24.03.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
ULAŞ GÜRŞAT / ulas.gursat@milliyet.com.tr
Serhat Kılıç, TRT 1’de yayınlanan “Seksenler” dizisinde mahallenin kasetçisi Ergun Plak’ın sahibi Ergun’u canlandırıyor. Ortaokul terk, bıçkın bir delikanlı olan Ergun Nazlıcan’a âşık. Kılıç, diziyi ve kendi 80’li yıllarını anlattı.
Sizin 80’leriniz nasıl geçti?
Herkes çocukluğunu daha güzel hatırlar. Büyüdükten sonra başına daha çok şey geldiği için. Ben şimdiki çocukların yalnız olduklarını düşünüyorum. Büyükler de yalnız bence. Yalnız olmak o kadar normalleşti ki... Eskiden arkadaşın yoksa, her gün sokakta beraber koşturduğun birileri yoksa, her hafta evine misafir gelmiyorsa o zaman kendini yalnız hissederdin. Şehrin göbeğine kadar girip orada yaşamaya çalışırdın. Şimdi birbirimizden kaçıyoruz gibi bir durum var. O yüzden ben 80’leri çok güzel, çok iyi hatırlıyorum. Ben 75 doğumluyum, biraz 80’den itibaren bir şeyleri anlamaya başladım. O zamanki dostlukları, aşkları düşündüğümde 80’leri tercih ederim.
Sizin çocukluğunuzda, dizidekine benzer karakterler var mıydı?
Tabii ki. Ergun Plak benim küçüklüğüm boyunca mahallede gördüğüm abilerin toplamıdır. Okan Abi, Erdener Abi... Mesela artistliği Okan Abi’den geliyor, sportmenliğini Erdener Abi’den aldım. Bu benim aktif bir çocukluk geçirmemle de alakalı. Metni ilk defa okuduğum zaman aklıma gelen ilk şey çekme kasetler olmuştu. Hatta kütüphanede o kadar çok kasedim vardı ki onları koyacak yer bulamıyordum. 120’lik kaset çıktığı gün kutlama yaptığımı hatırlıyorum. Daha fazla parça sığdıracağım için sevinmiştim.
Şimdi karma bir kaset yapmak isteseniz kimleri koyarsınız?
Çok zor bir soru oldu bu ya... Sanırım Ruhi Su koyarım, Aşık Veysel koyarım, Türk Sanat Müziği’nden bayağı bir şarkı koyardım. Zeki Müren severdim. O dönemin birçok müziğini koyarım. Çok fazla caz koyarım. Ortaçgil, Fikret Kızılok koyarım.
Siz hiç sevgilinize kaset yaptınız mı?
Yaptım. İçine şiir bile okudum. Bir tane şarkı giriyor, sonra şiir okuyorum, başka bir şarkı giriyor. Sezen Aksu vardı galiba içinde. O dönem ayrıydık herhalde, öyle hatırlıyorum. 18-19 yaşlarındaydım. Çok kaset yaptım. Sevdiğim şarkıları kasetlere doldurur, başlarına anonslar okurdum.
Ergun’la Nazlı ne zaman kavuşacak?
O kavuşma durumu olmadığında, aşk oluyor. Kavuşamadığında daha büyük bir aşk oluyor galiba. Elde ettikten sonra hızla tüketim durumuna geçiyorsunuz. Evlendikten sonra o senin sevdiğin birisi olmaktan çıkıp senin cep telefonun, bilgisayarın gibi oluyor. Kavuşma durumu biraz sevgiyi bozuyor bence. Bilmiyorum Ergun’la Nazlı birlikte olsa ne kadar anlaşırlar. İdeal bir çift olduklarını söyleyemeyiz, onlar da kusurlu. Ben mesela “Anneni kesiyim” diyorum seyirci de “Ya böyle bir şey söylenir mi” diyerek tepki gösteriyor. Tamam ben söylemem de Ergun söyler yani. Ergun küfür de eder... Ergun sonuçta ortaokuldan terk bir adam. Ergun’u gözümüzde büyütmeyelim açıkçası. İzdivaç olması bence başka bir dizinin konusu.
“Dizi biraz belgesel gibi, iki taraftan da bakıyoruz”
Siz buna benzer bir durum yaşadınız mı? Yani en yakın arkadaşınızın kız kardeşine âşık olmak gibi...
Ben o konuda hep dikkatli oldum Aldığım aile terbiyesi, komşuluk, yakınlık gibi ilişkiler sonucu çok dikkat ettim öyle şeylere. O tarz durumlarda kendimi çok bırakmamaya dikkat ettim. Ama belki olmuştur ara sıra, ufak tefek karşılıklı hoşlanmalar falan ama çocuktuk tabii. Böyle büyük bir aşkla çok yakın bir dostunun kardeşine bağlanmak çok büyük bir sorumluluk. Ergun’un içinde bulunduğu durum bence çok zor çünkü biri en yakın dostu, diğeri âşık olduğu insan...
Canlandırdığınız karakterler çok iyi şarkı söylüyor. Siz de zaman zaman düşündünüz mü şarkıcılığı?
