Kültür SanatBiz olmasak babam bu hayattan vazgeçecekti

Biz olmasak babam bu hayattan vazgeçecekti

22.05.2021 - 07:01 | Son Güncellenme:

.

Biz olmasak babam bu hayattan vazgeçecekti

Sona eren rüyamıza geçmeden önce Bodrum mandalinasının tarihçesine kısaca değinmeden geçmek istemiyorum. 1950’li yıllar, incir, tütün, badem, arpa, buğdayın yetiştirildiği yıllarmış Bodrum yarımadasında. O yıllarda incir artık para kazandırmamaya başlamış, tütün üretimi de kısıtlanınca yeni bir şeyler denemek gerekiyormuş. Birçokları narenciyenin geçmişinin yüzyıllar öncesine gittiğini sanır ama bu doğru değildir. Bodrum’da 1950 öncesi çok az sayıda, yüz kadar belki mandalina ağacı varmış topu topu. Onlar da Rodos’tan getirilip dikilmiş.

Haberin Devamı

Kalimnos adasından bir Rum köylü, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Bodrum’dan sığır alıp adaya götürürmüş. Savaş çıkınca köylü borcunu ödeyememiş. Sonraki yıllarda borcunu ödemek için bin tane narenciye fidanıyla Bodrum’a gelmiş. Böylece dikim başlamış. Sonra adadan bu fidanlar gelmeye başlamış, 1947 - 1950 arası Bodrum’da herkes, bahçesine, tarlasına mandalina fidanı dikmiş.

Arşipel’in* kadim mavisiyle, mandalinanın o muhteşem turuncusu işte böyle birleşmiş yarımadada…

Babamın dedesi Hayrullah Efendi de bu fidanları alıp diken çiftçilerden biri olmuş. Mandalina mevsiminde Karadeniz çektirmeleri kiralanırmış. Üretici ürününü toplar kasalarmış. Bu kasalar develerle sahile indirilir, çektirme beklenirmiş.

Haberin Devamı

***

Çektirme sırasıyla Gümbet’ten başlar, Yalıkavak’a kadar yalılara yanaşır, açığa demirler, kıyıdaki kasalar sandallar vasıtasıyla çektirmelere taşınırmış. Mandalina kasaları çektirmelerin depolarına yerleştirilir, depolar dolunca da güverteye istiflenirmiş. Büyük dedem, üç beş kuruş daha fazla para verir, mandalinalarını güvertede taşıtırmış. Çünkü kapalı yerde mandalinaların asidi buharlaşır ve kalitesi bozulurmuş. Büyük dedem bazen de üşenmez, malının başında İstanbul’a gidermiş.

***

Sonra dedem, ardından babam mandalina işini büyütmüşlerdi. İşte biz bu işin büyüdüğü yıllarda ortaya çıktık. Dediğim gibi mutlu bir yaşantımız vardı.

Ve biz böyle mutlu mesut mandalinalar arasında yaşarken bir gün acı haberi aldık. Annem o melun hastalığa yakalanmıştı. Annemin vücudunu saran hastalık bütün düzenimizi alt üst etti. Babam perişan oldu. Ameliyatlar, ilaçlar, hastaneler, tedavi masrafları ailemizin belini büktü. Babam gözyaşlarını gizleyerek, yüreği sıkışarak, biricik aşkı Ayşe’sini iyileştirmek için çok sevdiği, ata yadigarı bahçesini sonunda satmak zorunda kaldı.

Ama sattığı kişiden tek bir isteği vardı. Daha doğrusu bir şartla satmayı kabul etti. Ama şart bahaneydi. Nasıl olsa satacaktı.

O şart da bu bahçenin yaşatılmasıydı. Betona teslim edilmemesiydi. Ne olursa olsun bu bahçeye gözü gibi bakarsa satacaktı. Satın almak isteyen kişi bunu kabul etti yeminler etti, sözler verdi. O zaman söz senetti. Babam da inanmıştı. Çünkü sattığı kişi de mandalina tüccarıydı. O adamın bahçeye gözü gibi bakacağına inanmıştı canım babacağım. Yeter ki annem kurtulsun ama atadan yadigar bahçesi de yaşasın istiyordu. Eğer satacak olursan önce bana haber ver diye de tembihlemişti. Adam da “Tamam, sen hiç merak etme, gözüm gibi bakacağım, eğer satmaya karar verirsem ki öyle bir şey olmayacak, söz önce sana haber vereceğim,” demişti. Bu sözler babamın yangın yerine dönen yüreğine su serpmişti birazcık da olsa. Bahçesi yaşayacaktı. Satılacaksa da haberi olacaktı. Belki bir yerlerden bulur buluşturur yeniden hem karıcığına, hem de bahçesine yeniden kavuşabilirdi. Tabii bunların hepsi birer hayaldi. Hayat büyük şamarını daha henüz atmamıştı. Daha hala umut doluyduk. Ama umudumuz çok uzun sürmedi. Annem daha fazla dayanamadı ve hastalığa yenik düşerek bizleri yalnız bıraktı. Belki de dayanmak istemedi. Büyük perişanlığımızı gördü ve mücadele etmekten vazgeçti annem. Bilemiyorum ama aradan geçen yıllar beni bu düşüncelere itti.

Haberin Devamı

Annemin ölümü babamı mahvetti. O dağ gibi adam gitmiş, yerine çökmüş bir adam gelmişti. Bizim varlığımız olmasa babam da bu hayattan vazgeçmeye hazırdı. Ama yakınlar, akrabalar babamı yeniden hayata döndürmeye, çocukları için mücadeleye, ayakta kalmaya zar zor ikna edebilmişlerdi.

Haberin Devamı

Hatta babama yardım etmeye, yeniden bahçesine kavuşursa belki hayata daha kolay tutunacağına inanarak, ona para yardımında bulunmuşlardı. Babam bahçesine yeniden kavuşacağını duyunca kendini kısa zamanda toparladı. Birden o eski dağ gibi adam olmaya başladı. Sadık kendine geliyordu.
Tabii önce bahçesini alan adamla görüşmesi gerekiyordu. Bakalım adam bahçeyi satacak mıydı? Satacağına dair söylentiler yayılmıştı. Babam çanta dolusu parayı alıp büyük bir sevinçle İstanbul’dan Bodrum’a gitti. Bahçesini alacak, annemin mezarını Bodrum’a getirecek, çocuklarıyla yeniden mandalinalar arasında mutlu mesut bir hayat sürecekti. Tabii annemin yokluğu buruk bir mutluluk yaratacaktı ama babam, onu ayakta tutacak olan bizler için bir kez daha asılmaya karar vermişti hayata.

Haberin Devamı

Arşipel: Ege Denizi’nin ilkçağlardaki “eski deniz” anlamındaki adı.

ARKASI YARIN...