Melike Sarıkaya / Milliyet.com.tr – Çanakkale, bu topraklar uğruna can vermiş binlerce insanın şanlı destanına ev sahipliği yapıyor. Albay Cevat Çobanlı, Seyit Onbaşı gibi birçok isim bu mücadelede sıkça anılıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” emrini verdiği bu alayı diğer birliklerden ayıran noktalardan biri ise muharebe sahasında ismiyle anılan ve bir şehitliğe sahip tek birlik olması. Günümüzde Gelibolu Tarihi Alanını ziyaret eden milyonlarca genç 57. Alay'ın aziz hatırasını yad ederek kahramanlık hikayelerini dinliyor ve gerektiğinde 57. Alay'la aynı fedakarlığı gösterecek o ruhu kazanıyor. Ancak Türk tarihi için büyük bir önem arz eden önemli 57. Alay’la ilgili birçok yanlış iddia mevcut. Şehitlerin hatırasını zedeleyen doğru bilinen yanlışları , bilinmeyen detayları ve Alay Komutanı Hüseyin Avni Bey’in gelecek nesillere bıraktığı en kıymetli mirası Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. İsmail Sabah, Milliyet.com.tr için anlattı.
GELİBOLU’DA KURULUP BİR MİLLETİN UMUDU OLDULAR
Türkiye’nin hangi bölgesine gidilirse gidilsin Çanakkale’deki bazı isimler ve bazı birlikler öylesine sembolleşmiştir ki bu birlikleri ya da isimleri herkes bilir. 57. Alay da onlardan biri. Alaya dair yanlış bilginin yaygın olmasına dikkat çeken Dr. Sabah, doğru bilinen yanlışları şöyle sıraladı:
“Literatüre ve resmi yayınlara baktığımız zaman 57. Alay’ın 1 Şubat 1915’te Tekirdağ’da kurulduğu ifade ediliyor ve kurulduğu anda da komutanı Hüseyin Avni Bey olarak görülüyordu. Dönemin ana kaynaklarına olan belgelere baktığımızda artık kuruluşunun çok farklı bir şekilde gerçekleştiğini söyleyebiliyoruz. Aslında 57. Alay’ın 21 Ocak 1915 tarihinde Gelibolu’da kurulduğunu ve Hüseyin Avni Bey’in sonradan atandığını görüyoruz. İlk kurulduğu zaman alayın komutanlığını yürüten kişi Binbaşı Ali isminde başka bir subay. Hüseyin Avni Bey ise 22 Şubat 1915 tarihinde 57. Alayın Tekirdağ’da olduğu dönemde alayın komutanlığına atandı. Ancak Alay ilk olarak Gelibolu’da kuruluyor, akabinde 31 Ocak 1915 tarihinde İstanbul'dan Gelibolu'ya gelen 19. Tümen Komutanlığı'na atanmış Yarbay Mustafa Kemal, Gelibolu'da tümeni ve dolayısıyla bu tümene bağlı olan 57. Alay’ı da alarak Tekirdağ’a hareket ediyor. 1 Şubat 1915 tarihinde 57. Alay, Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal ile Tekirdağ’a geliyor. Tekirdağ’a geldikten 22 gün sonra, 22 Şubat 1915 tarihinde 57. Alay’a hem sancak veriliyor hem de alayın komuta kadrosunda bir değişikliğe gidiliyor. Bu değişiklik esnasında işte bizim Çanakkale Muharebeleri'nde tanıdığımız ve Çanakkale'de şehit olacak olan Hüseyin Avni Bey, 22 Şubat 1915 tarihli düzenlemeyle alayın komutanlığına getiriliyor. Yani biz bu çalışmayla 57. Alay’ın kurulduğu yerin Gelibolu olduğunu, Mustafa Kemal'in alayı ilk defa Tekirdağ’da değil, Gelibolu’da gördüğünü ve alayın ilk komutanlığını Binbaşı Ali isminde başka bir subayın yaptığını Hüseyin Avni Bey’in ise 22 Şubat 1915 tarihli düzenlemeyle getirildiğini tespit etmiş olduk."
