Pazar“Çocuğumu kaybettim dediğimde birbirimizi anladık”

“Çocuğumu kaybettim dediğimde birbirimizi anladık”

26.02.2023 - 03:00 | Son Güncellenme:

.

“Çocuğumu kaybettim  dediğimde birbirimizi anladık”

BULUT PİŞİRİCİ- 10 ilde yıkıma yol açan, 40 bini aşkın kişinin hayatını kaybettiği depremlerin ardından bölgeye bir yardım eli de 30 Ekim 2020’de yaşanan depremle sarsılan İzmir’den geldi.

Haberin Devamı

'Haberi görünce, enkazın beton kokusunu duydum’

Üç yıl önce İzmir’i vuran 6.6 büyüklüğündeki depremde Doğanlar Apartmanı enkazından 65 saat sonra çıkarılan 3 yaşındaki Elif’le aynı felakette hayatını kaybeden 7 yaşındaki ağabeyi Umut’un babası Oğuz Perinçek Yüreklere Umut Vakfı (YUVA) olarak deprem bölgesindeydi.

İzmir depreminde çocukları Umut, Elif, ikizler Ezel-Elzem ve eşi Seher Dereli Perinçek enkaz altında kalan Perinçek, Maraş depremini duyduğu an o anlara gittiğini söyledi: “En sevdiklerim betonların altındaydı. İzmir depremini en acı yaşayanlardan biriyim. O travma asla yok olmuyor, olmayacak. Maraş depremini duyduğumuzda da olduğu haliyle her şeyi tekrar yaşadık. Deprem haberini gördüğüm an Doğanlar Apartmanı’nın enkazından gelen o nahoş beton kokusu burnuma geldi. Benim gibi o acıyı yaşayan binlerce insan vardı. Hazırlığımızı yapıp salı günü yola çıktık. Yardım etmek, teselli vermek istedim. İzmir’den geliyorum ailem enkaz altındaydı, oğlumu kaybettim dediğimde onları anlayan birini görmenin huzur verdiğini gördüm. Uzmanlık alanımda yardım etmek üzere 11 kişilik bir ekiple gittim. Altı gün Hatay’da; Kırıkhan, Antakya, Samandağ ve İskenderun’da kaldım.” Kamuda uzun yıllar yöneticilik yapan mesleği gereği çok fazla yıkım alanında bulunduğunu belirten Oğuz Perinçek elektriği çalışır hale getirmek için her bir direği incelemek gerektiğini ve bu sayede henüz yardımın ulaşmadığı ücra köylere gittiklerini söyledi: “Vakfımız aracılığıyla getirdiğimiz yardım malzemelerini de dağıttık. Biz fiziksel destek veriyoruz ancak, acı ömür boyu sürecek. Kişinin travması nesillerce sürüyor. Onun için deprem, yaraları sarınca biten bir süreç değil. Gıdayı ulaştırmak sorunu çözüyor, ruhu iyileştirmiyor” dedi.

Haberin Devamı

“Çocuğumu kaybettim  dediğimde birbirimizi anladık”

Kendilerine de deprem sonrası çok sayıda yardım ulaştığını ifade eden Perinçek, “Eşya yardımları için çok aradılar ama insanın gözü görmüyor. Keşke ayağımda çorabım dahi olmasaydı da evladım yanımda olsaydı. Elif’in kurtuluşu bir simge olduğu için fazlasıyla yardım teklifi geliyordu. Biz karı koca çalışan insanlarız, ihtiyacı olana, çadırlarda yaşayanlara ulaştırılmasını istedik” şeklinde konuştu.

Haberin Devamı

“Çocuğumu kaybettim  dediğimde birbirimizi anladık”

İzmir depreminde 7 yaşındaki oğlu Umut’u kaybeden, 3 yaşındaki kızı Elif’in enkazdan kurtarıldığı Oğuz Perinçek, yardım için deprem bölgesindeydi.

Oğulları Umut adına Yüreklere Umut Vakfı’nı (YUVA) hayata geçiren Perinçek bu yola nasıl çıktıklarını anlattı: “Yaraları iyileştirmenin en iyi yolu başkalarının yaralarına dokunmaktır.  Çocuklara, eğitim, kişisel gelişim ve sağlık başlıklarında destek sunmak amacıyla yola çıktık. Her türlü afette yaraların sarılmasına katkı koyma misyonumuz da var. Doktor elektrik mühendisiyim ve güneş enerjisi üzerine uzmanlaştığım için çevreyi koruma projelerine de ayrı önem veriyoruz” diyerek en özel projelerinden birinin, bin fidanlık koru olduğunu anlattı:”Yeni Şakran’da Umut Korusu kurduk.  Dezavantajlı okullara, hepsinin adı ‘Umut’ olan kütüphaneler ve derslikler yaptırıyoruz. Şu ana kadar dört kütüphane yaptırdık.”

