15.02.2019 - 12:13 | Son Güncellenme:
AA
Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Burak Özügergin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın davetiyle Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras'ın Ankara ve İstanbul'a gerçekleştirdiği ziyaretin ardından iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirdi.
Türkiye ve Yunanistan arasında birçok başlığın bulunduğuna dikkati çeken Özügergin, "İki komşu ülke liderinin birbirlerini ziyaret etmesi için çok önemli bir sebep olması gerekmiyor. Türkiye, 80 milyonu aşkın nüfusuyla dünyanın ilk 20 ekonomisinden biri. Yunanistan da hedefleri olan bir ülke. Dolayısıyla iki liderin bir araya gelmesi gayet olağan. Aradaki konuları da karşılıklı, yüz yüze oturarak halletmek önemli." diye konuştu.
Özügergin, Ege Denizi'nde iki ülke arasında birçok meselenin bulunduğuna ve bu meselelere ilişkin temasların yaklaşık 3 yıldır durduğuna işaret ederek, "Hepsi girift konular. Mantık gereği birbirleriyle bağlantılı meseleler. Önemli olan diyalog kanallarının açık tutulması. İkili diyalog sürecinin sürdürülmesi her zaman istediğimiz bir şeydi." ifadelerini kullandı.
Çipras'ın İstanbul'daki ziyaretlerinin önemine dikkati çeken Özügergin, "Bu ziyaretler, Türkiye'nin kendi Rum kökenli vatandaşlarına yönelik son dönemdeki açılımlarının ve esasta bakış açısının yerinde görülmesine ve takdir edilmesine imkan tanıdı. Biz kendi insanımızın bir karşılık beklemeden refahı ve iyiliği için adımlar atıyoruz." şeklinde konuştu.
Özügergin, iki ülkedeki "azınlıkların ayrıştırıcı değil birleştirici bir unsur" olması gerektiğinin iki ülke lideri tarafından da ifade edildiğini vurguladı.
Öte yandan, Fetullahçı Terör Örgütü mensubu ve 15 Temmuz darbe girişimine katılan ve sonrasında Yunanistan'a firar eden eski askerlerle ilgili Özügergin, Türkiye'nin bu darbecilerin iadesi konusunda ısrarcı olduğunu söyledi.
Özügergin, "Darbecilerin Türkiye'ye iade edilerek Türk adaleti tarafından yargılanması gerekir." dedi.
"Kıbrıs Barış Harekatı sebep değil sonuçtur"
Öte yandan Özügergin, yaklaşık 50 yıldır çözüme kavuşmayan Kıbrıs sorununun da iki lider arasında görüşülen konular arasında bulunduğunu ifade ederek, "Türk tarafının Kıbrıs sorununa bakışı ancak bütün meselelerin aynı anda beraberce ele alındığı bir sürecin sonuç vereceği şeklindedir. Önce tüm konuları masaya koyalım. Şu anda, Kıbrıs’ı ilgilendiren bütün meselelerin aynı anda beraberce ele alınacağı, nasıl bir hedef arandığı konusunda fikir birliğinin olup olmadığının araştırılması gerekiyor." diye konuştu.
Rum tarafının Ada'da siyasi gücü ve ekonomik kaynakları paylaşmak isteyip istemediğinin soru işareti oluşturduğunu kaydeden Özügergin, şöyle devam etti:
"Önce sorunun ne olduğu konusunda anlaşmak lazım. Yoksa aradan geçen tüm hükümetlere, liderlere, BM Genel Sekreterlerine ve yapılan planlara rağmen neden hala sonucun sıfır olduğunu anlayamayız. Kıbrıs Sorunu 1974'te değil 1963'te, hatta daha öncesinde ortaya çıktı ve o tarihte Ada'da Türk askeri yoktu. Barış harekatı, Kıbrıs sorununun bir sebebi değil, yarattığı bir sonuçtur. Ayrıca, eğer 2004'te Annan Planı'na Rum kesimi tarafından onay verilseydi şu anda Ada'daki asker sayısı Yunanistan Dışişleri Bakanlığındaki personel sayısından daha az olacaktı."
"Doğu Akdeniz'de Türkiyesiz denklem çalışmaz"
Özügergin, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının Avrupa pazarına taşınmasına ilişkin ise, "Türkiye'nin içinde bulunmadığı bir Doğu Akdeniz enerji denklemi doğru bir denklem olmayacaktır, çalışmayacaktır. Bazı ekonomik ve siyasi gerçekler var. Doğu Akdeniz'de yatırım hamlelerini sahadaki gerçeklerden bağımsız olarak yapmak mümkün olmaz diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Erdoğan ve Çipras'ın enerjinin bir iş birliği alanı olması konusunda ortak görüşe sahip olduğuna işaret eden Özügergin, "Esasen enerji alanında Türkiye ile Yunanistan arasında bir iş birliği şimdiden mevcut. Bildiğimiz gibi Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) ve Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı (TAP) projeleri birbirine bağlandı bile." değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan, Akdeniz'in altından Avrupa'ya doğalgaz taşınması için İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan ve İtalya arasında uzun süredir planlanan 2 bin 100 kilometrelik "East-Med" boru hattı, hem piyasa koşulları içerisinde 7 milyar dolarlık yüksek maliyeti hem de bölgedeki rezervlerin boyutu nedeniyle uzmanlar tarafından fizibilitesi düşük bir proje olarak değerlendiriliyor.