Kıbrıs’a Türkiye’nin ilk desteği 21 Şubat 1955’te açılan Lefkoşa İş Bankası oldu. İş Bankası’nın Kıbrıs’taki varlığı ekonomik açıdan bir dönüm noktasıydı ancak mücadeleye katkısı bununla sınırlı kalmayacaktı. EOKA saldırılarına karşı direnişi güçlendirebilmek için 1957’de Türk Mukavemet Teşkilatı kurulurken, Nisan 1958’de Genelkurmay Başkanlığı, Kıbrıs’ta silahlı mücadeleye gizli destek kararı aldı.
EOKA’nın Lefkoşa’nın Türk bölgesinde bulunan polis merkezine yerleştirdiği bombanın patlaması sonucunda 14 Türk yaralandı ve etraftaki evlerde ve dükkanlarda büyük hasar meydana geldi. Patlama, Kıbrıslı Türkler arasında büyük heyecan ve korku yarattı. Bunun üzerine Dr. Fazıl Küçük, Başbakan Adnan Menderes, İngiltere Başbakanı, Kıbrıs Valisi, BM Genel Sekreteri ve Türkiye Millî Talebe Federasyonuna birer telgraf göndererek durumu anlatıp yardım istedi. Türkiye, 6 Nisan’da Yunan Hükümeti’ne bir nota verdi. Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Settar İksel tarafından Yunan Dışişleri’ne verilen notada; Yunanistan’ın Kıbrıs Rumlarının yapmış oldukları saldırılara karşı bir an önce tedbir alması istendi ve EOKA saldırılarını övüp kışkırtan Atina radyosunun bu tür yayınlara son vermesi talep edildi. Kıbrıs Türk Kurumlar Federasyonu Başkanı Faiz Kaymak ile Kıbrıs Türk Milli Birliği Başkanı Dr. Fazıl Küçük, 14 Nisan’da Türkiye’ye gelip Kıbrıs’taki gelişmeler hakkında Menderes Hükümeti’ne bilgi verdiler.
YUNANİSTAN’DA DESTEK GÖSTERİLERİ...
EOKA saldırıları Yunanistan kamuoyu ve Yunan Hükümeti tarafından olumlu karşılandı. Saldırılar sonrasında Atina, Selanik, Patras ve Rodos’ta EOKA’ya destek yürüyüşleri yapıldı. Atina’daki yürüyüş esnasında İngiliz ve Türk Büyükelçiliklerine saldırı girişiminde bulunuldu.
İNGİLTERE; COĞRAFİ PLANLAR...
İngiltere, Yunan Hükümeti’nin EOKA’ya yaptığı manevi ve maddi desteği kesmesi için birkaç kez nota verdi, yardımların durmaması halinde İngiliz-Yunan dostluğunun zarar göreceği tehdidinde bulundu. Ancak Yunan Hükümeti, İngiltere’nin tehdidine rağmen EOKA’ya silah ve cephane sevkiyatından vazgeçmedi. Yunanistan’dan Kıbrıs’a patlayıcı madde taşıyan bir gemi Baf açıklarında yakalandı. Altısı Yunanlı yedisi Rum 13 kişi tutuklandı ve 12 yıl hapse mahkûm edildiler.
Kıbrıs’ta Rum saldırıları ve tahrikleri artarken 28 Ağustos’ta Kıbrıs Türklerine karşı genel bir katliam hareketine kalkışılacağı söylentisi tansiyonu iyice yükseltti. Türk hükûmeti 23 Ağustos’ta Ankara’daki İngiliz Büyükelçisi’ne bir nota vererek Kıbrıslı Türklerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasını istedi.
Kıbrıs politikasını değiştiren İngiltere, sorunun çözümü için Londra’da bir konferans toplamaya karar verdi. 29 Ağustos 1955’te toplanan Londra Konferansı bir sonuca ulaşamadan dağıldı. Bu sonuçta Türkiye’de yaşanan 6-7 Eylül olayları büyük etken yarattı. Olaylar sonrası Türkiye-Yunanistan ilişkileri kopma noktasına gelirken, Kıbrıs’ta EOKA eylemleri iyice arttı. Buna karşı Kıbrıs Türkleri de harekete geçti ve ilk direniş örgütü “Volkan” kuruldu. Volkan’ın eylemleri daha çok bildiri dağıtmak düzeyinde kaldı.
