Çocuk işçiliğine karşı mısınız?
Peki ya tarımda bilinçsiz ilaç kullanımına?...
Dünyada giderek daha zor bulunan suyun doğru kullanımı sizin için önemli mi?
Elektrik üretimi kadar tüketiminin de dengelenmesi gerektiğine inanıyor musunuz?
Sanayi atıklarının azaltılması için yapılan bir çalışmaya destek verir misiniz?
Dün Maltepe’deki miting alanında toplanan insanlar yukarıdaki sorulara evet diye cevap verirler.
Bu sorulara bir soru daha ekleyeyim:
Emine Erdoğan’ın Birleşmiş Millet Genel Kurulu’nda yaptığı Yavaş Moda çağrısına katılır, uygular mısınız?
Yukarıdaki sorulara evet cevabı verenlerin bir kısmı; siyasi sebeplerden dolayı, son soruya hayır cevabı verirler.
Yükleme değil özneye bakarak kendi doğrularından vazgeçer mi hiç insan?
***
Tekstil devlerinin üretimini kaydırdığı Afrika ve Uzak Asya’da çocuk işçiler olduğu bir gerçek.
Pamuk üretimini çoğaltmak için yoğun tarım ilacı kullanımı ve ilaçların tatlı su kaynaklarına karıştıkları da bir başka gerçek.
Bir kot pantolonun üretimi için 10 bin litreden, bir pamuklu tişört üretimi için 3 bin 500 litreden fazla su harcadığımızı da unutmayalım.
Moda sektörünün daha fazla iplik, kumaş, polyester, sentetik kumaş kullanımı, daha fazla makine, daha çok elektrik kullanılması, daha fazla kimyasal işlem yapılması demek.
Daha fazla boyama terbiye, apre işlemi yapılması demek daha fazla kirlilik yaratılması demek.
Tüm bunların ortada olduğu bir dönemde, halen kullanılabilir durumdaki ürünlerimizi modası geçti diye çöpe atmanın maliyeti ağır bir maliyet.
Emine Erdoğan, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de katılımıyla BM Genel Kurulu’nda düzenlenen toplantıda bu konulara dikkat çekti.
Eskiden yaşam döngüsü uzun ve nitelikli ürünler üretildiğini, tasarımcıların yılda en fazla 2 koleksiyon çıkardığını, bugün bu sayının bazen 6’yı bile bulduğunu söyledi. Ardından her 1 saniyede 1 kamyon dolusu kıyafetin ya yakıldığı ya da dünyanın dört bir yanındaki atık depolama sahalarına gönderildiği bilgisini verdi.
Modanın kalbi Paris’te “Eskiden ihtiyaçlarımızı gidermek için alışveriş yapardık, şimdi mutlu olmak için yapıyoruz” kampanyaları düzenleniyor.
Peki biz ezberlerimizi yıkıp, neden aynı doğruda buluşamıyoruz?
***
Maltepe’deki mitingden aklında sadece bunlar mı kaldı diye kızanlar çıkacaktır.
Benim meselem ne Emine Erdoğan’ın çağrısı ne de Maltepe’deki miting.
Toplumsal neşemize dair sorular üretip, onlara dair cevaplar bulmaya çalışıyorum bir süredir.
Herkes Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izlediği siyaseti beğenmek, desteklemek, zorunda değil.
Buna karşın, herkes Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikalarına karşı olmak zorunda da değil.
Bu tür beklentiler içerisinde olanlar demokrasi ve çok seslilik konusunu hiç anlamamış olan belirli sayıda insandır.
Fakat mahallelerdeki baskı o kadar büyük ki, Türkiye’ye toplu fayda sağlayacak bir projede bile birleşemiyoruz.
Kötü, yanlış ve can sıkıcı olan tam olarak bu.
***
Bugün, nerede o eski bayramlar, cümlelerini kuranlar mutlaka olacaktır.
Nerede olduğunu söyleyeyim, toplumsal neşemiz, rekabet ile nefreti karıştıran halimizin kurbanı oldu.
Sadece siyasette değil, futboldan, ekonomiye kadar hayatın birçok alanında rekabet değil nefret ederek yaşıyoruz.
Bilim nefret ederek yaşamanın çok ağır bir ruhsal yük olduğunu söylüyor ama kimin umurunda.
Yazıyor ama okumuyoruz,
Konuşuyor ama dinlemiyoruz,
Herkes karşı mahalledekinin hatalarının peşinde, özeleştiri kültürümüz yok oluyor.
Sorsan herkes eşitlik istiyor ama diğer yandan herkes bir ayrıcalığın peşinde koşuyor.
***
Önyargılı değilim sadece ezberlerimizi iyi biliyorum.
Kadının şiddete karşı haklarını öğrenmesi ve çalışma hayatına katılabilmesi için ilk adım olan ve yine Emine Erdoğan’ın öncülük ettiği “Ana-Kız Okuldayız” ya da “Haydi Kızlar Okula” kampanyalarına kim ne kadar destek verdi gayet iyi biliyorum.
Siyasi kazancı olmayan ama Türkiye’nin kazanacağı projelerde beraber çalışmak yerine iktidar kadınları eve kapatmak istiyor diye ezber cümleleri kurmak daha kolay geldi kimilerine.
Aksi de olmuştur tahminen, muhalefetin toplumsal fayda sağlayacak bir projesine de iktidar karşı çıkmış olabilir.
Hangi proje ya da öneri daha önemliydi, kim suçlu diye sormak yerine bu birlikte iş yapamayan halimizi konuşalım artık.
Konuşurken rehberimiz gerçekler olsun ezberimiz değil.
Bir, iki yanlış yorum gördüm, doğru bilgiyi yazayım, Emine Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi olduğu için değil, BM Sıfır Atık Yüksek Düzeyli Şahsiyetler Danışma Kurulu Başkanı olduğu için konuşma yaptı.
Bugün bayram, Türkiye’ye gerçek bayram, bilginin ezberin önüne geçtiği ve nefretten rekabete dönebildiğimiz zamanda gelecek...