Kültür Sanat‘Göçmenler hedef tahtası olmamalı’

‘Göçmenler hedef tahtası olmamalı’

26.11.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:

Cansu Baydar, En İyi Kısa Film ödüllü “Neredeyse Kesinlikle Yanlış” için “Zorla yerinden edilmiş bir kadının daha iyi bir hayat arayışına odaklandım” diyor

‘Göçmenler hedef tahtası olmamalı’

Müjde Işıl - Önce 15. Bakü Uluslar- arası Film Festivali’nden ödül geldi, hemen ardından da 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kısa Film seçildi. “Neredeyse Kesinlikle Yanlış”, Suriye’deki savaştan küçük kardeşiyle kaçan, Dolapdere’de bir kuaför salonunda tırnak tasarımı yaparak geçimini sağlayan ve Almanya’ya göç etmenin hayallerini kuran Hanna’yı anlatıyor. Bugün ve yarın Suç ve Ceza Film Festivali’nde gösterilecek filmi, senaristi ve yönetmeni Cansu Baydar’dan dinledik.

Haberin Devamı

- “Neredeyse Kesinlikle Yanlış”ı çekme motivasyonunuz ne oldu? Mültecilerle ilgili daha önce çalışmalarınız olmuştu değil mi?

Babaannem 20’li yaşlarında Yunanistan’dan Keşan’a göç etmişti ve çocukluğum boyunca onun göç hikâyelerini dinleyerek büyüdüm. 19 yaşımda, üniversitenin ilk yılı için Berlin’e gittiğimde “This Is Afreeka” (2014) adlı bir belgesel çektim. Bu belgesel, hareket özgürlüğünü savunan ve 29 gün boyunca Würzburg’dan Berlin’e yürüyerek şehrin ortasında bir parkı eylem alanına çeviren bir grup mültecinin röportajlarından oluşuyordu. Ancak o dönem, bu meseleye olan ilgimi kendi geçmişimle bağdaştıramıyordum.“Neredeyse Kesinlikle Yanlış”ı çekmeden önce, Gümülcine’ye giderek babaannemin doğduğu evi ziyaret ettim, çocukluk arkadaşlarıyla tanıştım ve onun anılarını onların ağzından dinledim. Kimsenin doğup büyüdüğü yerden ayrılmasının kolay olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden, göç üzerine konuşurken “zorla yerinden edilme” kavramını ele almanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Hikâyemde de zorla yerinden edilmiş bir kadının daha iyi bir hayat arayışına odaklanıyorum. Bu yaklaşımın, göçmenleri hedef tahtasından çıkarıp savaşı, savaşın nedenlerini ve faşizmi merkezine alacağına inanıyorum.

Haberin Devamı

- Hanna’yı canlandıran Suriye asıllı Lübnanlı oyuncu Rahaf Armanazi ile yollarınız nasıl kesişti?

Rahaf, Lübnan’da tiyatro eğitimi aldı ve pek çok oyunda sahneye çıktı. Üç yıldır Türkiye’de yaşıyor ve bu kısa sayılabilecek sürede Türkçesini harika bir seviyeye getirmiş. Cast direktörümüz Erengül Öztürk, o dönemde filmin ana karakteri için onlarca oyuncunun deneme çekimlerini gönderiyordu. Rahaf’ı gördüğüm an, Hanna’nın o olduğu anladım.

‘Göçmenler hedef tahtası olmamalı’

‘Cesur ve yaratıcı’

- Kardeşini korumak ve kendine bir yol bulmak isteyen Hanna’nın durumu umutsuz değil ama çözümsüz gibi görünüyor. Filmin bakış açısını siz nasıl tanımlarsınız?

Hanna, erken yaşında zorunlu göç ve zorunlu ebeveynlik arasında sıkışmış olsa da hayatını başkalarının ellerine bırakmaya hiç niyeti olmayan cesur bir karakter. Tırnaktan gökyüzüne uzanan derin bir hayal gücü var. Onun hikâyesi çözümsüz görünebilir ama Hanna’nın pes edeceğini sanmıyorum. O bir şekilde yolunu bulacaktır. Belki biraz sürprizli, belki biraz dolambaçlı ama kesinlikle bir çıkış bulacaktır. Bana göre Hanna dünyayı yeniden kurabilecek kadar cesur ve yaratıcı.