12.09.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Aydın Hasan / Ankara
Türkiye, 39 yıl önce bugün sabahın erken saatlerinde tank sesleriyle uyandı.
Türk Silahlı Kuvvetleri, emir komuta zinciri içinde, radyodan okunan bir bildiri ile yönetime el koyduğunu duyurdu. Bu, askerin emir hiyerarşisi içinde yapılan ilk darbesiydi. Siyasi partiler kapatıldı, Meclis feshedildi. Darbenin lideri dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’di.
12 Eylül darbesinin tohumları, 1970’lerin son yıllarında serpilmeye başlanmıştı. Orgeneral hiyerarşisi içinde son sıralarda yer alan Ege Ordusu Komutanı Kenan Evren, önündeki üç orgeneral emekli olunca kendini Kara Kuvvetleri Komutanlığı koltuğunda buldu. Böylece Evren’in Genelkurmay Başkanı olmasının yolu açılmıştı. Komutan krizi, 1980’e kadar emekli olması ihtimali yüksek olan Evren’e, darbe liderliği yolunu açıyordu.
Sokaklar huzursuzdu
1970’li yılların sonlarına doğru Türkiye, sokakta huzurun kalmadığı bir kaos içine sürükleniyordu. Ekonomi bozuktu ve temel ihtiyaç maddeleri için uzun kuyruklar oluşuyordu. Silah ve sigara başta olmak üzere her türlü kaçakçılık artmıştı. 1970’li yılların ikinci yarısı, Cumhuriyet tarihinin ülke genelinde huzursuzluğun ve terörün doruk noktaya çıktığı kâbus yıllarıydı. Sağ ve sol gruplar, silahlı eylemlere yönelmişti. Sokak çatışmaları 1974’ten itibaren katlanarak tırmanışa geçti.
Şiddet, 1977 ile 1980 arasında doruk noktasına çıktı. Günde ortalama 20 kişinin öldürüldüğü bu dönemde, 5 binden fazla kişi terör sonucu hayatını kaybetti. 1977 yılının 1 Mayıs kutlamalarında Taksim’de yaşanan katliamda 34 kişi öldü. 1978’de Kahramanmaraş’ta Alevi vatandaşlara yönelik saldırılarda 105 kişi yaşamını yitirdi. Bir hafta süren Maraş olayları Sünni-Alevi gerilimini tırmandırdı ve çatışmalar Çorum’a sıçradı.
Evren’in uyarı mektubu
Artık darbenin ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı. Kamuoyunda, askerin yönetime müdahale etmesi görüşü ağırlık kazanıyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülend Ulusu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’un imzalarını taşıyan mektup, 27 Aralık 1979’ta Korutürk’e gönderildi.
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün görev süresi 6 Nisan 1980’te sona erdi. Korutürk’ten sonra Meclis’teki Cumhurbaşkanlığı seçimleri bir krize dönüştü. Meclis, yeni bir Cumhurbaşkanı seçemedi. 12 Eylül darbesiyle feshedilene kadar da Cumhurbaşkanı’nı seçemeyecekti.
Bildiriyle duyuruldu
12 Eylül askeri darbesi, Türkiye’nin böylesi siyasal ve toplumsal koşulları içinde yapıldı. Darbe hazırlıkları 1980 Haziran ayından itibaren Genelkurmay Başkanlığı karargâhında yapılmaya başlandı. Darbenin kod adı, “Bayrak Harekâtı”ydı. Beklenen darbe, 12 Eylül sabahı geldi. Tanklar artık sokaktaydı. Darbe, radyodan okunan bildiri ile halka duyuruldu. Darbeyle birlikte Meclis feshedildi, siyasi partiler kapatıldı. Türkiye, 13 sıkıyönetim bölgesine ayrılarak, generallerin yönetimine bırakıldı.
Sürgüne gönderildiler
12 Eylül sabahı saat 05.30’da dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ile önemli siyasi aktörleri olan Bülent Ecevit ile Necmettin Erbakan’ın kapısı, subaylar tarafından çalındı. Demirel ile Ecevit Hamzakoy’a, Erbakan ise Uzunada’ya sürgüne gönderildi. Darbeden sonra bir süre saklanan dönemin MHP lideri Alparslan Türkeş ise, 14 Eylül’de teslim olmasından sonra Uzunada’ya sürüldü. Darbe yönetiminin ekonomiyi danıştığı Turgut Özal, Ulusu Hükümeti’nde ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. 24 Ocak kararlarını hayata geçirdi.
Evren Cumhurbaşkanı oldu
Darbe hükümeti, görevde kaldığı yaklaşık 3 yıl içinde mevzuatta köklü düzenlemeler yaptı. Askeri yönetim tarafından oluşturulan Danışma Meclisi, yeni bir anayasa hazırladı. 1982’de yapılan referandumda, yeni Anayasa yüzde 92 dolayında bir oyla kabul edildi. Anayasa’nın kabulüyle darbenin lideri Kenan Evren Cumhurbaşkanı koltuğuna oturdu.
12 Eylül’ün liderleri 2012’de yargılandı
Anayasa’nın geçici 15. maddesindeki hüküm, darbenin liderlerinin yargılanmasının yolunu kapatıyordu. 12 Eylül 2010’da yapılan referandumda, kabul edilen anayasa değişiklikleri ile bu geçici madde kaldırıldı. Bu sırada darbe yönetiminden sadece Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hayattaydı. 12 Eylül darbesiyle ilgili 7 Nisan 2011’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı.
Nisan 2012’den itibaren 12 Eylül davası başladı. Ankara 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Haziran 2014’te Evren ve Şahinkaya’yı, 1979’da verdikleri muhtırayla, “anayasa ve TBMM’yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs”, 1980’de de cebren “anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM’yi ıskat ve cebren men” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, takdiri indirimle cezayı müebbet hapse çevirdi. Evren ve Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu’nun, “askeri rütbelerin sökülmesi”ne ilişkin 30’uncu maddesinin de uygulanmasına karar verildi. Dosyanın Yargıtay aşaması sırasında Evren 10 Mayıs 2015’te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015’te 90 yaşında hayatını kaybetti. Yargıtay, sanıkların ölümleri nedeniyle davayı düşürdü.
Darbeden sonra 51 kişi idam edildi
Bu dönemin tablosu özetle şöyle:
- 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
- 230 bin kişi yargılandı.
- 7 bin kişi için idam cezası istendi.
- 517 kişiye idam cezası verildi.
- Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).
- 71 bin kişi TCK’nın 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
- 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
- 30 bin kişi siyasi sığınmacı olarak yurtdışına gitti.
- 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
- 171 kişi işkence sonucu öldü.
- 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
‘12 Eylül bizden anneliğimizi çaldı’
12 Eylül 1980 darbesinin antidemokratik uygulamalarına maruz kalanlar, aradan geçen 39 yıla rağmen yaşadıklarını unutamıyor. 12 Eylül mağdurlarından, sanatçı Hülya Avşar’ın kuzeni Yüksel Avşar, bir yıl Mamak Askeri Cezaevi’nde yaşadığı kötü muameleyi anlattı. Avşar, “Maruz kaldığı işkence nedeniyle annelik yeteneğini kaybeden arkadaşlarımız oldu. Yıllar sonra Ulus’ta alışveriş yaparken, cezaevinde bana işkence yapanlardan biriyle karşılaştım. Kanım dondu. İşkencecimle karşı karşıyaydım. O da beni tanıdı” dedi. -ANKARA AA