Kültür Sanat‘Harika çocuk’ olmanın dayanılmaz ağırlığı

‘Harika çocuk’ olmanın dayanılmaz ağırlığı

19.06.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

.

‘Harika çocuk’ olmanın dayanılmaz ağırlığı

Çocuklarımız küçük yaşta bir müzik aletini biraz tıngırdatmaya başladığında, o artık süper bir yetenektir bizim için. Bu inancımız konu komşunun abartılı tebrikleriyle iyice gelişir, süper yetenek bir anda ‘harika çocuk’a dönüşüverir. Oysa müzik kültüründen büyük oranda yoksun ve çok istemesine karşın bu amacına ulaşamamış veliler, bu desteklerinde de çok geç kalmışlardır. Çocukları 9-10 yaşına gelmiş, ‘harika çocuk’ unvanı için epey yaşlanmıştır!

Klasik müzik kültürünün çekirdeği olan Orta Avrupa’da Mozart ile simgeleşen harika çocuk kavramı geçen zamanda dünyanın her yöresinde 4-5 yaşında konçerto çalan küçük solistler yarattı. Öyle ki YouTube kanalı neredeyse hepsi Uzakdoğu’dan adeta gösteri maymununa döndürülmüş minicik ‘harika çocuklarla’ dolu. Bunlardan kaçının ergenlik sonrası müzisyenliğe ünlü bir solist olarak devam edeceği hiç belli değil. Çünkü son 30 yıl bu konuda çok fire verildi! 15 yıl önce ‘harika çocuk’ olarak konser verenlerin bir çoğunun esamisi okunmuyor konser salonlarında.

Ülkemizde ise ana babaların gerçek yetenekleri okul öncesinde keşfedecek imkânları olmadığı gibi, eğitim sistemimizin de bu geç kalışta büyük vebali var! Piyano, keman ya da bir nefesli saz çalan birinin olmadığı evlerde gerçek ‘harika çocuk’ adaylarını keşfetmenin olanağı yok. İlkokula başladıktan sonra uyduruk plastik blok flütle biraz kendini gösteren çocuklar zaten 9-10 yaşına gelmiştir bile... Onu ciddi bir müzik eğitimine yönlendirecek gerçek bir müzik öğretmeninin dikkatini çekme şansını yakalayabilirse...

Prodgy’lerin yalnızlığı

Prodgy’ yani dâhi çocuklar, müzikte harika çocuk olarak ünlendiklerinde dört, beş ya da altı yaşında özel olarak yetiştirilerek sahnelere çıkıyor. Ama bu gerçekten imrenilecek bir durum mu? Julliard’da pek çok ünlü piyanist yetiştirmiş, bu konuda belki de dünyanın en yetkin öğretmeni Veda Kaplinski, “Deha, bir sakatlık gibi şaşırtıcı ve tehlikeli olabiliyor,” diyor: “Psikoloji ve nöroloji alanında yaşanan onlarca devrime karşın bugün, olağanüstülük ve deha hakkında otizm kadar az bilgiye sahibiz. Üstün zekâ bir anormalliktir ve diğer anormalliklerin işareti olabilir. Doğuştan yetenekli pek çok çocukta Dikkat Eksikliği Bozukluğu (ADD), Opsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) veya Asperger Sendromu’na rastlıyoruz. Ebeveynler, çocuğun iki farklı yönüyle tanıştıklarında çoğunlukla olumlu, sıra dışı ve yetenekli kısımlarını çabucak kabullenip, geri kalan her şeyi inkâr eğiliminde oluyorlar”. Kaplinski’nin bu sözlerinin ardından aklıma hemen dâhi çocukluktan, Çin’in dünyadaki en önemli sanat temsilcisi haline gelen piyano virtüozu Lang Lang geldi. Amerikan anlayışına göre dünyanın en iyi piyanisti sayılan Lang Lang’a kendini geliştirmezse intihar etmesini söyleyen, hiçbir övgüye yer bırakmayan, alçaltıcı bir itaate yönelten babasının bu sert metotlarının çocuk istismarına girip girmediği sorulduğunda verdiği yanıt düşündürücüydü: “Eğer babam beni bu şekilde baskı altına almamış olsa ve ben de başarısız olsaydım, çocuk istismarı sayılabilirdi; büyük bir travma yaşar ve belki de mahvolurdum. Tüm o baskılar, büyük mutluluk duyduğum dünyaca ünlü bir yıldız müzisyen olmama yardımcı oldu. Bu benim için erişkinliğe ulaşmamın harika bir yoluydu.”

Tabii her harika çocuk böylesine hafif mazoşist bir eğitimden yana olmayabilir! Birçok örnek bu tarz eğitimin çoğunlukla bir çöküşe neden olduğunu da gösteriyor.

Yazarlar