31.01.2014 - 09:26 | Son Güncellenme:
Çocuklara yaşam biçimi olarak sağlıklı beslenme ve düzenli spor alışkanlığı benimsetmek, obezite riskini azaltıyor.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülay Karagüzel, obezitenin tüm dünyayı etkileyen, sıklığı giderek artan bir sağlık sorunu haline geldiğini ve artık salgın bir hastalık gibi tanımlandığını söyledi.
Türkiye’de fazla kilolu ve obez çocukların toplam sıklığının genel olarakyüzde 13 ile yüzde 25 arasında olduğunu belirten Doç. Dr. Karagüzel, ”Yıllar içinde ülkemizde sıklığın giderek arttığı görülmekte. Obez çocukların ailelerinde, özellikle annelerinde obezite sıklığının yüksek olması da dikkat çekicidir. Bu çocukların kilo değerlendirmesi mutlaka doktor tarafından yapılmalı ve obez çocuklar mümkünse çocuk endokrinoloji kliniklerince izlenmelidir. Kilolu olmayan bir çocuğa verilecek yanlış mesajların gelecekte yeme bozukluklarına yol açabileceği de unutulmamalıdır” dedi.
Doç. Dr. Karagüzel, obezitenin patolojik nedenlerinin nadir olduğunu ifade ederek, ”Obezite sıklığının artmasında kötü beslenme faktörleri, yüksek enerjili beslenme ve kısıtlı fiziksel aktivite yapılması ile genetik zemin rol oynamakta. Özellikle bolca katkı maddesi içeren, besin olarak değersiz, iştahı kapatarak normal öğün atlanmasına yol açan hazır gıdalardan uzak durulmalı” diye konuştu.
Bebeklerde anne sütü ile beslemeye özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Karagüzel, ”Bu konuda anneleri teşvik edici çabalar artırılmalı ve mümkün olduğunca ilk yıl yapay beslenmeden kaçınılmalı. Süt çocukluğu döneminde hazır mama ile beslenme ve ek gıdaların erken başlanması ileride obezite için risk oluşturmakta” dedi.
Karagüzel, şişmanlık yakınmasıyla getirilen çocukların hepsinde sağlıklı beslenme ve düzenli spor alışkanlığının olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti: ”Bu çocuklarda bolca cips, şekerli ve asitli içecekler, patates kızartması ve fast food tüketimi, dersler veya iklim şartları bahane edilerek fiziksel aktivite yapılmaması söz konusu. ’Kremayı çok seviyor’ diye iki yaşındaki bir hastamızın anneannesinin, bisküvilerin kremasını ayırarak çocuğa bolca krema yedirdiğini öğrendik. Bu ve benzeri örnekler, tüm aile bireyleri olarak sağlıklı beslenme konusunda bilinçli davranım eksikliğini ortaya koymakta.”
Bilgisayar ve televizyon başında geçirilen fazla zamanın da hareket kısıtlamasına yol açarak obeziteye yatkınlık yaratan önemli bir toplumsal sorun olduğunu dile getiren Karagüzel, ”Televizyon reklamları çocukları, obeziteye yol açan sağlıksız gıdalara da yöneltmektedir. Bilimsel verilere göre, 2 yaşından küçük çocuklara televizyon seyrettirilmemesi, onun yerine bu çocuklarla oynamak, konuşmak, kitap okumak, şarkı söylemek gibi aktivitelerde bulunulması gerekmektedir. İki yaşın üzerinde ise günde 1-2 saat sadece kaliteli programlar için televizyon izlemeye izin verilmeli” ifadelerini kullandı.
Obezite çocuklarda birçok komplikasyon oluşturabiliyor
Karagüzel, obez olmanın sağlığa pek çok olumsuz etkisi bulunduğunu belirterek, ”Çocukluk obezitesinin komplikasyonları çok erken yaşlarda yüksek tansiyon, metabolik sendrom, şeker hastalığı, karaciğer yağlanması şeklinde ortaya çıkabilmekte. Ayrıca kalp ve damar sistemi bozuklukları, uyku apnesi, iskelet sisteminde bozukluklar, ergenlik bozuklukları, sosyal ve psikolojik sorunlara da yol açmakta” diye konuştu.
Obezitenin tedavisi güç olduğu için öncelikle gelişmesinin engellenmesi gerektiğini ifade eden Karagüzel, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren yaş grubuna uygun düzenli spor alışkanlığı kazandırmalı ve arkadaşlarıyla parklarda oynayacağı zamanlar yaratmalıyız. Bilmeliyiz ki çocuk enerjisini harcayabildiği sürece kiloyla mücadele etmesi kolaylaşır. Bu konuda anne ve babaların kararlı tutumu önemlidir. Öğün düzenlerinin sağlanması, gereksiz atıştırmalardan kaçınılması ve akşam öğününün geç saatlere kaydırılmaması konusunda anne ve babaların özen göstermesi gerekmekte.”
Doç. Dr. Gülay Karagüzel, obezite ile baş etme konusunda altın üçgenin, yaşam biçimi olarak sağlıklı beslenmeyi ve düzenli spor yapmayı benimsemek ve aile bireylerinin işbirliğini sağlamaktan geçtiğini kaydetti.