Başlık size ilginç gelebilir. “Kalibre nereden çıktı?” diye düşünebilirsiniz. ABD’nin Avrupa’yı ve NATO’yu ruhen ve şeklen çoktan terk ettiğini göstereceğim. Önce ‘kalibre’ kelimesine değinelim. Ateşli silahların namlusu ile kullanılan mermilerin çapını tarif eder. Mecazi anlamda ise insanlar arasındaki kültürel, sosyal ve bilgi farklarını vurgulamak için kullanılır. Şimdi ABD’nin kalibre değişikliğine gelelim.
Transatlantik ilişkilerde kalibre kritiktir. NATO’da, ateşli silahlarda kullanılan mermi, top ve obüslerin belirli standartları vardır. Piyade tüfeklerinde 5.56x45 mm, 7.62x51 mm; obüslerde ise 105 mm veya 155 mm kalibre kullanılır. Rus envanterinde ise 122 mm ile 152 mm’lik obüs mühimmatı vardır. NATO’nun STANAG standartları, müttefiklerin ortak mühimmat ve silah sistemleri kullanmasını sağlar.
ABD, Asya’ya yönelme sürecinde, 2012’de askeri mühimmatın ateş gücünü artırmaya yönelik çalışmalar başlattı. 2017’de ‘hafif silah mühimmat yapılandırma çalışması’ başlatıldı. Amaç, M4 piyade tüfeği ile M249 makineli tüfeğin yerine geçecek silah ve mühimmatı belirlemekti. ABD, M4’ü XM7 tüfeğiyle, M249’u XM250 makineli tüfeğiyle değiştirme kararı aldı. Ancak en önemli değişiklik, 5.56 mm kalibreden 6.8 mm’ye geçişti. Bu kritik bir tercih. 6.8 mm kalibre, Çin’in geliştirdiği bir mühimmat standardıdır. ABD, bu kalibreye geçerek hem NATO’nun standardını terk ettiğini, hem de yeni pazarını Çin mühimmatı kullanan ülkeler olarak belirlediğini ilan etti. Bir başka deyişle, silah sistemini değiştirerek yeni hedeflerini de işaret etmiş oldu.
Ancak ABD’deki değişim yalnızca askeri kalibreyle sınırlı değil. Beyaz Saray’ın söylemi, görgüsü, diplomatik tarzı da artık Avrupa ile örtüşmüyor. Tarih boyunca da ABD, Avrupa’ya hiçbir zaman karşılıksız yardım etmedi. 1995 Bosna savaşında Avrupa ülkeleri hava harekâtına katılacak uçakların %57’sini sağladı. Fransa, %18’lik bir katkıyla öne çıktı. Öte yandan, 11 Eylül saldırılarından sonra Avrupa, ABD’ye koşulsuz destek verdi. NATO’nun 5. maddesi tarihte ilk kez ABD için devreye sokuldu. Ancak ABD bunu çabuk unuttu. 2003 Irak Savaşı’nda Fransa, Almanya ve Türkiye ABD’nin sahte delillerle Irak’a müdahalesine karşı çıktı. Ancak Avrupa’dan ABD’ye yine de destek geldi. Afganistan da cabası.
Avrupa silahlanıyor
ABD, Asya’ya odaklanırken, Avrupa kendi savunma gücünü artırıyor. ‘Kötü müttefik insanı silahlandırır’ misali, Avrupa kendi savunmasını güçlendirme kararı aldı. Düne kadar Hermès ya da Chanel gibi ‘haute couture’ bir savunma sanayisine sahip olan Avrupa, artık seri üretime geçiyor. Türkiye dışındaki Avrupa ülkelerinin savunma yetenekleri şimdilik bir bonzai ağacı gibi. Her şey var, ama küçük. Ancak bu sistem okaliptüs seviyesine ulaşacak gibi görünüyor.
Geçtiğimiz Perşembe günü AB liderleri 800 milyar Euro savunma harcaması yapma kararı aldı. Bu devasa bir rakam. 2023 yılı baz alındığında, Rusya’nın 8 yılda harcayacağı miktarı Avrupa 4 saatlik bir toplantıda harcamaya karar verdi. Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Türkiye’nin güvenlik toplantılarına davet edilmesine yönelik komik, ‘devlet’ ciddiyetiyle bağdaşmayan itirazlarını yapa dursun, adına ‘Avrupa Güvenlik Konseyi’ diyebileceğimiz gayri resmî oluşum şekillenmeye başladı. Bu yapıya Türkiye’nin de dahil edilmesi önemli bir gelişme. Ankara, Londra’daki liderler toplantısına katıldı ve önümüzdeki hafta Paris’te yapılacak Genelkurmay Başkanları toplantısına da davet edilmesi bekleniyor. Sezar’ın hakkı Sezar’a: Sıklıkla eleştirdiğim Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu konuda çok iyi bir sınav verdi. Keza İngiltere Başbakanı Starmer da.
ABD, artık Transatlantik ilişkilerde sadece konvansiyonel bir partner ve nükleer caydırıcılık sağlayan bir güç konumunda. Zira Trump’ın Avrupa ülkelerine tutumu konusunda ABD’deki ana muhalefet partilerinden, Senato ve Kongre’den hiçbir itiraz gelmiyor. ABD’nin derin kurumları da sürekli fikir değiştiren Trump’ın siyasasını destekliyor sanki. NATO ise giderek askeri bir ‘oyuncak kutusu’ hâline geliyor... Kutunun içinde müttefikler tarafından kullanılacak belirli sistemler var, ancak savunma siyasetini belirleyecek esas güç Avrupa Güvenlik Konseyi olacak gibi görünüyor. AB ve NATO, AGK’da alınan kararları uygulamakla yükümlü olacak. Amerika, giderek daha düşük güvenilirliğe sahip bir müttefik hâline geliyor. Ancak şimdilik hâlâ dost sayılabilecek bir partner.