04.02.2024 - 02:00 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI
SEYHAN AKINCI - Mustafa Gülek bir savaş ve sokak fotoğrafçısı. Afganistan’dan Suriye’ye, Irak’tan Ukrayna’ya kadar objektifini çevirmediği nokta yok. Sokaklarsa meskeni adeta. Hayatı yakalamak onun işi. Hepimizin hayatın anlamını sorguladığı 6 Şubat depremlerini ise Adana’da yaşadı.
“Annemin sağlık sorunları var, bakıcısı ayrılmıştı. Ben de bakıcı bulmak için Adana’ya gitmiştim. Akşam yedik, içtik, yattık. Saat 04.17 gibiydi 17 katlı binada yakalandık depreme. Müthiş bir sarsıntıydı. Öyle böyle değil,” diye anlatıyor felaket anlarını. İki gün Adana’da depremzedelere yardım ettikten sonra Antakya’ya gitmiş. “Antakya’ya bir girdim ki kapkaranlık. Şehrin içine girerken ateş, duman, yangınlar yükseliyor. ‘Eyvah,’ dedim. Sokakları bile bulamadım” şeklinde tarif ediyor karşılaştığı manzarayı. Seyyar mutfaklardan çocuklara bot ve monta kadar arkadaşlarıyla birlikte organize olarak Antakya’da gözünün gördüğü herkese ulaşmaya çalışmış 10 ay boyunca. Elinde ise yoldaşı fotoğraf makinesi. “Orada fotoğrafçı kimliğimi öne çıkarmadım. Bir aktivist olarak oradaydım ve dostlarım için gitmiştim” dese de günler geçtikçe onun makinesi herkes için bir umut kaynağı da olmuş.
“Bulutları çekmek istiyorum”
Gülek, 10 ay boyunca kaldığı Antakya’da tanık olduklarına İstanbul’daki Kurşunlu Han’da bulunan Arthan Gallery’de 6 Şubat Deprem Fotoğrafları Sergisi’yle ortak olmamızı ve hatırlamamızı istiyor. Sergi aynı zamanda Fransa’nın başkenti Paris’te ve Almanya’nın Kiel şehrinde eş zamanlı olarak ziyaretçilerini bekliyor olacak. 6 Şubat depremlerinin yıldönümünde açılacak ve 25 Şubat’a dek görülebilecek sergi öncesinde Kurşunlu Han’da bir araya geldiğimiz Mustafa Gülek ile yaşadıklarını ve sergiyi konuştuk.
Mustafa Gülek yaşadıklarını, “Kalacak yer sorunumuz vardı tabii sürekli. Karavanda kalıyorduk. Sonra Katar Konteyner Kent’te bir yer verdiler. Üç dört aile vardı. Ailelerden biri ‘Burada aktivite de yapabilirsin, bir eğitim çadırı yaparız,’ dedi. Akşamları o çadırda çocuklar için dijital platformlardan Shrek vs açıyordum. Sinema kurduk yani orada. Gündüzleri de ders veriyordum. Sonra neden eğitim vermeyeyim diye düşündüm. Aylardan nisandı. Bir kampanya başlattım ve X’ten (Twitter) duyurdum. ‘Evde kullanmadığınız fotoğraf makinesi varsa yollayın,’ dedim. Çok da umutlu değildim. 200’e yakın makine geldi. Çok mutlu etti beni. Bu milletin zor zamanlarda nasıl dayanıştığını da görmüş oldum. Önceleri konteyner kentlerde ardından parklarda fotoğraf eğitimlerini sürdürdüm. Sonra konteyner kentte ‘Artık gönüllüleri almayacağız,’ dediler. Asi Nehri’nin kenarına çadır kurdum, orada kalmaya başladım. Baya bir bir genç arkadaşımızı eğittik. Fotoğraf makinelerini hediye ettik. Örneğin hayatım boyunca hiç camiide fotoğraf eğitimi vermemiştim. Ama Narlıca Kardeşler Camii’nden Yaşar Hoca beni gördüğünde ‘Kuran kursuna giden çocuklar hayatında fotoğraf makinesine dokunmamış, gel burada da eğitim ver,’ dedi. İnanamadım. Gittim. 40’a yakın çocuğa eğitim verdim. Aileleri o kadar sevinmişler ki, o gün orada olamayan çocukların aileleri hocaya sitem etmiş neden bizim çocuklarımız yoktu diye. Birkaç kere gittim. Bir kız çocuğuna fotoğraf makinesi vermiştim. ‘Ne çekmek istiyorsun, arkadaşını mı çekeceksin?’ dedim. ‘Hayır, ben dışarı çıkıp bulutları çekmek istiyorum,’ dedi. Gerçekten gidip bulutları çekmiş ve muazzam çekmiş. Böyle anılar biriktirdim, 10 ay doldu böylelikle,” sözleriyle anlatıyor.
İstanbul, Paris ve Kiel’de sergilenecek
Sağlık sorunları yaşayan deneyimli fotoğrafçı kanser tedavisi nedeniyle İstanbul’a dönse de Antakyalılara verdiği “Depremi unutturmayacağım” sözünü tutmak için açacağı sergileri şöyle anlatıyor: “Çektiğim en yumuşak 40 kareyi depremle ilgili farkındalık yaratmak için sergileyeceğim. Paris’te yaşayan Antakyalı öğrenciler ulaştı bana, ‘Aynı sergiyi burada da açabilir misiniz?’ diye. Almanya’dan aradılar oraya da taşıdık. Depremle ilgili sergim eş zamanlı üç ülkede gerçekleşecek. Kiel’deki sergiye ev sahipliği yapacak derneğin başkanı Dr. arkadaşımız Antakyalı ve onlar da 5 ay boyunca yardımdalardı. Paris’teki arkadaşım Serinyol’da oturuyordu, evi yıkıldı hatta. İstanbul’da Arthan Gallery’i bize kapılarını açmasa altından kalkamazdım.”
Kurşunlu Han’daki serginin büyük bir dayanışmayla açıldığını söyleyen Gülek, “Bir fotoğrafın baskısı benden diyen, başka bir şeyi ben ödeyeyim diyenler, Serkan Bey de ‘Galerimi bu amaç için tabii ki size açacağım,” dedi böylece bu sergiyi yapıyoruz. Umarım böyle bir felaket yaşanmaz bir daha ama yaşanmayacağı garanti değil. Sergiyi İstanbul’da açmamın nedeni şu; İstanbul deprem bekleyen bir şehir. İnsanlar bu sergiyi gezsin ve yerel yönetimden, merkezi hükümetten önlemler alınmasını istesinler. Sergiyi Antakya’da yapmamamın nedeni de şuydu; acıları olan, o sokaklarda hatıraları olan insanları bir kez daha üzmek istemedim bu fotoğraflarla. Bana ters geldi. Bu konuyu psikolog arkadaşlarımla da konuştum, “Haklısın” dediler. Ama ileride eğitim verdiğim gençlerin fotoğraflarını orada sokakta sergileyeceğim. Sergide fotoğrafların yanı sıra neler yaşandığını gösteren kısa videolar da olacak” diyor.