ÇOCUKLARINA HASRET, BİR BAYRAM GÜNÜ ŞEHADETE ERDİ
Hüseyin Avni Bey, Çanakkale Muharebelerinin en önemli komutanlarından biri. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün 25 Nisan’da ölmeyi emrettiği 57. Alay'ın komutasında Binbaşı Hüseyin Avni Bey vardı. Takvimler 13 Ağustos 1915 tarihini gösterdiğinde, Hüseyin Avni Bey Arıburnu’nda karargahına düşen bir top mermisiyle şehit düştü. Hüseyin Avni Bey’in şehadetinden önce son nefesinde neler hissettiğine, İstiklal Harbi’nin önemli kahramanlarından olan Zeki Soydemir'in anılarında rastlıyoruz. Avustralya Tarih Komisyonu'nun Gelibolu yarımadasında yapmış olduğu ziyarete Zeki Soydemir’in eşlik ettiğini aktaran Dr. Sabah, “Ziyaret esnasında Çanakkale Muharebeleri'ne dair birçok detay konuşuluyor. Zeki Bey'in komisyon başkanı olan Charles Bean’e anlattıkları sayesinde biz Hüseyin Avni Bey'in şehit olmadan önce son dakikalarda neler hissettiğini de öğreniyoruz. Zeki Bey'in anlatımına göre Hüseyin Avni Bey şehit olmadan kısa bir süre önce ailesinden hasret dolu bir mektup almış. Çocukları geçen sene olduğu gibi bu sene de yanlarında olup olamayacağını, bu bayramı da birlikte geçirip geçiremeyeceklerini sormuş. Ancak Hüseyin Avni Bey Çanakkale'nin muzaffer alayı olan 57. Alay’ın başında olduğu için, yani muharebede olduğu için ne yazık ki son bayramı birlikte geçiremiyorlar ve kendisi de Ramazan Bayramı'nın ikinci günü olan 13 Ağustos 1915 tarihinde karargahına düşen bir top mermisiyle şehit oluyor. Yani çocuklarına hasret bir şekilde, son bayramını cephede askerleriyle birlikte geçirirken şehit oluyor” ifadelerine yer verdi.
GELECEK NESİLLERE KAHRAMANLIĞI ANLATAN ‘MADALYA’
Çanakkale Savaşı'nda vatanı için birçok fedakarlık gösteren Hüseyin Avni Bey, verdiği emirlerle de geleceğe miras bıraktı. Bu emri Dr. Sabah şöyle anlattı:
"25 Nisan'da çıkarmalar başlamış, muharebenin başlamasından 10 gün sonra Hüseyin Avni Bey, 5 Mayıs 1915 tarihinde 19. Fırka Komutanlığı'na yani Yarbay Mustafa Kemal'e bir rapor gönderiyor ve bu raporda da bir talepte bulunuyor. Biz bu talebe baktığımız zaman Hüseyin Avni Bey'in, çıkarmanın ilk gününden beri muharebede 57. Alay mevcudunun üçte ikisini kaybettiğini görüyoruz. Bu çok ciddi bir sayı. Yani çok fazla askeri zayiat, şehit vermiş. Bunun sonucunda da Hüseyin Avni Bey artık alayın sancağına, alayın bu kahramanlığını yansıtacak bir madalyanın takılma zamanının geldiğini ve dolayısıyla madalyanın alay sancağına verilmesini talep ediyor. Bu talepte bulunurken Hüseyin Avni Bey, talebin sonunda ‘ahlâfa’ kelimesini kullanıyor. Ahlâfın kelime kökeni haleflerdir yani 'kendisinden sonra geleceklere' anlamındadır. Bu kelime aynı zamanda 'nesil' manasını da taşımaktadır. Aslında Hüseyin Avni Bey bu belgede talep ettiği madalyanın kendisinden sonra geleceklere ve aynı zamanda gelecek nesillere gerektiğinde aynı durumda, aynı fedakarlığı gösterebilmelerini sağlayacak bir motivasyon kaynağı, bir ilham kaynağı olduğundan bahsediyor. Şu an muharebe sahasında birliğin ismiyle anılan tek birlik 57. Alay. Yani muharebe sahasında kendi ismiyle anılan başka bir birlik yok. Avni Bey’in 5 Mayıs 1915’te söylediklerinin, bugün muharebe sahasında bir karşılığının olduğunu görüyoruz. Şöyle ki bugünün nesli tarihi alanı ziyareti esnasında mutlaka 57. Alay şehitliğine uğrayıp 57. Alay'dan gerekli motivasyonu alıyor. Ancak Hüseyin Avni Bey söz konusu belgede talep ettiği yani alay sancağına takılmasını istediği madalyanın da sancağa takıldığını şehadeti nedeniyle göremedi. 57. Alayın hak ettiği madalya 25 Nisan 1916 tarihinde sancağına takıldı."
Hüseyin Avni Bey şehit olunca Çataldere’de yani muharebe sahasının hemen gerisinde bir mevkiye defnedildi. Dr. Sabah, Hüseyin Avni Bey’in oğlu Tekin Arıburun Paşa’nın, babasının mezarını yıllar sonra Çataldere'de defnedildiği yerde bulduğunu ve bugünkü yere defnini sağlayıp mezarını yaptırdığını söyledi. Üstelik Mustafa Kemal Atatürk, babaları burada şehit olduğu için aileye Arıburun soyadını verdiğini de ekledi. Mustafa Kemal Atatürk’le Hüseyin Avni Bey arasında ayrı bir dostluk olduğuna dikkat çeken Dr. Sabah, “Arıburnu muharebeleri raporuna baktığımızda Atatürk’ün Hüseyin Avni Bey'den büyük bir hürmetle bahsettiğini görüyoruz. Atatürk, Hüseyin Avni Bey’i temiz yürekli ve dindar bir insan olarak nitelendirip kendisini büyük bir hürmetle yad eder. Yani bugün aslında konuştuğumuz karakter Mustafa Kemal Atatürk'ün de büyük bir hürmet ve özlemle yad ettiği bir figür" dedi.