Şarkı söylüyorum ama şarkıcılık düşünmem. Öğrenciliğim yeni bitmişti, harçlık çıkarmak için söylüyordum. Albüm yapalım gibi teklifler geldi ama zaten Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oynuyordum ve single çıkarmak kadar saçma bir şey olamazdı. Oyuncuydum ben. Çok da iyi bir öğrenciydim. Solfejim, şanım her zaman çok iyiydi. Kulağım da çok iyidir. Bu yüzden bir müzikal olduğunda her zaman orada oynamaya veya şarkı söylemeye hazırım. Yaptığımız işin içinde müzik bizi besleyecekse onu kullanmaya bayılıyorum.
İnsanlar neden bu kadar çok sevdi “Seksenler”i
Komediyle dramın iç içe olması bence bu kadar tatlı hale getiriyor 80’leri. Kendi çocukluğumuzda da biz bunu yaşadık. Köşe başında biri vurulurken diğer tarafta bir altın günü vardı. Çok enterasan bir şekilde hayatımızın içinde her şey. Bizim Türk filmlerimizde de bu böyle; “Neşeli Günler”de aniden “Evi boşaltın” derler, şarkı değişir, iki dakika sonra “Boşaltmanıza gerek yokmuş” derler, şarkı bu sefer hızlanır. Herkes evin içinde koşmaya başlarken yine kapı çalar ve birisi “Seni terk ediyorum” der, o müzik yine değişir. Ağlarken gülersin, gülerken bir yandan ağlarsın. “Seksenler” bize hislerimizi hatırlatıyor çünkü artık o kadar hissetmiyoruz ki...
Bu yüzden sizin diziniz biraz kaçış gibi mi?
Tabii ki. Çünkü o dönemde genç olanlar şimdi anne-baba oldular. Çocuklarına gösterebilecekleri en iyi dizi bizimki. Bizim dizi biraz belgesel gibi. Belki ara sokaklara o tank girmemişti ama biz onu biraz ara sokağa soktuk. Oturup bunu tartışabilir herkes. Bir hafta sağ taraftan bakıyoruz pencereye sol tarafı görüyoruz, öteki hafta sol taraftan bakıp sağ tarafı görüyoruz.
Bir hafta “eyvah bunu da dediler” diyenler oluyor, öteki hafta öbür grup internetten tepki gösteriyor. İki taraftan da bakıyoruz ama. “O dönem öyle olmuştur herhalde” diyerek tahmini olarak yaratmıyoruz hikayeyi. Birol Güven, Müfit Can Saçıntı bu konuda çok dikkat ediyorlar. Buna rağmen neler buluyorlar bir bilsen.
“Yeni gömlekleri denemek için sabırsızlanıyorum”
Ergun Plak’ın özellikle kıyafetleri dikkat çekiyor...
Kostümleri Özlem Çakır, Feride Aydın ve Ceren Gügercin hazırlıyor.
Kendi kostümlerimizi üretiyoruz, tarihsel araştırmaları yapılıyor.
O dönemdeki dergilere bakılıyor. Ergun Plak gömleği fenomen olarak doğdu. O kadar güzel bir süreç ki Özlem bana kumaşları gösteriyor “Bakın size yeni gömlekler yapacağım” diyerek. Ben heyecanla, gelir gelmez atölyeye uğruyorum “Yeni gömlek var mı?” diyorum. Hazırsa bir an önce giymek istiyorum. Ergun bayağı çizgi roman kahramanına döndü. Ergun’un üzerindeki toplam renkler Victoria’s Secret’ın bir defilesinde görülmüyor. O kadar fazla ton var üzerinde... Çok keyifli taşıyorum kostümleri ben.
“Laflar ağzımdan doğaçlama çıkıyor”
Ergun Plak’la özdeşleşen laflar var. Bunlar doğaçlama mı çıkıyor?
“Anneni kesiyim”, “Abi deme lazım olur”, “Aha da ranza” gibi laflarım var. “Anneni kesiyim” denetime takıldı. “Küfür çağrıştırıyor” dediler ben de ısrar ettim “küfür yok, annesini kıtır kıtır kesmekten bahsediyor” diye. Bir de arkadaşına söylüyorsun “Hay anneni kesiyim ya” diye. Yani senin anneni değil. “Hay anasını satayım” gibi. Bence çok bize ait bir şey ama TRT çok dikkatli. O hafta bir sahne çekiyorduk, ben yine “Hay anneni kesiyim ya” dedim. Yönetmenimiz Müfit Can Saçıntı “Serhatçığım bunu kullanmayalım istersen, yanlış anlaşılıyor” dedi. Ama şişmiştim. Bir şey oldu ve döndüm “Aha da ranza” diye bir şey çıktı ağzımdan. Müfit “Aa bu çok güzel, ne demek bu?” dedi bana. Ben de “Şimdi buldum” dedim. Ben onu “Aha da ranza, yuha da ranza, oha da ranza” diye çeşitlemeye başladım.
Daha fazlası da gelecek öyleyse...
Ergun’la Nazlı kavuşamamaya devam ederse daha neler neler bulunur. Şoray (Uzun) da çok yardımcı. Diğer oyuncuların da pas vermesiyle alakalı. Doğaçlamada karşı tarafında seninle birlikte devam etmesi lazım. Çok komplekssiz bir ekibimiz var. Bizim dizimizde star yok. Bizde de çok ağır toplar var ama egolar neredeyse sıfır.