16.04.2021 - 18:14 | Son Güncellenme:
AA
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "(Kıbrıs'ta) Biz artık federal çözüm için zaman kaybetmeyeceğimizi, yeni fikirlerin, yeni vizyonun görüşülmesi gerektiğine inanıyoruz." dedi.
Çavuşoğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile KKTC Cumhurbaşkanlığında ortak basın toplantısı düzenledi.
Çavuşoğlu, 2017'de Cenevre'de bir günlük mini konferansta, Ocak'ta Cenevre'den Temmuz'da Cran Montana'ya kadar tüm görüşmelerde ve Cran Montana'da Kıbrıs Rum tarafının masayı devirmesi sebebiyle başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından yaptıkları açıklamalarda tüm muhataplarına federasyonu artık müzakere etmeyeceklerini birçok kez söylediklerini belirtti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "Biz artık federal çözüm için zaman kaybetmeyeceğimizi, yeni fikirlerin, yeni vizyonun görüşülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun için de adadaki gerçekler çerçevesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir tüm taraflar için de kazan-kazan getirecek bir çerçeve ve vizyon ortaya koyuyoruz." dedi.
Çavuşoğlu, sadece bunu istemekle kalmayıp, bir "vizyonla" süreçteki toplantılara katılacaklarını vurguladı.
"Cenevre'deki toplantı gayri resmi bir toplantıdır"
Gerçek, anlamlı, eşit ve sonuç getirecek yeni bir müzakere başlatılmasını istediklerini vurgulayan Çavuşoğlu ancak bu çerçevede bir müzakerenin başlamasının faydalı olabileceğini düşündüklerini dile getirdi.
Çavuşoğlu, "Cenevre'deki 5 1 formatındaki toplantı gayriresmi bir toplantıdır. Burada yeni bir müzakere başlamıyor." dedi.
Söz konusu toplantıda müzakere için ortak bir zeminin olup olmadığına bakılacağını aktaran Çavuşoğlu, "Kesinlikle ve kesinlikle Crans-Montana'dan kaldığımız yerden devam etmeyeceğiz. Bu söz konusu bile olamaz." dedi.
"(KKTC'deki Kur'an kursları kararı) Bu karar ideolojik bir karardır"
KKTC Anayasa Mahkemesinin, bazı din görevlilerinin üyesi olduğu Hizmet Sendikasının (HİZMET-SEN) 2018'de açtığı davayla ilgili dün verdiği karara ve KKTC'de Kur'an-ı Kerim eğitim-öğretiminde yetki tartışmasına ilişkin bir soru üzerine Çavuşoğlu, bu konunun büyük bir hassasiyet yarattığını söyledi.
Yargının bağımsızlığı ilkesinin ve Anayasa Mahkemesinin verdiği kararların bağlayıcılığına her ülkenin saygı duyduğunu ve hukukun üstünlüğüne inandıklarını belirten Çavuşoğlu, "Bu, mahkemenin verdiği bir kararı eleştirmemek değil. Eleştirme hakkımız vardır." dedi.
Çavuşoğlu, mahkemenin hukuka uygun karar vermemesi halinde bunu doğrudan eleştireceğinin altını çizerek şöyle devam etti:
"Baştan söyleyeyim en sonda söylemek istediğimi: 'Bu karar ideolojik bir karardır. Neden? Anayasaya göre ya da hükümlerine göre verilmiş bir karar değildir. Zaten ideolojik verilen bu kararın içinde her ne kadar gerekçesinde ve içinde ibareler yer almasa da, daha sonra bu karar yön veren ve bunun uzantılarının yaptığı açıklamalar çok açık ve nettir. Yok 'laiklikmiş, yok başka bir şeymiş'. İşte 'yasaklandı, vesaire Kur'an kursları' buna benzer ifadeleri de gördük, yorumları da gördük. Laikliğin kendisi ne demektir? Tanımı nedir? Herkesin din ve özgürlüğünü, inancını ve dinini öğrenme hakkının garantisidir laiklik."
Ramazanda açıklanan kararın zamanlamasının da son derece manidar olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, "Hiç kimse kusura bakmasın. Evet yargıya saygımız var ama bu karar ideolojik bir karardır. Elbette bunun düzeltilmesi konusunda saygıdeğer Cumhurbaşkanının ve Başbakanın yaptığı açıklamaları önemsiyoruz." dedi.
