Filiz Aygündüz - Milliyet Cumartesi Geçtiğimiz yıl Charles Esche ile birlikte 9. Uluslararası İstanbul Bienali'nin küratörlüğünü yapan Platform Garanti
Güncel Sanat Merkezi'nin yönetmeni Vasıf Kortun, bir hafta içinde üç farklı kurum tarafından ödüllendirildi. Önce Londra'da yayımlanan uluslararası güncel sanat dergisi Art Review ve New York'ta yayımlanan Art and Auction'ın ayrı ayrı hazırladığı "2005'in en başarılı 100 kişisi" listelerinde yer aldı. Müzeci, mimar, galerici, küratör, koleksiyoner ve sanat destekleyicileri içinden, yıl boyunca gösterdikleri başarı ve güncel sanata yaptıkları katkı nedeniyle seçilen bu isimler "uluslararası bir teşekkür" ile ödüllendiriliyor.
Hepsi bu kadar değil. Kortun, Bard College, Center for Curatorial Excellence'ın bu yıl vereceği Award for Curatorial Studies'i (Küratörlükte Mükemmellik Ödülü) Dia Art Foundation'ın küratörü Lynne Cooke ile paylaştı. Kendisinin farkında olmakla birlikte alçakgönüllülüğü de elden bırakmayan Vasıf Kortun ile art arda gelen bu başarıları ve "Küratör kimdir?" sorusu üzerine konuştuk.
Bir hafta içinde üç farklı kurum tarafından ödüllendirildiniz. Bütün bunlar tevazuyla karşıladığınız gelişmeler mi?Yaklaşık 15 yıldır Türkiye'de ve Türkiye dışında çalışıyorum. Sanırım bu ilk yüz meselesi 2005 İstanbul Bienali ile alakalı.
Ama Art Auction dergisi 2004'te de sizi aynı listeye almıştı.Aslında beni niye o listelere aldıklarını, kimlerin neden seçtiğini bilmiyorum. Bugünün sanat dünyasında bunu anlamak güç. Benden çok daha güçlü, sanat dünyasının yönünü değiştirecek insanlar biliyorum. Onlardan biri değilim. İnsan kendine objektif biçimde bakamıyor. Öte yandan çok manasız bir şey değil. Ben de kendimce mobil olan bir insanım. Geçen yıl, her hafta bir ülkedeydim. Ya bir yerde konferans veriyordum ya bir danışmanlık yapıyordum... Güncel sanata bir katkım olmadı değil. Ama doğrusu "Ödüldür, sağolsunlar vermişler" diye algılamak lazım.
"Küratör sergi yapımcısıdır""Küratörlükte Mükemmellik" adlı bir ödül kazanıyorsunuz ama ülkenizde küratörlük çok bilinen bir kavram değil.15 yıl önce İngiltere'de "commissioner" (aracı) tabiri kullanılıyordu. Almanya'da sergi yapımcısı deniyordu. Küratör de o tabirlerden biriydi. Şimdiyse
dünya çapında kullanılıyor. Dolayısıyla hiçbir yer için o kadar eski ve bilinen bir kavram değil.
Küratörün son 15-20 yıl içinde yaptığı işi önceleri kim yapıyordu?Alan çok daha dardı. Dünyada Amerikan sanatçılar vardı, Alman sanatçılar, İngilizler ve geri kalanlar... İtalyanlar, Fransızlar yoktu. Avrupa o anlamda dardı. Hele Türkiye'de çok daha küçüktü sektör. Sanatçılar kendi inisiyatifleriyle iş yapıyorlardı. Küratör yol gösterici oldu bu genişleyen alanda.
Küratörü herkesin anlayacağı bir şekilde nasıl tanımlarsınız?Çok basit! Sergi yapımcısı. Ayrıca, belli bir zamanda, belli bir yerde var olan enerjiyi, ortak noktaları, herhangi bir konuyu, bir sanatçının işinin ötesinde bir daha düşündüren, gündeme getiren yeni bir alan açan figür. Tabii her sergi o ağırlığı taşımıyor.
Mükemmel küratör nasıl oluyor?Mükemmel çok spekülatif bir tanım. Hele bizim gibi bir alanda çalışan insanlar için... Çünkü biz aslında bugünü yapıyoruz. Ama 10 yıl sonra benim yaptıklarımdan hangilerinin kalabileceğini kim iddia edebilir? Bunun en iyi kanıtı zaman.
"Zevkli projeler parasız"Mükemmelliğe para ödülü de var mı?Tören olacak, plaket alacağız, konuşma yapılacak. Aynı gün Viyana'da konferansım vardı ve o konferanstan para alacaktım, törenden değil. Neyse ki konferansı erteledik. Paraya bir düşmanlığım yok ama zevkli projeler parasız projeler oluyor.
Israr etmek, kararlı olmak gerekiyor değil mi? Kimse kimseyi durduk yerde dünyanın 100 başarılı adamından biri seçmiyor, ona "mükemmel" sıfatını yakıştırmıyor.Bu konuda tevazu göstermeyeceğim. Türkiye dışında Vasıf Kortun diye bir faktör var. Öte yandan müzecilik konusunda çok iyiyim. Çünkü hayatım bu. Bundan anlıyorum. Hayatta en sevdiğim şey. Çok çalıştım ve zevkle çalıştım. Tabii bu arada çok hazırlıklı olmanız lazım ki şans fırsata dönsün.
"Henüz ilaçlık seviyede değilim!"Diyorlar ki genç bir sanatçı portfolyosunu size vermezse dünyaya açılamazmış.Portfolyolarını bize vermek zorundalar, bunun altını çizeyim.
Neden?Çünkü biz Platform'da Türkiye'nin son 15 yılının tarihini tutuyoruz. Onlarca uluslararası küratör burada çalışıyor. Bundan daha kapsamlı bir arşiv dünyada yok. 160 sanatçı arşivi içinde benim iki kere bakmayacağım 100 tane sanatçı var. Ama bambaşka bir sanatçı geliyor ve o 100 sanatçı içinden bir tanesini çekip çıkarıyor; onu bambaşka bir yere götürüyor. Çünkü biz eleme yapmıyoruz.
Zor biri olduğunuz söyleniyor, hatta biraz "ters"... Katılıyor musunuz buna?Evet, doğru. Maalesef katılıyorum.
Bu, mükemmelliyetçilikle ilgili bir şey mi?Hayır, bu patolojik; insan böyle doğuyor, böyle devam ediyor. Ama henüz ilaçlık seviyede değilim.