04.10.2022 - 12:43 | Son Güncellenme:
Diplomatik kaynakların verdiği bilgiye göre, Türkiye’nin BM’ye gönderdiği üçüncü mektup, geçen Mayıs ayındaki Yunan mektubuna cevap niteliğinde. Tamamen hukuki içerikte olan, güçlü hukuki argümanlar içeren ve tam metnine BM’nin WEB sayfalarından da ulaşılabilen mektupta özetle şu hususlara yer verildi:
‘’-Yunanistan silahsızlandırma yükümlülüklerini küçümsüyor ve önemsizleştirmeye çalışıyor. Bu yükümlülüklerin ihlali uluslararası barışı tehdit ediyor Türkiye Yunanistan’ın argümanlarını, temelsiz iddia ve siyasi söylemlerini tümüyle reddetmektedir.
-1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşmalarının temel amacı savaşı sonlandırmak, barışı tesis etmektir. Bu amaca ulaşılmasında toprak/sınır düzenlemeleri, silahsızlandırma ile birlikte ele alınmıştır. Bunlar birbirinden ayrılamaz.
- Yunanistan uluslararası hukuktaki sınırların istikrarı ve nihailiği ilkesini yanlış yorumlamaktadır. Bu ilke toprak rejimin bir unsurudur. Silahsızlandırma da bunun ayrılmaz parçasıdır. Toprak rejimi bir bütün olarak daimi nitelik kazanır. Barış Andlaşmaları bir değil, bütün unsurlarıyla (egemenlik-silahsızlandırma) birlikte değerlendirilmelidir.
-Limni ve Semadirek adlarının gayrı askeri statüsü devam etmektedir. Lozan 12. madde Doğu Ege Adalarını silahsızlandırılmaları kaydıyla Yunanistan’a bırakan 1914 kararını teyit etmiştir. Lozan 13. madde ve Lozan Boğazlar Sözleşmesi 6.madde silahsızlandırmayı detaylandırmaktadır. 1936 Montrö Sözleşmesi Türkiye’nin güvenliği içindir. Yunanistan’la ilgili bir hüküm yoktur. Türk yetkililerinin o dönemdeki ifadeleri ahdi yükümlülüğü ortadan kaldırmaz. Kaldı ki Yunan yetkililerin de aksi yönde ifadeleri vardır. Yükümlülükler ancak anlaşma ile kaldırılabilir. Yunanistan’ın 1960’lara kadar Limni ve Semadirek’i silahlandırmaması da adaların gayri askeri statüsünü devlet uygulamasıyla kabul ettiğini ortaya koymuştur.
-1947 Paris Barış Antlaşması statü yaratan anlaşma niteliğindedir. Türkiye’nin taraf olmaması Yunanistan’ı yükümlülüklerinden kurtarmaz. Uluslararası mahkemelerin içtihadı da bunu teyit etmektedir.