Çavuşoğlu, bu konunun tüm Müslümanlarda olduğu gibi Türkiye'de de hassasiyet yarattığını vurgulayarak, "Temenni ediyoruz ki bundan sonra bu tür ideolojik yaklaşımlar olmasın, gerçek anlamda hukukun üstünlüğü tesis edilsin." diye konuştu.
KKTC Cumhurbaşkanlığındaki görüşmeler öncesinde KKTC Dışişleri Bakanlığında Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ile bir araya geldiklerini kaydeden Çavuşoğlu, birçok konuyu değerlendirdiklerini belirtti.
Çavuşoğlu, ziyaretinin ve yaptıkları toplantıların amacının Cenevre'de yapılacak Kıbrıs konulu 5 1 formatındaki gayriresmi toplantı öncesi hazırlıkları gözden geçirmek olduğunu belirterek, son derece yararlı toplantılar yaptıklarını dile getirdi.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın her zaman egemen eşitlik temelinde Kıbrıs adasında iki devletin iş birliği yapacağı bir çözüm modelini savunduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye'nin bu konuda kendisine tam destek verdiğini kaydetti.
Çavuşoğlu, bu görüşe bir gecede varmadıklarını belirterek, Türkiye'nin iki bölgeli, iki toplumlu federal çözüm için iyi niyetle elinden gelen çabayı tüm platformlarda gösterdiğini ifade etti.
"Sonuç ne olursa olsun her zaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk halkının yanında olacağız"
Rum-Yunan ikilisinin bu çözümü istermiş gibi gözükürken, günün sonunda Kıbrıs Türkü'nün eşitliğini reddettiğini aktaran Çavuşoğlu, bu ikilinin bundan sonra da Kıbrıs Türkü'nün eşitliğini kabul etmeyeceğini de her platformda vurguladıklarını söyledi.
Çavuşoğlu, Crans-Montana'dan bu yana bir şeyin değişmediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Önümüzdeki süreçte müzakerelerde elbette süresi geçmiş ve artık Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtmayan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararlarına işaret ederek federasyon modelini tekrar dayatmak istediklerini görüyoruz. Bu söz konusu kararlar Annan planında var mıydı? Vardı. Crans-Montana var mıydı? Vardı. Bir faydası oldu mu? Hayır hiçbir faydası olmadı. Bir faydası olmayan ve olmayacak olan kararları ve artık statükoya bürünmüş parametreleri dayatmanın bir anlamı var mı? Hayır yok. İmkansızı dayatmanın sebebi ne? Birisi bunu gerçekten Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne anlatabilmesi lazım."
Çavuşoğlu, KKTC'nin her koşulda yanında olacaklarına vurgu yaparak, "Önümüzdeki süreçte de sonuç ne olursa olsun biz Türkiye olarak her zaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türk halkının yanında olacağız. Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve refahı Türkiye'nin ve Türk halkının güvenliği ve refahıdır. Bu anlayışla çalışmaya devam edeceğiz." dedi.
Basın toplantısı öncesi Dendias ekibinden gelen talep
Cenevre süreci öncesinde Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile düzenlenen ortak basın toplantısında Dendias'ın tutumunu nasıl değerlendirdiklerine ilişkin sorulması üzerine Çavuşoğlu, Yunanistan'la son bir buçuk yılda gerginlikler yaşadıklarını, daha sonra diyalog yoluyla bu farklılıkları görüşerek bir çözüm bulma anlayışının ortaya çıktığını ve istişari görüşmeleri tekrar başlattıklarını belirtti.
Çavuşoğlu, Dendias'ın Ankara ziyaretini de önemli bir yumuşatma fırsatı olarak gördüklerine dikkati çekerek, "Sayın Cumhurbaşkanımız nadiren Dışişleri Bakanlarını kabul eder. Lütfetti ve Sayın Dendias'ı da kabul etti. Buradaki görüşme de son derece güzel bir görüşmeydi. Samimiydi. Elbette iki taraftan da farklı görüşler dillendirildi. Ama dostane bir ortamda geçti." ifadesini kullandı.
