14.11.2019 - 01:36 | Son Güncellenme:
İş insanı Kemal Çolakoğlu, “Uzun süre ‘İzmir gelişemedi’ dendi. Ne oldu, geçen yıl İstanbul’dan 40 bin beyaz yakalı transfer oldu” dedi.
Söz de değil, duruşuyla, yaptıklarıyla İzmir’e gerçekten gönül veren, bu nedenle de geçtiğimiz günlerde TÜRYAK tarafından ‘Örnek Kıdemli Vatandaş’ seçilen iş insanı Kemal Çolakoğlu ile çok sevdiği Küçük Kulüp’te buluştuk, kentin geldiği noktayı, yapılması gerekenleri konuştuk.
- Çocukluğunuz nerede geçti?
1950, Büyük Taarruz 26 Ağustos günü Karşıyaka’da doğdum. 18 yaşına kadar Karşıyaka’da oturduk, sonra Alsancak’a taşındık. Karşıyaka taraftarıyım ama şu an bir o kadar da Altay taraftarıyım. Ankara İlkokulu’nda okudum. Sonra İzmir Özel Türk Koleji’ni, ardından Ortadoğu Teknik Üniversitesi Metalurji Mühendisliği Bölümü’nü bitirdim. 68 kuşağı olduğum ortada. O, 1969’da ODTÜ’ye gelen dönemin ABD Büyükelçisi Robert Komer’in arabasının ateşe verildiği, okulun işgal edildiği, Deniz Gezmiş’lerin, Sinan Cemgil’lerin bulunduğu, okulun asker tarafından kapatıldığı süreçte okudum. Zor bir 5 seneydi ama yetişmemiz üzerinde büyük katkıları oldu. Kolejde de yatılı okumuştum. Aslında 11 yaşında evden çıktım, bir daha dönmedim. 23 yaşında da evlendim.
- Aynı okulda mıydınız?
Hayır aynı apartmandaydık.
- Çocukluk aşkı mı yani?
Hayır değil. Benim şöyle bir esprim var. Biz 20-23 yaşlarındayken renkli televizyonumuz, laptop ya da cep telefonlarımız yoktu. En iyisi evlenerek vakit geçirmekti, o yüzden de genç yaşta evlendik. Eşimle oturur üç saat siyah-beyaz televizyonu seyreder akşam programlar bitip ‘Televizyonunuzu kapatmayı unutmayın’ yazısını gördüğümüzde ise uyurduk. Bugün şimdi artık herkes kendi odasında kendi renkli televizyonunda kendi programını seyrediyor.
- Yani görücü usulü değil ama…
Yok değil. Karşıyaka’dan 4 bloklu Kordonboyu Apartmanı’na taşınınca, “Ön tarafta Nevres Gökçebey’in 4 tane çok güzel kızı var. Gördünüz mü?” dediler. Merak ettik, gördük. Görüş o görüş oldu. 18 yaşında flört ettik, 23 yaşında da evlendik. 45 yıllık evliyim. 2 kızımız var. 4 de torunumuz var.
- Hep İzmir’de miydiniz?
Evet. ODTÜ’yü bitirdikten sonra 20 yaşında babamı kaybetmiştim. Önce Aliağa’da rafineride çalıştım. Daha sonra İzmir’deki bir döküm fabrikasında teknik müdür olarak çalıştım. Sonra da kendi şirketlerimi açtım. Demir-çelik ticareti ile başlayıp, tel, çivi, konteyner sanayiciliği… Ve bu yaşıma kadar da sanayinin içinde olduk.
- İzmir sevdanızı ve bu kent için yaptıklarınızı biliyoruz. Peki İzmir bugün istediğiniz noktada mı?
İzmir, bir kez hiç unutmayalım ki çok partili demokrasinin başlangıç noktası olan bir kenttir. Çünkü Demokrat Parti, burada kurulmuş ve en güçlü olduğu sürece bakarsanız 1950-60 arasında, Adnan Menderes’in Başbakan olduğu dönemdedir.
Genelde protest şehirdir. Herkesin uzun zaman Demokrat Parti’nin kalesi sandığı dönemde hiç beklenmedik bir anda CHP’ye dönmüş İhsan Alyanak’la başlayan bir süreci başlatmıştır. Bununla birlikte İzmir insanı Egelidir. Egeli insanının topraktan gelme bir özelliği vardır. Bunun için illa bir toprak sahibi olmanız şart değildir. Bu o yörenin bir adeti, geleneği, görgüsüdür. Dolayısıyla “Ben doğruyu söylerim, doğruyu yaparım. Karşılığında ceza görürsem de toprağıma dönerim” ideolojisi vardır İzmirli’de. Onun için İzmirli her siyasiye duymak istemediği şeyleri açıkça söyleyebilen bunun karşısında da cezasına razı olan bir şehirdir. Yine de biz hiç kimseyi ötekileştirmeyiz, kendi içimizde yoğururuz.
