15.11.2021 - 11:34 | Son Güncellenme:
Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr 11 yıldır evli ve 9 yaşında bir oğulları olan çift, sağlık sorunları sebebiyle şehir hayatından kaçarak Muğla Köyceğiz’e yerleşmiş. Eşinin ülseratif kolit hastası olduğunu dile getiren Funda Bozoğlu, doktorların stressiz bir hayatı tavsiye etmeleri üzerine, İzmir’de kredisini ödedikleri evi satarak 7 ay önce geldikleri Köyceğiz’de hayallerine kavuştuklarını dile getiriyor.
'AYLIK 10 BİN TL KAZANIRKEN ŞİMDİ 10'DA 1'İNİ ELDE EDİYORUZ'
Köye göç etmeden önce otomatiğe bağlamış, ruhsuz ve birbirimizi bile göremediğimiz bir hayatımız vardı diyen Bozoğlu ailesi, köye taşınmadan önce aylık 10 bin TL kazanırken, şimdilerde gelirlerinin 10’da biri olduğunu ama kendilerine sağladığı ruhsal doyumun paha biçilemez olduğunu söyledi.
İzin günlerinde de kapalı yerler yerine kendilerini hep doğaya bıraktıklarını söyleyen aile, “Ormanda kamp yaparak, insanların doğada bıraktığı izleri, çöpleri toplayarak geçiriyorduk zamanımızı. Her zaman doğaya saygılı olmaya, az tüketmeye dikkat eden insanlardık fakat burada bu farkındalık daha da arttı. Meyveyi, sebzeyi dalından topluyoruz. Evde yapabileceğimiz tüm gıdalarımızı kendimiz yapıyoruz. Diş macunumuzu, vücut kremlerimizi evde doğal malzemelerle hazırlıyoruz. Şampuan bile kullanmıyorum ben artık. Bu üretim hali bizi çok mutlu ediyor” dedi.
'DOKTORA SON GİTTİĞİMİZDE SONUÇLAR ÇOK İYİ DEĞİLDİ'
Eşinin hastalığına yapılan doktor yorumunun hep akıllarında olan köye taşınma sürecini nasıl hızlandırdığını anlatan Fulya Bozoğlu, “Doktora son gittiğimizde sonuçlar pek iç açıcı değildi. Daha evvel yanlış bir tedavi uygulanmış ve hastalığın bağırsaktaki ilerlemesi hızlanmıştı. Psikolojik olarak her ikimizi de etkileyen bir dönemdi. Doktor çıkışı Mesut, uzun zamandır söylediği daha sakin, daha doğayla iç içe yaşama isteğini yineleyip köyde iyileşeceğini söyleyince, İzmir’deki evimize yeni taşınmışken yeniden kendimizi emlakçılarda bulduk” dedi.
Yeni aldıkları evi satmak istediklerini söyleyince herkes çok şaşırmış. Emlakçı da piyasanın durgun olduğu ve evin zor satılabileceği uyarısında bulunmuş ama "1-2 gün içinde bir mucize oldu diyor Fulya Bozoğlu. Emlakçı yeniden arayıp evi görmek isteyenlerin olduğunu söylemiş ve ev o müşterilere de satılmış. Böylelikle köye göç etmek süreci de hızlanmış.
'EVİMİZİ YOLDA BULDUK, HARİTADAN YENİ EVİMİZE ULAŞTIK'
Ev bulma aşamasında oldukça plansız olduklarını söyleyen aile, tek planlarının haritaya bakarak, önlerine önce hangi köy geliyorsa o yola sapmak olduğunu dile getirdi. Gün içinde baktıkları 1-2 ev içlerine sinmese de yeni hayatlarının çok yakınlarda olduğunu hissederek aramaya devam etmişler. Ta ki meyve bahçeleri içindeki o köy evini görene kadar. İçinde kiracı olduğu için sadece kendisinin girdiğini söyleyen Fulya Bozoğlu, “Geldiğimizde kiracının taşınma telaşı da olduğundan oldukça dağınık ve düzensizdi. Mesut evi görünce içinden, 'Fulya asla beğenmez bu evi, olmaz bu iş”' derken ben o an evi tutmaya karar vermiştim” dedi. Ev kiralarını aylık 1250 TL’den 1 yıllık peşin veren aile, son zamanlarda 3 bin ya da 4 bin TL gibi rakamlar duyduklarını ve fiyatlara çok şaşırdıklarını dile getiriyor.
