Gaz sancısı sandı, aslında kanserdi! 6 ay ömür biçtiler: Kendi DNA'sı nasıl iyileştirdi?
Sağlıklı ve mutlu bir hayat sürüyordu, ta ki 2023'ün ocak ayında başlayan şiddetli gaz sancısına kadar. Basit bir rahatsızlık sanılırken, 5 santimetrelik bir tümör olduğu anlaşıldı. Ameliyat edilse de kanser ilerlemeye devam etti. Doktorlar, yalnızca 6 ayı kaldığını söyledi. Ancak Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mutlu Demiray’ın önerdiği farklı bir tedavi, her şeyi değiştirdi. Tuğrul Erşan, mucizevi hikâyesini 'Sen Anlat' okuyucularıyla paylaştı.
Betül Topaklı / Milliyet.com.tr - Tuğrul Erşan, 1959 yılında Eskişehir’de doğdu. Annesi ev hanımı, babası çiftçiydi. Dört kardeşin en küçüğü olan Tuğrul, ailesiyle mutlu ve huzurlu bir çocukluk geçirdi. Eskişehir Atatürk Lisesi'nden mezun olduktan sonra sahip olduğu yetenekleriyle tüm Türkiye’de bilinen bir turizm şirketinin Eskişehir bölge müdürlüğünü yürütmeye başladı. İş hayatındaki başarısını aşk hayatıyla taçlandıran genç adam, evlendi ve biri kız biri erkek olmak üzere iki çocuk sahibi oldu. İşi, ailesi ve sağlığı olmak üzere hayatındaki her şey yolunda gidiyordu. Ta ki 2023 yılının ocak ayında baş gösteren gaz sancısına kadar.
"Çok sağlıklı ve keyifli bir hayatım vardı. Sağlıkla ilgili çok problem yaşamadığım için çok doktora giden biri değildim. Sadece yılda bir kez kontrol maksatlı hastaneye gidiyordum. 2023 yılının ocak ayında bir anda baş gösteren gaz şikayetiyle iç hastalıkları bölümüne gittim. Ancak hiç beklemediğim bir sonuçla karşılaştım. Yapılan kan tahlilinde tümör markerlarım yüksek çıktı. Ultrasonla bakılmasını istediler. Bu sefer de karaciğerde leke gözüktü. Sonrasında MR çekimi istendi. 6 Şubat 2023’de MR çekiminin sonuçları çıktı ama raporlanamadı. Çünkü o süreçte Türkiye’de deprem olduğu için bir aksama yaşandı. Bu nedenle karaciğerimin sol tarafında yaklaşık 5 santimetre boyutunda bir tümör olduğunu mart ayında öğrendim."
KANSER AGRESİF İLERLİYORDU
Tuğrul, fiziksel olarak gaz şikâyeti dışında hiçbir rahatsızlık hissetmediği için başta kanser olduğuna inanamadı. Sonuçta vücuttaki her kitle kötü huylu olacak diye bir şey yok diye düşündü. Ancak MR çekiminden sonra yapılan PET çekiminde, kanser hücrelerinin vücudun diğer organ ve dokularına yayıldığı görüldü. Kanser vücuduna hızla yayılmıştı ama bu durumdan kendisini haberi yoktu. Tüm sağlık raporu sonuçlarıyla kızı ilgilendi. Çünkü öğrense kafayı takacak ve bu durumdan olumsuz etkilenecekti. Bu nedenle sürecin dışında kalmayı tercih etti.
HEMEN AMELİYATA ALINDI
Gerçekle yüzleşmek istemiyordu ancak acil olarak ameliyata alınması gerekiyordu. Çünkü karaciğerdeki ana damarların artık tıkanabilme ihtimali vardı. Duruma göre karaciğer naklide bir alternatifti. Tuğrul’un kızı hemen bir doktor araştırması yaptı. Bu süreçte Prof. Dr. Cüneyt Kayaalp ile görüştü. Yapılan muayene sonucunda 6 Nisan günü ameliyata alınmasına karar verildi. Ameliyatı tam tamına 11 saat sürdü. Bu kadar uzun sürmesinin nedeni Mart ayında 5 santimetre olan kitlenin ameliyat gününe kadar 11 santimetreye ulaşmasıydı. Bununla da yetinmemiş böbrek üstü bezlerine de sıçramıştı.
Agresif ilerleyen bir tümörü vardı. İstanbul’da gerçekleşen ameliyatı başarılı geçti. Ameliyatın etkilerinin geçmesi ise 2 ayı buldu. Bu süreçte tekrar Eskişehir’e dönmedi. 2 ay sonra ise Eskişehir’e dönüp tekrar tıbbı onkologlarla görüşemeye başladı. Süreç için koruma kemoterapisi altında tedavi görmeye başladı. Onkoloğu, ilk üç kürden sonra iki ayın sonunda tekrar MR ve PET çekimi istedi. Ancak ne yazık ki durum hiç iç açıcı değildi. Çünkü bu süreçte karaciğerde tekrar nüksetti. Bununla da kalmadı leflere ve L2 ile L3 kemiklerine sıçrarken, akciğerde ise oluşum başladı. Yani iki aylık süreç içinde aldığı kemoterapi hiçbir işe yaramadığı gibi kanser bütün vücuduna yayıldı.