Çok uzun süre ‘İzmir geri kaldı’ dendi. Bugün ne oldu. Geçen yıl İstanbul’dan İzmir’e 40 bin beyaz yakalı transfer oldu. İzmir şimdi herkesin gelmek, taşınmak istediği medeni, hoşgörülü, modern bir Avrupa kenti haline geldi.
- Bence artık İstanbulların gönlünde de İzmir var ne dersiniz?
(Gülüyor) Tamam işte neticede biz haklı çıktık. 20 yıldır bize hep “Sesiniz çıkmıyor” diye baskı geldi, hep “Hayır İzmir istediği yere gidiyor” dedik ve sonunda kazandık.
THY’NİN İKİNCİ HUB’I
- Bu protest duruşun bir bedeli de oluyor elbette değil mi
Evet maalesef. Bugüne kadar pek çok şey göz ardı edildi. Bizim için hayati önemi olan Çandarlı Limanı projesi durdu mesela. Ayrıca Körfez’in derinleştirilmesi de öyle… Başladı, bitirilmesi lazım. Bu bakımdan geri kaldık biz. Ancak pek çok sorunlardan biri İstanbul-İzmir arasındaki ulaşımdı. Ancak bunun tamamlanmış olması İzmir’i take-off’a getirir. Bundan sonra artık İzmir uçar, kimse tutmak istese de tutamaz.
- Sizce kentin öncelikli üç projesinin ne olması lazım…
İlki İzmir Havaalanı’nın, Türk Havayolları’nın ikinci HUB’ı yani ikinci ana uçuş merkezi olması lazım. İkincisi Çandarlı Limanı diyorum. Ve üçüncüsü de İzmir en çok hastane ve sağlık çalışanına sahip kent. İnciraltı Sağlık Serbest Bölgesi olabilir.
Deplasmanlarda eşlik ediyorum
- İzmir’de nerelere gidersiniz?
En az 6 tane ayda bir yemek yediğimiz gruplar var. Bir grup sanayiciler, biri 33 yıldır devam eden eski arkadaşlarımızdan oluşan grup, biri karma sıkı dostlar diye bir grubumuz var. Emre (Sarıgedik) Beylerle yemek yediğimiz 4 kişilik bir sevgi grubumuz var. Bence bu bana çok yeterli oluyor. Bir de buraya geldiğimde hoşlanıyorum. Ve tabii torunum Cem, Milli Takım’da futbol oynuyor. Deplasmanlarda ona eşlik ediyorum. Çok da keyifli oluyor.
- Sinemaya gidiyor musunuz?
Cuma günleri giden bir grup arkadaşımız var. Önce yemek yeriz, sonra gideriz. Ama yaş itibarıyla artık filmde eğlenmiyoruz uyuyoruz da… (Gülüyor)
- Hep İzmir’deydiniz değil mi?
Çok samimi bir şey söyleyeyim, ben İzmir’i çok seviyorum. Başka yerde yaşayamazdım. İnsanlarını çok seviyorum. Çok rahat anlaşıyoruz.
- Neden siyasete girmediniz?
Belki isterdim ama STK’larda üstlendiğimiz görevler itibariyle görev almamız mümkün değil. Yasanın değişmesi gerekiyor.
KENTE ACİL BATTI ÇIKTI YAPILMALI
- Başkan Tunç Soyer’i nasıl buluyorsunuz…
Henüz 6 ay oldu. Ama şunu görüyorum ki önemli bir kredisi var halkın gözünde. Ve bu en az 1-1.5 yıl devam eder. Uluslararası ilişkilere önem vermesi olumlu.
- Geçen seçimlerde başkan adaylarına İzmir’e dair 41 proje sunmuştunuz. Peki, Büyükşehir’in acilen yapması gereken yatırım nedir?
İzmir nerede en yoksul biliyor musunuz alt ve üstgeçitlerde çok zayıfız. Çiğli’de 2, Gaziemir’de 2, Güzelyalı 1 sayıyorum... Halbuki sayamamam lazım. 60-100 olması gerekiyor. İzmir’de trafiğin rahatlaması için her ay bir alt-üstgeçit açılması lazım. Alsancak Garı önü, Basmane Garı’na, Karşıya Vapur İskelesi önüne ve Altınyol’a battı çıktı lazım.
- Bunları yapmak çok mu zor?
Kimseler alınmasın. Eskiden Ankara, İstanbul’da her hafta bir battı çıktı açılıyordu. Bizde yapılmadı. İzmir’de hem iktidar partisi yöneticilerin hem de yerel yöneticilerin bir arada çalışması lazım.