TMT KURULUYOR
Adada giderek artan huzursuzluk ve güvensizlik ortamı Türkleri harekete geçmeye zorladı... Volkan, Karaçete ve 9 Eylül Cephesi gibi yerel ve bölgesel savunma örgütleri yeterince etkin mücadele veremediği için 15 Kasım 1957’de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu. O güne kadar faaliyet gösteren yerel savunma örgütleri de TMT bünyesine alındı. Her Türk köyünde varlık gösterecek olan TMT’ye katılım, önceden belirlenen ve hakkında ayrıntılı araştırma yapılan üye adayının siyah bir perdenin ardında Kuran, bayrak ve silah üzerine yemin etmesi ile gerçekleştirildi.
TMT’nin hedefleri
■ Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini sağlamak
■ Enosis’e ve bu hedef doğrultusunda gerçekleştirilen terör eylemlerine karşı durmak
■ Türklere yapılacak saldırıları geri püskürtmek
■ Türk toplumunun birliğini ve bütünlüğünü sağlamak
■ Rumlara ve İngilizlere karşı Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmak
■ Türkiye ile sıcak ilişkileri ve Türk halkının anavatana bağlılığını sürdürmek
İKİNCİ TOPLANTI: ANKARA’DA DÖNEN ÇARKLAR...
TMT’nin ikinci toplantısında Rauf Denktaş, TMT’nin Türk hükûmetine ve genelkurmayına bağlı bir kuruluş olmasını ister. Ocak 1958’deki Ankara ziyaretinde de Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’ya “Rumlar bu işi EOKA ve Yunanistan’la birlikte yürütüyorlar. Türkiye bize bu konuda yardımcı olmazsa bu iş burada biter. Onun için sizden silah istiyoruz” der. Türkiye’de çarklar bu görüşmeden sonra daha hızlı dönmeye başlar. Başbakan Menderes’e Kıbrıs köylülerinden yardım çağrıları içeren telgraflar gönderilir.
Yaşanan toplumsal gösterilerle beraber Menderes kararını verir. 1958 yılının nisan ayında Genelkurmay Başkanlığından Tümgeneral Daniş Karabelen’e bir mesaj ulaşır. Mesajda “Kıbrıs’ta Türk varlığını korumak amacıyla gizli, silahlı bir örgüt kurulması için T.C. Hükûmetinin izin verdiği” ifade edilir. “Yapılacak çalışmaya hükûmetin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adlarının hiçbir şekilde karıştırılmaması gereği” de kesin bir dille vurgulanır. Özel Harp Dairesi’nin, bu özel görevle ilgili olarak hiçbir yer ve makam ile resmî bağlantı kurmayacağı, Genelkurmay üst düzey komutanları ile hiyerarşik bağlantılarını sözlü olarak yürüteceği, diğer devlet kuruluşları ile yapılacak temaslarda da iletişimin sözlü olacağı, yazışma yapılmayacağı mutlak gereklilik olarak bildirilir.
MAKARİOS SÜRGÜNDE, EOKA RUM KATLİAMINDA
1956’da İngiltere Makarios’u Hint Okyanusu’ndaki Şeysel Adaları’na sürgüne yolladı. İngiltere Kıbrıs’ı bırakma niyetinde değildi hatta Rumların Enosis fikrine karşı Ada’nın Yunanistan ve Türkiye tarafından paylaşılmasını öngören Taksim tezini de ilk İngilizler ortaya attı. Süveyş Kanalı’nı kaybeden İngiltere Kıbrıs’taki askeri varlığını arttırdıktan sonra Makarios’un sürgün kararı, İngiltere Başbakanı Macmillan tarafından Mart 1957’de kaldırıldı. Bu ara dönemde EOKA, İngilizler’e bilgi veren ya da EOKA’nın faşist yapısına karşı çıkan devrimci Rumlara yönelik çok sayıda cinayet işledi. EOKA saldırılarının giderek artması üzerine Kıbrıslı Türkler, ortak yaşam olan köyleri boşaltmaya başladılar, kendi yurtlarında sürgün durumuna düştüler.
İZMİR’İN KURTULUŞUNU YASAKLAMAK...
Başbakan Adnan Menderes, Yunanistan ile iyi ilişkiler kurulmasını arzulayan bir isimdi, politikası da barış politikasıydı. Menderes’in çabası sadece Atina değil ABD’de de büyük karşılık buldu. Başbakan Menderes’in gezisinde ABD Ortodoks Kilisesi Türk Başbakanı’nın onuruna yemek verdi. Atina, Menderes’in barış politikasını beğense de Mart 1954’te Yunanistan Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler’e taşımaya karar verdiğini açıkladı. Tüm bunlara rağmen 1954 yılında Yunanistan ile ilişkiler olumsuz etkilenmesin diye İzmir’in kurtuluşunu kutlamak yasaklandı. Başbakan Menderes, EOKA saldırıları başladığı dönemde yine diplomasi yollarını denedi. Ancak EOKA’nın durmaması nedeniyle 1958’de silahlı mücadeleye karar verdi.
