Kültür Sanat“Yeteneğinle yüzleşmen dünyayla yüzleşmen demektir”

“Yeteneğinle yüzleşmen dünyayla yüzleşmen demektir”

16.04.2010 - 23:02 | Son Güncellenme:

Paulo Coelho’nun genç bir kadının maneviyat ve ruh eşi arayışını anlatan son romanı “Brida”, en çok da göze alınmışlıkları kutsuyor.

“Yeteneğinle yüzleşmen dünyayla yüzleşmen demektir”

Tanrı kelamdır. Herhangi bir durumda, herhangi bir anda ne söylediğine çok dikkat et... Çünkü kelam, titreşime dönüşmüş düşüncedir; konuşurken çevrendeki havaya daha önce sadece enerji olan bir şeyi aktarırsın. O yüzden ağzından çıkan her söze çok dikkat etmelisin.”
Tüm dünyada ve Türkiye’de merakla beklenen, Paulo Coelho’nun yeni romanı “Brida”, sözün gücünü bu cümlelerle teslim ediyor. Seçkin Selvi’nin akıcı Türkçesiyle Can Yayınları’ndan okurla buluşan roman, sürükleyici bir kendini arayış hikâyesi. Coelho her zaman ki gibi kadın cinsinin içgüdüsel gücüne selam ederek, romanın ana eksenini 21 yaşındaki İrlandalı bir kadının cadılık geleneği keşfine odaklamış.
Büyücü ile cadı Wicca karakterlerinin kılavuzluğunda ruhunun derinliklerine dalan Brida, reenkarnasyonlar aracılığıyla geçmiş yaşamların tüm birikimlerine de saygı duymayı öğreniyor.

Kendi kendine öğrenmek
Bu romanda hocalar da yeri geldiğinde öğrenci, çünkü hayatın dersleri bitmiyor. Büyücünün öğrendiği dersse, insanlara kendi kendilerine öğrenmeyi öğretmesi gerektiği. Kişisel yazgılara, birey bağımsızlığına, seçimlere yönelik bu saygı elbette çok zorlu kişisel bir sınavın sonucu. Onu da şöyle paylaşıyor Büyücü bizzat kendi ruh eşi olan Brida’yla:
“Bir çiçeğe sahip olmak isteyen onun güzelliğinin soluşunu seyretmek zorunda kalır. Ama bir tarladaki çiçeğe sadece bakmakla yetinirsen, o hep seninle olacaktır; çünkü çiçek akşamın ve günbatımının ve nemli toprağın ve ufuktaki bulutların bir parçasıdır... Orman bana bunu öğretti. Senin hiçbir zaman benim olmayacağını, o yüzden de seni hiç kaybetmeyeceğimi öğretti. Yalnızlık içinde geçen günlerimde sen benim umudumdun, kuşkuya kapıldığım anlarda sen benim kaygımdın, inanç anlarında sen benim kesin kararlılığımdın... Bundan sonra Aşk’ın özgürlük olduğunu hep hatırlayacağım. Öğrenmesi çok uzun yıllar alan ders işte buydu.”
Kitabın ana vurgularından birini de cesaret kavramı oluşturuyor. Büyücü’nün tanıştıkları ilk gece ormanın ortasında yapayalnız bıraktığı Brida, ruhun gelişimi için şart olan Karanlık Gece’den geçiyor. Hepimizin hayatlarımızdan da tanış olduğumuz o dipsiz karanlık duygusu, “Brida” romanında, tekamül için gerekli bir basamak olarak karşımızda.
Brida, cadılık geleneğinin tüm ayrıntılarını öğrendiği kadın hocası Wicca tarafından da sürekli risk almaya teşvik ediliyor. Hayallerinin kırılmasını göze alarak ilerlemeye, hiç utanmadan sonuna kadar, hakkını vererek yaşamaya... Ve Brida’nın sevgilisi Lorens de kendi payına düşen arayışta şu itirafı ederken buluyor kendini: “Eğer Tanrı varsa, o Cesurların Tanrısı’dır.”
Cesarete verilen bu önemin temelinde ise dünyanın kuruluşunun bile bir yanlışa dayandığı felsefesi saklı. Ay töresi ayini sonrası cadılığa kabul edilen Brida’ya görünen baş hocanın söylediği işte tam da bu:
“Hoca: ‘İlk başta dünyanın hareketini başlatan şey bir yanlıştı,’ dedi. ‘O yüzden yanlış yapmaktan hiç korkma.’
‘Ama Adem’le Havva Cennet’ten kovuldular.’
‘Ve bir gün göklerin ve bütün dünyanın mucizelerini öğrenmiş olarak cennete geri dönecekler. Tanrı onların dikkatini İyi’nin ve Kötü’nün Bilgisi’ni taşıyan ağaca yöneltirken ne yaptığını çok iyi biliyordu. Tanrı, onların o meyveyi yemelerini istememiş olsaydı, hiç sözünü etmezdi.’
‘Peki, neden öyle yaptı?’
‘Evren’in hareketini başlatmak için.’”

İçimizdeki arketipler
Hemen hemen her romanında İsa, Meryem Ana, Adem ile Havva karakterlerine yönelik özgün yorumlarla kurumsal Hıristiyanlık öğretisini sorgulayan ve çok daha bütünlüklü, insani bir boyut sunan Coelho; her insanın içinde gelmiş geçmiş tüm aziz, tanrı, tanrıça ve savaşçılara yönelik arketipsel güçlerin mevcut olduğunu anımsatıyor aslında.
Bu açıdan bakıldığında Büyücü ve Wicca da hayatın eril-dişi, Yin-Yang güçleriyle Brida’yı arayışında destekliyorlar.
Hayatı herhangi bir cevap aramadan olduğu gibi kabul etmeyi telkin eden Coelho, zaten o kabulleniş içinde insanı birey olarak aşan bir anlamın saklı olduğunu fısıldıyor bize. İlle de aranacak bir şey varsa o da her insanın içindeki şu özel yetenek... Çünkü yine bir hocanın söylediği üzere, “Yeteneğinle yüzleşmen dünyayla yüzleşmen demektir”. Bu ilhamda ise hepimize iyi gelecek bir şeyler var.