VÜCUDUNDAKİ TÜMÖRLER YOK OLDU
Çıkan bu sonuç,Tuğrul’u, ailesini ve doktorları büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü hastalık çok agresif ilerliyordu. Eskişehir’deki doktoru Tuğrul’a tedavi anlamında yapılacak bir şeyin olmadığını söylemekle kalmadı, 6 aylık ömür biçti. Tuğrul, sonrasında yaşananları şöyle anlattı: “Kızım hemen İstanbul’daki 6-7 onkologla görüştü. Hepsi kemoterapinin dozunu artırarak ilerlemeyi önerdi.Sadece Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mutlu Demiray, farklı bir tedavi yöntemi sundu. Biz de bu tedaviyi kabul ettik. 2023 yılının eylül ayında tedaviye başladık. Ayda bir kez İstanbul’a geliyor, yaklaşık 3 saat hastanede kalıp damar yoluyla tedavi oluyordum. Hayat kalitemi etkileyecek hiçbir yan etkisi de olmuyordu. Tedavi sonrası Eskişehir’e dönüyorduk. Yapılan tedavi sonrası aralık ayında tekrar MR ve PET çekildi. Çıkan sonuçlar bizi çok mutlu etti. Çünkü karaciğer, akciğer ve vücudundaki bütün tümörler yok olmuştu.”
'KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ UYGULADIK'
Tuğrul ve ailesine göre, bu durum yani vücuttaki tüm kanserli hücrelerin yok olması bir mucizeyken, Prof. Dr. Mutlu Demiray göre bilimdi. Peki, agresif kanser hücrelerine sahip olması nedeniyle 6 aylık ömür biçilen Tuğrul’a nasıl bir tedavi uygulanmıştı da tüm vücuduna yayılan kanser hücreleri çok kısa bir zamanda yok olmuştu. Prof. Dr. Mutlu Demiray, Tuğrul’a yapılan tedaviyi şöyle açıkladı:
"Hastamıza, 2023 yılının şubat ayında safra yolu kanseri teşhisi konuyor. Aynı yılına nisan ayında ameliyat oluyor ama ne yazık ki tümör tam olarak çıkarılamıyor. Bu durum hemen kemoterapi başlanmasına neden oluyor. Ancak 3 kür kemoterapi almasına rağmen yapılan kontrollerde tümörün büyüdüğü görülüyor. Meslektaşlarımız hastaya, mevcut kemoterapi işe yaramadığı için yeni bir kemoterapi öneriyor. Hasta ve ailesi de doktorların bu önerisini işe yaramayacağı düşüncesiyle kabul etmiyor. Kişiye özel tedavi uyguladığımız için hasta bize geldi. Biz de yeni ameliyat olan hastadan tümör parçası istedik ve dokunun bütün genetik analizlerini yani hem DNA hem RNA'nın sekanslamasını yaptık. Bunu yaptıktan sonra hastanın tam bir safra yolu kanseri olmadığını, karaciğer kanseri dediğimiz bir türü olduğunu tespit ettik. Biz, mutasyonlarından tümör orijinlerini bulabiliyoruz. Yani güçlü bir tahminle genetik verilerine dayalı olarak söyleyebiliyoruz. Bunun üzerine hasta ve yakınlarını çağırdık ve tümörün tipik bir safra yolu kanseri olmadığını, hepatosellüler karsinom olabileceğini söyledik. Genetik raporda da bize böyle bir sonuç geldi. Sonra hastalığa neden olan başka bir genin olduğunu ve bu genin de tümörü temel büyüten gen olduğunu belirledik. Bütün verileri değerlendirdikten sonra hastaya, kemoterapinin işe yaramayacağını, immünoterapinin ve o geni durduran akıllı ilacın işe yarayacağını ancak bu tedavinin onaylı olmadığını söyledik. Hasta da, 'Hocam ben zaten standart tedaviyi aldım. Bu tedaviyi almak istiyorum' dedi. Biz de hastanın onayıyla tedaviye başladık ve ilk yaptığımız kontrollerde tüm tümörün kaybolduğunu gördük. Sonrasında hastanın devam eden kontrollerinde de radyolojik hiç tümöre rastlamadık. Şu anda 1,5 yılımızı geçmiş durumdayız ve neredeyse 1 yıldan uzun bir süredir hasta hem radyolojik hem de moleküler olarak tümörsüz."