Bakan Çavuşoğlu, bir görüşmede bu kadar gerginliğin yaşanmasından sonra bu farklılıkların giderilmesinin mümkün olmadığını belirtti.
Çavuşoğlu, heyetler arasındaki görüşmelerde de çok farklı konuları değerlendirirken özellikle iş birliğinin nasıl güçlendirilebileceğini ele aldıklarını aktararak, şunları kaydetti:
"Basın toplantısı kısmına gelirken ilginçtir gerçekten Dendias ekibinden bize şöyle bir talep geldi: 'Biz basın toplantısında tartışma yaratacak konulara değinmeyeceğiz. Dolayısıyla sizden de aynı yaklaşımı bekliyoruz'. Benim konuşmamı dinlediyseniz elbette görüş ayrılıklarımızı söyledik ama nezaket içinde daha çok bunları giderme konusunda gerginliği azaltma konusunda düşüncelerimizi de paylaşarak dile getirdik. Hatta orada bazı uyarılar da vardı. Geri itmeleri de sonlandırmanız lazım gibi. Onları da ben bu mesaj gelince çizdim. Ama basın toplantısının belli bir noktasından sonra Sayın Dendias gerçek dışı ithamlarla hem ülkemi hem milletimi suçlamaya başladı. Bunu kabul etmemiz mümkün değil."
"Yunanistan'ın samimi karar vermesi lazım"
Basın toplantısında aynı retoriği devam ettirmenin "ben bu kavgayı devam ettirmek istiyorum" anlamına geldiğini vurgulayan Çavuşoğlu, sözde Sevilla haritası gibi anlayışlarla bir yere varılamayacağını dile getirdi.
Çavuşoğlu, sözde Sevilla haritasını "paçavraya" çevirdiklerini ve bunların geçerli olmadığını gösterdiklerini belirtti.
Ev sahibi olarak gereken nezaketi gösterdiklerini kaydeden Çavuşoğlu, "Basın toplantısında söylediğimiz her şey yapıcıydı. Maalesef Sayın Dendias bunun dışına çıktı. Haddini de aştı. Ben de gerekli cevabı devletim ve milletim adına, ayrıca Kıbrıs'la ilgili de ithamlar olduğu için Kıbrıs Türk halkı adına vermek durumundaydım." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Yunanistan'ın bu konuda samimi karar vermesi gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Yunanistan'ın da gerçekten bu konuda samimi karar vermesi lazım. Basın toplantılarında kavga etmeye devam mı edeceğiz, bu yaklaşımlarla yine gerginlik devam mı edecek buna karar vermesi lazım. Bu konuları çözersek biz çözeriz. Sık sık Avrupa Birliği arkamda diyerek bir yere varmanız mümkün değil. Sahada da ne Avrupa Birliği'nin (AB) ne de bazı ülkelerin retorikten öte size destek veremeyeceğini gördünüz. Bu sorunları ancak biz çözeriz."
Çavuşoğlu, iki komşu ülke olarak meselelerin birlikte konuşulup çözüm yollarının aranması gerektiğini belirterek, "Biz Türkiye olarak bu yapıcı yaklaşımımızı devam ettirmek istiyoruz. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı'nın bugün daha yapıcı açıklamasını bu anlamda not ettik." dedi.
"Sanmasınlar ki biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kimseye muhtaç bırakırız"
Cenevre sürecinde Kıbrıs meselesinin Türkiye'nin önüne engel konulması bakışının Cenevre'deki atmosferi nasıl etkileyeceğine ilişkin sorulması üzerine Çavuşoğlu, sözlerin tutulmadığını ve bu nedenle de güvenin kalmadığını dile getirdi.
Çavuşoğlu, öte yandan müzakere dışındaki gelir paylaşımı gibi diğer konularda da AB'nin KKTC'yi ve Kıbrıs Türk halkını tamamen yok saydığını, yüzde yüz hatalı da olsa Rum kesimini desteklediğini kaydetti.
Bakan Çavuşoğlu, bu nedenle KKTC ve bazı garantör ülkelerin de AB'nin 5 1 formatındaki gayriresmi toplantıya katılmasını istemediklerini aktardı.