'KAZANDIĞIM AN, O ANDIR!’
25 Nisan 1915 tarihinde Arıburnu’na Anzak Kolordusu çıkarma yaptıktan kısa bir süre sonra önündeki direnişi aşmaya ve içerlere ilerlemeye başlamıştı. Yarbay Mustafa Kemal, Conkbayırı ve Kocaçimen gibi hâkim tepelerin düşman tarafından ele geçirilmesi durumunda uğranılacak felaketi fark ettiği için sabah saat 08.00 sularında 57. Alay’la birlikte önce Kocaçimen’e ve oradan da Conkbayırı’na yetişti. Orada Mustafa Kemal, 57. Alay’dan önce Arıburnu’nu savunmakta görevli olan 27. Alay’a bağlı askerlerden bir grubun geri çekildiğini gördü. Zorlu bir arazide yürüdükleri için yürüyüş kolu da derinleştiğinden Mustafa Kemal asker hem dinlensin hem de yürüyüş derinliği kısalsın diye 57. Alay’a 10 dakikalık bir istirahat verdi.
Dr. İsmail Sabah, Mustafa Kemal'in tarihe kazınan emrini, “Askerlerine istirahat verdi ama kendisi durmadı. Düşmanın pozisyonunu görebilmek için ileriye atıldığında geri çekilen askerlerle karşılaştı. ‘Nereye gidiyorsunuz? diye sordu. 'Efendim düşman' diyerek tepeyi gösterdiler. Hakikaten düşmanın bir avcı bölüğü büyük bir serbestlik içerisinde bulundukları noktaya doğru gelmekteydi ve askerler ‘Efendim cephanemiz bitti’ dedi. Atatürk, ‘Cephaneniz bittiyse süngünüz var’ diyerek askerlere süngü taktırıp yere yatırdı. Mustafa Kemal, bu an için ‘Kazandığımız an bu andır’ diyor. Çünkü Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan Anzak birliklerinin ilerleyişi ilk defa o an durduruldu. Atatürk hemen geriye haber salarak, 57. Alay’ın marş marşla yanına gelmesini emretti. 57. Alay askerleri de Mustafa Kemal'in yanına geldiği zaman 'Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir' dedi. Verdiği bu emirle 57. Alay, Conkbayırı gibi çok kritik bir noktanın son anda ele geçirilmesini engelledi, Çanakkale Muharebelerinin seyrini değiştirecek bir şekilde müdahaleyle 57. Alay’ı taarruza kaldırdı” diyerek anlattı.
KAHRAMAN ALAY YANLIŞ TANINIYOR
"Çanakkale muharebeleri içerisinde, muharebenin başından sonuna kadar tamamen birinci hatta bulunmuş bir alaydan bahsediyoruz" diyen Dr. Sabah, sosyal medyada 57. Alay’ın tamamının bir gecede şehit olduğuna yönelik yanlış paylaşımlar yapıldığını belirterek şu açıklamayı da ekledi:
"57. Alay Çanakkale’de sadece bir haftalık bir istirahat dönemi görüyor. Onun haricinde 8,5 ay süren bütün muharebe boyunca alay birinci hatta, yani cephe hattında mücadele ediyor. Tabii bu arada çok fazla kayıplar veriliyor. Biz 57. Alay harp ceridesine baktığımızda da 57. Alay’ın bir hafta gibi kısa bir sürede mevcudunun üçte ikisini kaybettiğini görüyoruz. Ancak bu tamamının şehit olduğu algısını desteklemiyor. Çünkü biz belgelere baktığımız zaman daha sonradan cepheye gönderilen ikmal askeri yani takviye askeri ile 57. Alay’ın o taburlarının tekrardan kurulduğunu ve yeniden bir alay seviyesine yükseltildiğini görüyoruz. Yani 57. Alay’ın tamamının şehit olduğu doğru değil. Yanlışlardan bir diğeri de 57. Alay’ın sancak meselesi. ‘57. Alay'ın son askeri şehit olmadan önce alay sancağını bir ağacın dalına asmış, kendisi de öyle şehit olmuş. Bir Anzak askeri de bunu görmüş ve sancağı alıp götürmüş’ gibi trajik bir hikâye lanse ediliyor. Ancak Çanakkale Muharebeleri'nde 57. Alay sancağının başına hiçbir şey gelmiyor. Hatta Hüseyin Avni Bey alay sancağı için daima geride muhafız asker bırakıyor. Yani alay mücadele ederken cephe gerisinde alay sancağı başında muhafız askerleri olduğu bir şekilde daima muhafaza ediliyor."