KARASAKAL EFSANESİNİN KÖKLERİ
Kıbrıs’ta Türkiye’den göç edenlere “Karasakal” denir. Kimilerinin aşağılama amacıyla kullandığı, kimilerinin de aşağılama olarak algıladığı bu tanımlama etrafında çeşitli rivayetler döner. Bir rivayete göre 1950’li yılların ikinci yarısında devlet göreviyle Kıbrıs’a giden 22 öğretmen sivil görüntüsü vermek ve pasaport kontrolünü rahat geçebilmek adına sakallarını uzatıyorlardı. Karasakal lafı oradan gelmektedir. Bir başka rivayete göreyse bu tanımlama Osmanlı Dönemi’nde gelen sarıklı ve sakallı devlet memurlarını anlatmak için kullanılıyordu.
ANA VATANDAN KIBRIS’A İLK NEFES: İŞ BANKASI
Ankara’da 1952’de verilen “Sizi yalnız bırakmayacağız, sigara fabrikası, banka kuracağız, gazeteleri destekleyeceğiz, öğretmen yollayacağız” sözünün ilk hayata geçen adımı 21 Şubat 1955’de açılan Lefkoşa İş Bankası oldu. Ticaret Bakanlığı’nın talebi üzerine çalışmaya başlayan İş Bankası, EOKA saldırıları başlamadan sadece 39 gün önce Kıbrıs’ta bayrak gösterdi. Bu açılış sadece katliamlar değil aynı zamanda ekonomik kuşatma altında olan Kıbrıs Türkleri için bu bir dönüm noktası oldu.
Çoğu çiftçilikle geçinen Kıbrıslı Türkler rahat kredi imkanına kavuştular. İş Bankası’nın Kıbrıs’taki varlığı kısa sürede bir bankanın ötesine geçti. Yeri geldiğinde daha da uzun yazacağım ama Kıbrıs Türk’ünün var olma mücadelesini örgütleyen Türk subayları Kıbrıs’a, İş Bankası müfettişi olarak gittiler. Bağımsızlık mücadelesinde büyük ihtiyaç duyulan para, İş Bankası sayesinde Kıbrıs’a ulaştırıldı. İş Bankası Lefkoşa Şubesi’nin duvarında asılı duran harita aslında Türk Mukavemet Teşkilatı’nın direniş haritasıydı.
ASTIĞIMIZ FATİN RÜŞTÜ ZORLU VE KIBRIS
“Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur” diyen dönemin Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü’nün aksine Başbakan Yardımcısı Zorlu, Kıbrıs adasının tekrar kazanılması için büyük bir gayret gösterdi. Kıbrıs konusunu incelemek ve politika belirlemek için bir komisyon kuran Zorlu, Kıbrıs’ın Türkiye ile olan bağlarını ortaya koyan belgeleri bir araya getirerek “Beyaz Kitap”ı hazırladı.
Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki haklılığının tüm dünyaya anlatılması için önemli bir kaynak olan kitap, İngilizce ve Fransızcaya çevirilerek yabancı temsilciliklere dağıtıldı.
6-7 Eylül olaylarının ardından bakanlık görevinden istifa eden Fatin Rüştü Zorlu, Türkiye’nin ilk erken seçimi olan Ekim 1957 seçimlerinden sonra Dışişleri Bakanı oldu. Aralık 1958’de Birleşmiş Milletler’de Kıbrıs’ta tek bir millet olmadığını, Kıbrıs devletinin iki toplumdan oluştuğunu ve ikisinin de kaderini belirleme hakkının olduğunu anlattı.
O toplantıda ağır bir mağlubiyet alan Yunanistan Dışişleri Bakanı Averof anılarında o günü şöyle yazar: “Genel Kurul’un dışındaki dinlenme odasında bu sonucu ülkeme ve parlamentoya nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Zorlu gülerek yanıma geldi, elimi sıktı. Yüzüne tokat mı atsam diye düşünürken yanıma oturdu. Sohbete başladık ve Kıbrıs’ın bağımsızlığından başka bir çözüm olmadığında anlaştık...” Londra ve Zürih antlaşmaları Zorlu’nun bu diplomatik mücadelesinin sonunda geldi. Türkiye 1974’te Ada’ya garantör olarak müdahale etme hakkını kazandı.
YARIN: İLK ADIMLAR, İLK KADRO...