İlerde müzakerelere tekrar yeni bir vizyonla başlama kararı aldıklarını belirten Çavuşoğlu, AB müktesebatını da ilgilendiren konular da olduğu için yine AB'yi gözlemci olarak davet edebileceklerini söyledi.
Aşı konusunun insani bir konu olduğunu aktaran Çavuşoğlu, "O konuda bile Avrupa Birliği'nin takındığını tavır ortada. 2 milyon doz civarında Rum kesimine gönderiyor, 20 bin KKTC'ye. Ama sanmasınlar ki biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kimseye muhtaç bırakırız." dedi.
Çavuşoğlu, AB'nin gerçekten dürüst arabulucu olmak istiyorsa üyeliği bir kenara bırakıp bu sorunların kalıcı çözüme kavuşması için objektif ve dengeli davranması gerektiğine işaret etti.
KKTC CUMHURBAŞKANI TATAR
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, "(Cenevre görüşmelerinde) Egemenliğimiz, bağımsızlığımız ve Türkiye'mizin garantörlüğü vazgeçilmez unsurlardır." dedi.
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, KKTC Cumhurbaşkanlığında ortak basın toplantısı düzenledi.
Kıbrıs Türk halkının her zaman ana vatan Türkiye'yi önemsediğini belirten Tatar, bu topraklarda bağımsız, özgür ve güvenli yaşayabilmeleri için Türkiye'nin garantörlüğünün çok önemli olduğunu vurguladı.
Tatar, "(Cenevre görüşmelerinde) Egemenliğimiz, bağımsızlığımız ve Türkiye'mizin garantörlüğü vazgeçilmez unsurlardır." dedi.
Egemenlik ve bağımsızlığın önemine dikkati çeken Tatar, Kıbrıs Türk halkının gelinen aşamada Türkiye'nin de desteğiyle artık bunu hak ettiğini kaydetti.
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, "Biz, BM'de devletten devlete ilişkiyi ifade edeceğiz. Böylelikle egemen eşitlik temelinde bir anlaşma olabilir. O anlaşma olduktan, KKTC'nin bu coğrafyada kendi halkının geleceği için vereceği umut, cesaretle burası gelişecektir ve bütün Kıbrıs halkı bundan faydalanacaktır." dedi.
KKTC'de Anayasa Mahkemesinin Kur'an kurslarıyla ilgili aldığı karardan büyük bir rahatsızlık duyduğunu belirten Tatar, Anayasa Mahkemesinden kararın açıklamasını beklediğini, gerekçeli kararın henüz netleşmediğini söyledi.
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, "KKTC'de Kur'an kurslarının kapanması gibi bir durum asla olamaz. Bunu da buradan ifade etmek istiyorum." dedi.
Tatar, Bakan Çavuşoğlu ve heyetinin KKTC'ye gerçekleştirdikleri ziyaretin, yapılan değerlendirmelerin ve açıklamaların kendilerine ve KKTC halkına büyük bir destek ifade ettiğini söyledi.
Ay sonunda İsviçre'nin Cenevre kentinde yapılacak Kıbrıs konulu 5 1 formatındaki gayriresmi toplantı öncesinde bu toplantıların düzenlenmesinden memnuniyet duyduğunu kaydeden Tatar, Çavuşoğlu ile baş başa ve heyetler arası görüştüklerini, konferans öncesi son rötuşların yapıldığını dile getirdi.
Tatar, "(Kıbrıs meselesinde) Artık yeni bir siyaset geliştirmiş bulunmaktayız. Yıllardan beri federasyon temelinde bir anlaşma için özveri ve fedakarlıkla çalışmalar yapıldı. Son yıllarda en önemlisi, Annan Planı ve 2017'deki Crans Montana tecrübeleridir." dedi.
Çavuşoğlu'nun kendisine "Crans Montana'da 11 gün büyük bir çalışma yaptık." dediğini aktaran Tatar, Türk tarafının her türlü iyi niyeti gösterdiğini ve bir neticeye ulaşılamadığını dile getirdi..
Tatar, 2004'te Annan Planı'na "hayır" diyen Kıbrıslı Rumların, hukuksuz şekilde "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı altında Avrupa Birliği'ne (AB) girdiğini söyledi.