“Çocuğumu kaybettim  dediğimde birbirimizi anladık”

“Duvarlardan hıncımı alıyorum”

İzmir Bayraklı’da büyük yıkıma yol açan depremi en acı yaşayanlardan biri de oğlu Berk’i kaybeden Meryem Öztürk oldu. Kendisini aylarca eve kapatan ve bu süreçte, “Berk enkazda ne yaşadı?”, “Enkazın içi nasıldı?” soruları hep aklını meşgul eden anne Öztürk, bir süre sonra AFAD ve AKUT’a üye olup online eğitimlere başlama kararı aldı. Zorlu saha eğitimlerini başarıyla tamamlayan Öztürk, Maraş merkezli depremler sonrası AKUT’un 12 kişilik ekibinde yer alarak arama kurtarma çalışmalarına katıldı.

Haberin Devamı

AKUT gönüllüsü olduğunda, enkazın içine girmenin daha kötü hissettireceği yorumları aldığını anlatan Öztürk, “Bu bir güç gösterisi değil, aslında çıkış noktası. Berk’e ulaşamamak, o beton yığınlarını tutup atamamak, başkalarından medet ummak zordu. O çaresizliğin tarifi yok. Bir anneyi evladına kavuştururum belki, belki başka bir acılı anne benim duruşumu görür ve ona iyi gelirim. AKUT’ta olmak bana çok iyi hissettiriyor, sanırım matkapla, hiltiyle duvarlardan hıncımı alıyorum. Berk’in olduğu enkaza girmek de çok riskliydi. Belki ekiplere minnet borcumu ödüyorum. Bir kadın çalışan bana çorba getirip, ‘Berk çıktığında güçlü olmak için yemelisin’ demişti. O çorbayı bana annem ya da eşim içiremezdi. Deprem bölgesine vardığımızda da gördüğüm sevinç unutulmazdı. Bizi Süpermen gibi görüyorlardı. Ben de üniformalarıyla Berk için mücadele eden ekipleri öyle görüyordum. O kadının bana dokunuşunu hiç unutmuyorum” dedi.

Haberin Devamı

Altı gün bölgedeydi

Öztürk, deprem bölgesinde yaşadıklarını ise şöyle anlattı:

“Hazırlanın mesajını alır almaz toparlanıp çıkış için beklemeye başladım. 6 Şubat gecesi saat 22.00’de 12 kişilik ekip olarak uçakla yola çıktık. Soma madenci ekibiyle beraber uçtuk. Sabah Gaziantep Islahiye’ye ulaşan ilk arama kurtarma ekibiydik. Kent yerle birdi, tek tük insanlar görüyorduk. Halk kendi imkânlarıyla birbirine yardıma başlamıştı. İlk saatte üç yaşlarında bir çocuğu kurtardık. En küçük bir ses almak bile tarifsiz bir mutluluk yaşatıyordu. Çok üzücü durumlarla da karşılaştık. Doğumuna günler kalan bir anneyi cansız aldık. Üç çocuğunun cansız bedenine sarılmış halde bekleyen bir anneyi çıkardık. Malzemelerimiz için kurduğumuz çadırı yardım çadırı sanan insanlar akın akın geldi. Elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık. Ekip olarak en büyük ihtiyacımız ceset torbası ve çadırdı. Sürekli ceset torbası aradım. Oğlumun cansız bedenini o şekilde görmek benim en büyük travmamdı. Altı gün orada kaldım ve gördüklerimden sonra kendime depremzede demiyorum.”

AKUT’un saha eğitimlerinin son derece zorlu olduğunu anlatan Öztürk, “57 kişilik ekipten 3 kişi geçtik. İki yıldır da arama kurtarmada çalışıyorum. Maraş depremini duyunca da dört döndüm. Yol boyunca yaşadıklarım aklımdaydı ama uçaktan inince hayat kurtaracağım dediğim an hepsi sona erdi. Gönüllü olmak zorlu bir süreç. Tek bir yanlışta kendinize ya da arkadaşınıza zarar verebilirsiniz. Sahada gördükleri kişiye ağır gelebilir. Operasyona çıkamasanız da su dağıtarak bile insanların yarasını sarabilirsiniz” dedi.

Adı parkta yaşayacak

Çalışma hayatına devam eden ve psikoloji eğitimi alan Öztürk, “Klinik psikolog olarak hayatlara dokunmak istiyorum. Berk mutlu ve yardımsever bir çocuktu. Birisini mutlu etmek üzerine kurulu artık hayatım. Her gün kendimi daha güçlü ve korkusuz hissediyorum. Gönüllü olurken de enkazda kalma riski olduğu belirtildi. Ölümden korkmuyorum çünkü Berk’e kavuşacağım. Berk’in adını  yaşatmak istiyoruz. Bayraklı Belediyesi’nin açacağı bir parka Berk’in adı verilecek. Berk’in yokluğuna alışmak çok zor. Onu anlatırken mutlu günlerini hatırladığım için yüzümde hep bir gülümseme oluyor. Anneliği bana çok güzel yaşattı” dedi.