PazarBaşıboş keçiler, çelimsiz kediler

Başıboş keçiler, çelimsiz kediler

14.08.2022 - 02:44 | Son Güncellenme:

Geçen hafta Fedai Ünal’ın Karaburun koylarına yaptığı geziyi anlatan yazısını Milliyet Pazar’da okuyunca, ben de Karaburun’daki izlenimlerimi sizlerle paylaşayım istedim.

Başıboş keçiler, çelimsiz kediler

MURAT DURMAZ- Aslında çok da başıboş sayılmazlar. Haksızlık etmeyelim. Tektonik bir kırılma sonucu anakaradan ayrılan küçük bir adaya bırakılmış bir grup keçi için, betondan yapılma büyükçe bir yalağa yaz aylarında Karaburun Belediyesi’nin tekneyle su getirip bıraktığını, kışınsa bu işi doğa anaya bıraktıklarını söylediler. En azından bu da bir şeydir diye düşündüm duyunca.

Haberin Devamı

Karaburun’un çelimsiz kedilerine gelince... Hangi kafe ya da restorana gitseniz masanın çevresinde en az 4-5 kedi. Hepsi de son derece fit, hatta neredeyse çelimsiz. Onlara bir şeyler verirseniz yiyip gidiyorlar. Hiç arsızlıkları yok. Mekân sahipleri onları sürekli beslediklerini söylüyor, biz bir şeyler verdikçe; ama hiçbir yerde kıyıya köşeye bırakılmış kuru mama görmüyorsunuz. Belki de o yüzden fit bu kediler diye de düşündüm bir taraftan.

İşte ilk kez gittiğim küçük ama her Ege kasabası gibi şirin bu beldeyle ilgili ilk izlenimlerimdi yukarıdakiler. Eskiden ulaşımı zor olduğundan pek fazla gelişemediğini söylediler. Fakat şimdi hâlâ virajlı da olsa gayet düzgün ve eskiye nazaran daha geniş bir yolu var. Özellikle geceleri bu ihtimal daha da artıyormuş.Akşam saati vardığımız için doğrudan İskele Mahallesi’ne yöneldik. Kısa bir kordona dizilmiş balık restoranları. Bizi bekleyen arkadaşlarımızın oturduğu balıkçıya vardık, tam da açlıktan ölmek üzereyken. Namı balıkçı ama doğru düzgün balık yok mevsim itibarıyla. Mecbur diğer deniz mahsullerine talim tabii. Biraz doyduktan sonra Karaburunlu olmayan bir ayağı da Ankara’da olan mekân sahibi ile sohbete başladık. Kışın oralarda kimselerin kalmadığını hatta kendisinin de önümüzdeki kış restoranı kapatacağını, yaza kadar açmayacağını anlattı. Elektrik, su ve çalışanların maaşlarını kurtarmıyormuş kışın gelen müşteri sayısı. Benim ise son sorum, “Kepek ekmeği niye yok” oldu ama tatmin edici bir cevap alamadım. Sonradan öğrenecektim, Karaburun’da esmer ekmek kavramının olmadığını.

Haberin Devamı

Başıboş keçiler, çelimsiz kediler

Ertesi gün tekneyle gittiğimiz güzel koylardaki suyun berraklığı ve küçük ahtapotlarla birlikte yüzme ayrıcalığı hayli unutturdu yeme içme konusunda bir akşam önce yaşadığım hayal kırıklığını. Bazı kıyılarda dalyan ağları görsem de yakınlarda hiç balık çiftliği olmaması suyun temizliğini etkileyen önemli bir faktördü. Adının neden Karaburun olduğu konusunda ise çeşitli teoriler mevcut. Bunlardan bana ilginç geleniyse eski Türk adlandırma usullerinde kuzey yönünün “kara”, güney yönünün ise “ak” olarak isimlendirilmesi mantığına dayandırılan varsayım. Mesela Eşendere’nin güneyde olması sebebiyle “Akburun”, Ahırlı’nın da kuzeyde yer alması nedeniyle “Karaburun” olarak eski haritalarda yer alması bu varsayımı destekler nitelikte. Evet, eski adı “Ahırlı” olan ilçenin 1922’de Yunan işgalinden kurtulduktan sonra Karaburun adını aldığı resmî kayıtlarda yazılı.

Haberin Devamı

Velhasıl 3 gün kaldığım bu güzel sahil kasabasının bende bıraktığı bir diğer travma da gittiğimiz hiçbir restoranda karpuzu soğuk yeme mutluluğuna erişememiş olmamızdır. Artık son gece garsona “Burada karpuz sıcak yeniyor galiba” diye sitem ettiğimde “Soğuk değil mi abi” yanıtını alınca daha fazla diyecek bir şey bulamadım. Yine de kalbimiz Ege’de kaldı mı kaldı!