"Bu siyasetin arkasında yılların mücadelesi vardır"
Cumhurbaşkanı Tatar, sözlerine şöyle devam etti:
"Egemen eşitliğe dayalı, yan yana yaşayan iki ayrı bağımsız devletin iş birliğiyle Kıbrıs'ta kalıcı, kapsamlı ve sürdürülebilir bir anlaşmanın olabileceğini çeşitli ortamlarda söyleyerek seçimleri kazandım. Ondan sonra Birleşmiş Milletler (BM), AB, çeşitli ülkelerin büyükelçileri ile diğer kurum ve kuruluşlarla paylaştım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yardımcısı Fuat Oktay ve Bakan Çavuşoğlu ile çeşitli vesilelerle kendi aramızda tartıştıktan sonra bu siyasetin (Kıbrıs'ta egemen eşitlik temelinde anlaşma) tamamen kabul görmesi, bu iradenin ortaya çıkması Kıbrıs Türk mücadelesinde fevkalade önemli bir gelişmedir. Bu siyasetin arkasında yılların mücadelesi vardır."
Misafir Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın dün Türkiye'deki basın açıklaması sırasındaki kabul edilemez tavır ve sözleriyle ilgili soruyu cevaplayan Tatar, "Sayın Çavuşoğlu'na çok teşekkür etmek istiyorum, dünkü cevabı (Dendias'a karşı) çok yerindeydi. Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem de Çavuşoğlu'nun 'Türk tarafı olarak, Doğu Akdeniz'de ne Türkiye'nin ne de Kıbrıs Türk halkının haklarını asla yedirtmeyiz. Haklarımıza sonuna kadar sahip çıkacağız.' demeleri, zaten bizim mücadelemizin en büyük temelidir." diye konuştu.
Tatar, 1 Nisan'da TRT 1 ekranlarında "Bir Zamanlar Kıbrıs" ismiyle bir dizinin izleyiciyle buluştuğunu da hatırlatarak, dizi sayesinde Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda yaşadıklarını, soykırım ve vahşetten geçtiğini, Türkiye'nin de desteğiyle direndiğini Türk kamuoyu ve tüm dünyanın gördüğünü kaydetti.
KKTC Anayasa Mahkemesinin, bazı din görevlilerinin üyesi olduğu Hizmet Sendikasının (HİZMET-SEN) 2018'de açtığı davayla ilgili dün verdiği karara ve KKTC'de Kur'an-ı Kerim eğitim-öğretiminde yetki tartışmasına ilişkin soru üzerine Tatar, konuyla ilgili rahatsızlık duyduğunu ifade etti.
KKTC'de bazı kurum kuruluşların başkanları ve bazı kişilerin bu işi kışkırtmaya yönelik söylemde bulunduğunu ifade eden Tatar, "KKTC'de böyle bir mesele olamaz. Bizler 1571'den beri bu topraklarda evvela Müslüman olarak, İslam'ın bir parçası olarak mücadelemizi hep inançlarımızla götürdük ve bugünlere kadar imanımızla geldik. KKTC'de Kur'an kurslarının kapanması gibi bir durum asla olamaz." dedi.
Karara göre, Kur'an kursları konusunda Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığının yetkili olduğunu belirten Tatar, "Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararının bütün detayları da ortaya çıktıktan sonra benim isteğim derhal Din İşleri Başkanlığının da yetkilendirilmesi noktasındadır. Çünkü bu işi icra eden esas itibarıyla Din İşleri Başkanlığıdır. O bakımdan bunun derhal düzeltilmesi, bütün bu spekülasyonlara da son verilmesi en büyük dileğim ve temennimdir." ifadelerini kullandı.
KKTC'de inanç ve ibadet özgürlüğünün anayasal haklar çerçevesinde olduğunu kaydeden Tatar, kimsenin bu konulara "laiklik" kavramını alet veya istismar ederek spekülasyonlara vesile olmaması gerektiğini söyledi.
KKTC'de Din İşleri Başkanlığının Kuran-ı Kerim eğitim-öğretimiyle ilgili yetkisine ilişkin itirazı değerlendiren Anayasa Mahkemesi, her türlü eğitimin ancak Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığının "gözetiminde ve denetiminde" olması gerektiği yönünde karar vermişti.