Betül Topaklı / Milliyet.com.tr - Halil Karakuş, 1946 Kilis’te doğdu. Ailesinin Gaziantep’e göç etmesiyle birlikte İslahiye’de yaşamaya başladı. Çiftçilik ile uğraşan Halil, komşusunun kızı Medine Hatun’u görüp âşık oldu. 5'i kız, 4'ü erkek dokuz çocukları oldu. Buğday ve pamuk gibi tarım ürünleri eken Halil’in iyi bir kazancı vardı. Bu durum onun çocuklarını bakıp büyütmesinin yanı sıra sekizini de evlendirmesini sağlamıştı. Sadece yurt dışında yaşayan en küçük oğlu bekârdı. Halil’in eşi Medine Hatun, 9 çocuğu ve 31 torunuyla çok mutlu bir hayatı vardı, ta ki eşi ve kendisi koronavirüs olana kadar. Halil Karakuş o günleri şu sözlerle anlattı:
“2020 yılında önce oğlum koronavirüs oldu. Ondan bize geçti. Önce eşimi hastaneye yatırdık. İki gün sonra da ben fenalaştım. Ancak Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay ve Antakya’daki hastanelerin hiçbirinde boş yatak yoktu. Bir süre bekledikten sonra Gaziantep’teki bir hastanede boş yatak bulabildik. Ben hastanede yatarken eşimin vefat haberini aldım. İyileşememiştim ancak eşimi defnetmek için hastaneden çıktım. İki gün evimde kaldıktan sonra yine fenalaştım ve tekrar hastaneye gittim."
HASTANEDE PATLAMA YAŞANDI
Hastane yetkilileri boş bir yatak olduğunu ve Halil’in gelebileceğini söylemişti ancak söz konusu yatak acil bir hastanın gelmesiyle bir anda doldu. Bu nedenle Halil’i özel bir hastanenin yoğun bakım servisine aldılar. Hemen serum, oksijen ve sonda takıldı. Zorda olsa boş bir yatak bulmuş, tedavi altına alınmıştı. Ancak Halil’in bu durumu çok uzun sürmeyecekti. Çünkü hastaneye yattığı ikinci gün yani 19 Aralık 2020'de yoğun bakım ünitesinde yangın çıktı. “Yangın var” seslerine uyanan Halil, "İçeride yoğun duman vardı, yangın orta bölümde çıkmıştı, ben ise ilk bölümde yatıyordum. Bana taktıkları serum oksijen ve sondayı sol tarafımdan koparıp, kapıya yöneldim. O sırada tüp patladı. Şuurum hep yerindeydi. Sürekli dua ediyordum. Kapıyı açtım ve sürüklenerek oradan çıkmayı başardım” dedi.
10 KİŞİ YANARAK CAN VERDİ
Yoğun bakım servisinde 19 kişi yatıyordu. 8'i kendi imkanlarıyla çıkmayı başarmıştı. İçeride Halil Karakuş ile birlikte 11 kişi kalmıştı. Halil zor olsa da yangından kurtulmayı başarmıştı ancak içeride kalan 11 kişi onun kadar şanslı değildi. Yanarak can verdiler. Dışarı çıkar çıkmaz bayılan Halil’i hemen başka bir hastaneye götürdüler. Gözünü açtığında başında hemşire ve doktorlar bekliyordu. Hemen tedavi altına alınan Halil Karakuş, üç ay hastanede kaldıktan sonra sağlığına kavuştu.
DEPREME EVİNDE YAKALANDI
Halil eşini kaybetmişti ancak çocukları ve torunlarıyla hayata tutunmaya devam ediyordu. Ancak bu durum da Halil için çok uzun sürmeyecekti. Çünkü 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler Gaziantep’te de taş üstünde taş koymayacaktı. Depreme evinde yakalanan Halil Karakuş sözlerine şöyle devam etti:
"Gaziantep’teki evimiz üç katlı. Altı komple dükkan olan binada dört tane dairemiz var. Üçünde üç oğlum, eşleri ve çocuklarıyla yaşıyor. Bir dairede de ben eşimle kalıyordum. Ancak eşim vefat edince yemeğimi çocuklarımda yiyor, uyumak için kendi evime geçiyordum. O gece oruç tutacak, sonra da namaz kılmak için camiye gidecektim. Ancak yataktan kalktığım anda ev çok şiddetli bir şekilde sallanmaya başladı. Bir taraftan dua ettim, diğer taraftan dış kapıya doğra yöneldim. İki kere kilitleyip yattığım kapı hemen açıldı. Karşı dairemde en büyük oğlum yaşıyordu. Onlar da kapıyı açıp çıktı. İkinci kata indik. Oğlumun biri merdivenlerden aşağıya iniyordu. Oğluma, 'Adem, ev Doğu’ya doğru yattı. Merdivenlerden inmeyelim. Merdivenler yıkılır ve biz altında kalıp ölürüz. İkinci katın penceresinden atlayalım' dedim."
İyi ki de öyle yapmışlardı. Çünkü bir süre sonra merdivenler yıkıldı. Halil, çocukları, gelinleri ve torunları ikinci kattaki dairenin penceresine çıktı ve teker teker pencereden atladı. Halil’in iki bebek torunu vardı. Biri babaannesinin ismini taşıyordu. Onları da ikinci kattan aşağıya attılar. Burunları bile kanamadan evden çıkmayı başarmıştı. Onlar evden çıkar çıkmaz da bina yıkıldı.
‘BAŞIMA GELEN TÜM FELAKETLERDEN KURTULDUM’
Evden çıkmayı başarmışlardı ancak hava çocuk soğuktu. Özellikle bebekler çok üşüyordu. Halil Karakuş ve ailesi, beş gün boyunca üç arabanın içinde gece gündüz kaldı. Kendilerini yağan kardan ve soğuk havadan bu şekilde korudular. 5 günün sonunda çadıra geçen aile, 10 gün sonrasında konteynerlerde kalmaya başladı. Şu anda çocukları ve torunlarıyla birlikte konteynerlerde kalmaya devam ettiklerini söyleyen Halil Karakuş, “Hiçbir sağlık sorunumu yok. Başıma gelen tüm felaketlerden kurtuldum. Allah beni hepsinden korudu. İbadetlerimi yapıp hayatıma devam etmeye çalışıyorum. Keşke eşim de yanım olsaydı” diyerek eşine olan özlemini dile getirdi.
Benim de bir hikâyem var’ diyorsan, en önemli konuğumuz olarak seni de bekliyoruz: milliyetplus@milliyet.com.tr