29.05.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
ÖNDER YILMAZ | ANKARA
TBMM 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı raporda yer alan bazı tespitler özetle şöyle:
YEDİ KATLI PİRAMİT: FETÖ, “Kâinat İmamı” inancı ve yedi katlı piramidal yapılanma İsmailiye Mezhebi ve köken olarak Zerdüştlük dinine dayanmaktadır. Örgüt, mensuplarını da yedi tabakaya ayırmıştır. Birinci kat halk tabakası, ikinci kat sadık tabaka, üçüncü kat ideolojik örgütlenme tabakası, dördüncü kat teftiş-kontrol tabakası, beşinci kat organize eden ve yürüten yabaka, altıncı kat has tabaka, yedinci kat kurmay tabakası. Bu yedi katmanlı yapının en üstünde “Fethullah Hoca Arşı” yer almaktadır. Bu makam örgüt mensuplarınca paylaşıma, itiraza, sorgulamaya ya da eleştiriye mutlak surette kapalıdır.
HAYALET YAPI: Örgüt yapılanması içerisinde, örgüt mensuplarının bile bilmediği, sadece Fethullah Gülen’in bildiği ve atamasını yaptığı hayalet bir yapı bulunduğu da değerlendirilmektedir. Bu hayalet yapının görevi örgüt içerisinde oto kontrol sistemi ile yapıyı denetlemek ve bizzat Fethullah Gülen’e rapor vermektir. Aynı zamanda yukarıdan gelecek olan emir ve talimatları hiç sorgulamaksızın, eksiksiz ve tam olarak yerine getirmektedir.
ALTIN VURUŞLA KIYAM: Örgütün Türkiye üzerindeki nihai amacı, yeterli ekonomik kaynağa hükmeder hale geldiği ve kadrolaşmasını tamamlayıp insan kaynağını belli yeterliliğe ulaştırdığında devleti ‘altın vuruşla’ kıyama kalkıp Huruç harekâtı ile ele geçirmek olup bu amaç 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi kalkışmasında kendini açığa vurmuştur.
AK PARTİ’YE YAKIN GÖRÜNTÜ VERDİ: FETÖ, 2002 genel seçimlerinden tartışmasız bir zaferle çıkan AK Parti’ye yakın bir görüntü vermeye özen göstermiştir. Bu dönem, 30 yılı aşan devlet kadrolarına yerleşme sürecinin tekemmül etmek ve semerelerini vermek üzere olduğu, ordu ve emniyet dışındaki HSYK, Yargıtay, TÜBİTAK gibi kritik ve stratejik yerlerde de son ve büyük kadrolaşma harekâtının hazırlıklarının yapılıp temellerinin atıldığı ve sonuçlarının alındığı dönemdir. Aynı zamanda bu dönem, örgütün ekonomik ve istihbari gücünün, insan kaynaklarının, yurt içi ve yurt dışı ağının zirveye ulaştığı ve gerek kamu gerekse özel sektörlerde nüfuz ve hatta hâkimiyetin sağlandığı dönem olmuştur.
Örgütün 1970’li yıllarda attığı tohumlar 1980’li yıllarda patlayıp filizlenmeye ve hızla yeşermeye başlamış, ardından Gülen’in ifadesiyle “dört bir yanda şehbal açarak” 1990’lı yıllarda dal budak salmış, 2000’li yıllarda hedeflenen her alanı sarmış ve örgüt Altın Nesil’in “Altın Vuruşu” için hazır hale gelmiştir.
FETÖ, PKK ve DEAŞ İLİŞKİSİ: FETÖ ve PKK 15 Temmuz öncesi ve sonrasında da birbirlerini kullanarak yardımlaşma içine girmişlerdir. Bu yardımlaşma farklı şekillerde olabilmektedir. Devletin emniyet ve istihbarat birimlerine sızmış olan FETÖ mensupları, gerçekleşebilecek önemli bir terör eyleminin istihbaratını ilgililerle zamanında veya tam paylaşmayabilmekte, bazen de hak arayışı için meydanlarda toplanan grupların arasına girerek gerginliği artırıcı söylemlerde bulunmaktadır. Bunun örnekleri geçmişte ve 15 Temmuz gecesinde gözlenmiştir.
