençten mesaj aldım ki. Nasıl devam ettin diye soruyorlar. Spor benim hayatımı kurtardı. Engelli engelsiz her çocuğun mutlaka bir spor dalıyla uğraşması gerekli.”
Şevval Beren Mutlu (Paralimpik Milli yüzücümüz)
“İşin sırrı evde kapalı kalmamak”
Şevval, ortopedik bir hastalık olan PFFD (Proksimal Fokal Femoral Displazi) ile dünyaya gelmiş. 14 yıllık ömründe, bacaklarından ve kollarından tam 14 kez ameliyat olmuş. 25 yaşına geldiğinde, kalça protezi ameliyatı onu bekliyor. 4-5 yaşlarında fizyoterapi amacıyla yüzmeye başlamış. Annesi bir gün televizyonda, engelli çocukları çalıştıran yüzme antrenörünü izleyince, hayatının gidişatı da değişiyor. Antrenörlere ve ulaşabildiği herkese Şevval’in durumunu, belgeleri ve yüzme isteğini anlatan mesajlar atıyor. Aylarca bekliyorlar ve bir gün cevap geliyor. Annesinin o gün mutluluktan ağladığını söyleyen Şevval, ilk görüşmeye gitmeden önce çok heyecanlandığını anlatıyor. O günden itibaren yarı profesyonel bir şekilde yüzmeye başlamış. 2022 yılı itibariyle de Milli Takım sporcusu olmuş.
Zorbalık yıldırmadı
Gaziantep Bedensel Engelliler Türkiye Şampiyonası’nda 5 altın, 1 gümüş, 1 bronz, Almanya’da katıldığı yarışmadan 1 altın, 4 gümüş, Konya’da düzenlenen İslam Oyunları’nda da 2 altın, 2 gümüş madalyası var. Ama bence onun asıl başarısı, küçücük bedeni ile her gün okul, dersler ve zorlu antrenmanları pes etmeden sürdürmesi.
Günlük programını sorduğumda, okul ve yüzmenin bir arada çok zor olduğunu söylüyor: “Sabah 06.30’da kalkıyorum, kahvaltı yapıp okula gidiyorum. Okuldan bir ders erken çıkıyorum. Çıkar çıkmaz havuza geliyorum ve antrenmana başlıyorum. Akşam 21.00’e kadar sürüyor ve sonra yemeğimi yiyip bazen eve gidiyor, bazen sabahları antrenman yapacağımdan burada kalıyorum. Okulda dersleri takip çok zor oluyor. Liseyi bitirip, üniversitede spor akademisinde yüzme alanında okumak istiyorum.”
Aralık ayında gerçekleşecek Türkiye Şampiyonası’na hazırlandığı için yorucu bir dönemden geçen Şevval, bu yıl barajı geçerse, milli takımla Dünya Şampiyonası’na gideceğini ve hedefinin 2023 Dünya Şampiyonası ve 2024 Paris Olimpiyatları olduğunu söylüyor.
Hayatı boyunca başta akranlarından olmak üzere zorbalığa maruz kaldığını söylüyor. Ancak bu onu yıldırmamış, evden çıkmasına engel olmamış: “Aileler çocukları evden çıkarmayınca çocukların kendine hiç güveni kalmıyor. Ailemin desteği çok büyük haklarını ödeyemem. Annem yıllardır beni her yere götürüyor. Gün boyu benimle beraber dışarıda” diyor.
Yaşıtlarına mesajı ise kendilerine güvenmeleri bunun da yolu sosyalleşme fırsatı bulmaktan geçiyor: “Ellerinden geldiği kadar sosyalleşmeye çalışsınlar. Evde kapalı kaldıkları sürece hiçbir şey yapamazlar. Tüm şartlarını zorlasınlar. Bu sayede isteklerini ortaya koyabilirler.”