Bozoğlu ailesinin yaşadıkları köye göç, 5 sene önce özellikle İstanbul ve Ankara’dan gelenlerle başlamış. İlk geldikleri zaman köylerde yadırgansalar da zaman içinde herkes birbirine alışmış. Köy sakinlerinin, kendilerini yemeğe davet ettiğini anlatan aile, bu güzel karşılama karşısındaki mutluluklarını da şu sözlerle anlatıyor: "İlk taşındığımız gün komşumuz bize yemek hazırlamış ve evine davet etti. Beni şaşırtan ilk şeydi bu. Çünkü şehirlerde bırakın yeni taşınan biri için yemek hazırlamayı, apartmanlarda birbirimizi tanımıyor, selam bile vermiyoruz."
'GEÇİCİ BİR HEVES Mİ BUNU İYİ AYIRT ETSİNLER'
Son zamanlarda, özellikle pandeminin de etkisiyle herkesin ‘Ege’de bir köy evi’ hayali olmaya başladı. Aile, burada dikkat edilmesi gereken hususların olduğunun altını çiziyor. Öncelikle, tüm aile bireylerinin bu taşınmaya onay vermesi gerektiğini, sosyal imkanların özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar için kısıtlı olduğunu ve her ne olursa olsun belli bir birikime ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Fulya Bozoğlu, "Biz buraya gelirken evimizi satıp, kredi borcumuzu ödedik ve kalan paramızı bankaya yatırıp geldik. Yani yeni bir düzen oluşturmak için çabalarken bizi maddi anlamda strese sokmayacak kadar paramız vardı. Burada şehirlere göre harcamalar oldukça kısıtlı olsa da yine de elektrik, internet, su, kiracıysanız ev kirası gibi sabit giderleriniz var ve bu açıdan rahat olabilmek adına birikim yapmış olmak önemli" diye konuştu.
'KÖYDEN ANA YOLA, ORADAN DA MERKEZE YOLCULUK YAPIYORUZ’
Gençlerin köyde yaşamasının yaşlılara kıyasla daha kolay olduğunu söyleyen aile, göç edeceklere küçük hatırlatmalar yapıyor: “Köyden merkeze ulaşım sorunu var. Köyden ana yola 2 km kadar gitmek gerekiyor. Sonra da merkeze 10 kilometrelik bir minibüs yolculuğu yapıyoruz. Bizim 7 ay boyunca aracımız yoktu ve tüm pazar, market alışverişlerimizi bisikletlerimizle yapıyorduk. Bu bizi çok zorlamasa da yaşlı insanların özellikle araçları yoksa köyler yerine merkeze daha yakın küçük ilçelere göç etmelerini tavsiye ediyoruz çünkü çok zorlayıcı olur. Merkeze uzak köyler acil sağlık durumları açısından da çok daha riskli."
'KÖYE GÖÇ ETMEK KULAĞA BÜYÜLÜ GELİYOR OLABİLİR AMA…'
Her güzel şeyin bir bedeli oluyor. Köye göç ederek şehir hayatında stresi geride bırakmış olsanız da köydeki işlerinizi yoluna koyup, belli bir düzen içine girmeniz zaman alıyor. Bunların hepsi de çok çalışma ve emek istiyor. Köye göç edince her şeyin bir peri masalı gibi olmadığını ve gerçekçi olunması gerektiğini söyleyen Fulya Bozoğlu, “Şu anda çok daha fazla çalışıp, çok daha az kazanıyoruz ama isteğimiz kalpten olduğu için şehirdeki gibi zihin yorgunluğumuz yok ve şu an karşılaştığımız tüm zorluklarla baş edebiliyoruz. Köy evinde iş hiç bitmiyor” dedi.