FETÖ’CÜLERİ KAÇIRDILAR: Darbe girişimine katılan FETÖ’ye üye şahısların güvenlik kuvvetlerine yakalanmamak maksadıyla DEAŞ ve PKK/KCK üyesi şahısların yardımıyla DEAŞ ve PKK/KCK terör örgütünün kontrolündeki bölgelere geçtikleri ve geçebilecekleri, burada FETÖ mensuplarının tekrar toparlanarak önümüzdeki dönemde ülkemize yönelik diğer terör örgütleri ile birlikte canlı bomba, suikast, silahlı saldırı türü eylem yapabilecekleri, yapacakları eylemlerle Türkiye’de bir kaos ve iç savaş ortamı oluşturmaya çalışabilecekleri ortaya çıkmaktadır.
Ön taslaktaki iddia rapordan çıkarıldı
TBMM FETÖ ve 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun ocak ayında kamuoyuna yansıyan ön taslak raporundaki “Cemil Çiçek ve Abdülkadir Aksu’nun FETÖ’nün talimatıyla hareket etti” iddiasının yer verildiği bölüm taslak rapordan çıkarıldı. Ön taslak raporda Nurettin Veren’in FETÖ isimli kitabından bir anıya yer verilmişti. Raporun “Siyasi Partiler” bölümünde Gülen’in siyasi manevralarda da bulunduğunun anlatıldığı ânı şöyle aktarılmıştı:
“Bir defasında Özer Çiller bana şunu sordu: Sizin dostluğunuz böyle midir? Biz size siyasi bir teklifte bulunmadık. Çünkü siz din adamısınız. Sizden böylesi bir beklentiye de girmemiştik ama bu nasıl manevradır ki bizimle bu derece yakın olurken Gülen’in talimatıyla bazı şahıslar ANAP’a gönderiliyor? Ben de biliyordum ki, birkaç gün önce Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, Ali Coşkun, Ali Talip Özdemir Fethullah Gülen’e gelmişler ve ‘Hocam, siz DYP’ye yakınsınız... DYP’ye mi girelim, yoksa ANAP’a mı’ diye sormuşlardı. Gülen de onlara ‘ANAP’a gidin’ demişti. Bu insanlar, Gülen’in talimatıyla Tansu Çiller’e rağmen ANAP’a geçtiler.”
‘Deli saçması’ demişti
Eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek ön taslak rapor ortaya çıktığında “Deli saçması. Bunu komisyon başkanıyla da görüşeceğim” demişti.
‘Ergenekon’la komplo yeteneği test edildi’
Ergenekon Davası’nın, FETÖ tarafından, sözde devlet içerisindeki derin bir gizli yapının tasfiyesi amacıyla başlatıldığının anlatıldığı raporda, şöyle devam edildi: “Bu davada sahte deliller kullanılmış, suç işlemediği kesin şekilde bilinen kişilere iftira edilmiştir. Kasten kopyala-kes-yapıştır yöntemi ile uzun iddianameler yazılmıştır. İlgisiz birçok konu aynı iddianame içinde anlatılmaya çalışılmış, birbiriyle ilgisi olmayan kişiler aynı örgüt üyesi gibi algılanması için davalar birleştirilmiştir. Ergenekon komplosunun temelleri, 1990’lı yılların ikinci yarısında cemaatin emniyet teşkilatı içerisinde gerçekleştirdiği telekulak operasyonunda atılmıştır. Bu operasyonlar örgütün komplo yeteneğinin test edilmesine ve kendilerine güvenlerinin artmasına neden olmuştur.”