'KÖYDEKİ EN BÜYÜK DEZAVANTAJ KISITLI İŞ İMKANI'
Aile, köydeki en büyük dezavantajın kısıtlı iş imkânı olduğuna vurgu yaptı ve merkezde sabit bir işi olmayanların, kendi kişisel yetenekleri ile alakalı bir üretim yapmaları gerektiğini savundu. Tüketime ve hazıra alışmış insanlar için köyde yaşamın hiç kolay olmadığını dile getiren aile, şunları da ekledi:
"Pandemiyle birlikte online çalışma şansı bulanlar bu konuda biraz daha şanslı olabilir. Köyde yapılabilecek işler konusunda kapsamlı araştırmalar yapmalarını ve yetenekleri doğrultusunda plan oluşturmalarını tavsiye ederiz. Kendi ürettiğiniz ürünleri pazara sunabilirseniz bu da bir iş kapısı. Biraz yaşayıp, insanları tanıdıkça günlük portakal, bahçe, tarla işlerine çağırılıp gitmeniz de muhtemel ama bunlar hep zaman içinde olacak ve risk almanız gereken işler."
Bahar ve yaz aylarında bahçede yapacakları işlerin daha yoğun olduğunu söyleyen Fulya Bozoğlu, sonbaharla birlikte biraz daha yavaşlayıp kendi içlerine döndüklerini dile getiriyor. Sabah oğullarını okula bıraktıktan sonra, kümeslerden yumurtalarını, bahçeden taze sebzelerini ve otlarını toplayıp kahvaltı yapıyor, bahçe işleriyle uğraşıyor ve köydeki dostlarıyla vakit geçiriyorlar. Aile, “Her günümüz aynı geçmiyor ama mevsim döngüsüne uyumlu yaşıyoruz” diyor.
'GÜNDE 16 İLAÇ İÇERKEN ŞİMDİ HASTALIK BELİRTİLERİ SON BULDU'
7 ay önce ani bir kararla İzmir’den Muğla’da bir köy evine taşınan Bozoğlu ailesi, sevindirici haberlerini de şu sözlerle anlattı: "Buraya geldikten sonra Mesut hastalığı konusunda gerçek bir mucize yaşıyor. Günde 16 tane ilaç içerken, şu an hastalığa dair tüm belirtileri son buldu ve tahlil sonuçları güzel çıktı, ilaçlarını bıraktı. Yeniden kolonoskopi yapılabilmesi için zaman gerekiyor ve biz o zaman geldiğinde hastalığından tamamen kurtulduğunu duyacağımıza inanıyoruz. Demek ki biz taşınırken aslında Mesut’un şifasına koşmuşuz."
'KENDİ ÜRETTİĞİMİZ ÜRÜNLERİ SATIYORUZ'
Köyde nasıl geçindiklerini sorduğumuz Bozoğlu ailesi, “Şu sıra geçimimizi büyük ölçüde Mesut’un işsizlik maaşı ve yaptığımız birikimle sağlıyoruz. Ancak bunlar var diye üretmiyor değiliz. Kendi ürettiğimiz ev yapımı makarnalar, reçeller, doğal yağlar, kozmetik ürünleri, el örgüsü bereler, amigurumi gibi ürünlerimizin satışını yaptığımız bir shopier hesabımız var. Zaman zaman Mesut’un yapabileceği işler çıkıyor köyde ve çalışmaya gidiyor” dedi.
Bozoğlu ailesi, planlara çok bağlı kalmak istemediklerini söyleyerek, gelecekteki hayallerini bizlerle paylaştı. Elektrik enerjisini güneşten aldıkları, kaynaklarını en minimal şekilde tüketerek yaşadıkları ve üretim yapabilecekleri bir atölyesi olan orman içinde bir ev yapmayı düşünen aile, bir taraftan da ev sahipleri Fehmi amcanın rehberliğinde arıcılık eğitimleri alıyor. Resmi olarak adım atabilmek adına arıcılık sertifikaları için çalışmalarda bulunan aile, ileride gezgin arıcı olmayı hedeflediklerini dile getiriyor.
'HAYAT ÇOK BELİRSİZ VE MUCİZELERLE DOLU'
Şu an için şehre dönmeyi planlamadıklarını söyleyen Fulya Bozoğlu, hayatın sürprizler ve mucizelerle dolu olduğuna da vurgu yapıyor:
“Hayat çok belirsiz. Bunu hayatında ölümleri erken deneyimlemiş biri olarak söyleyebiliyorum, bir nefes sonramızın garantisi yok ve hayal de etsek, plan da yapsak ne yaşayacağımız her zaman belirsiz ve hayat sürprizlerle dolu. Burada olmak bizi bir gün mutsuz ederse tabii ki burada kalmak için ısrar etmeyiz ama şu an için hayatımızın en şanslı, huzurlu günlerini yaşadığımızı düşünüyoruz."