26.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:
vmilorster@gmail.com Belki yeme-içme'nin ötesinde tapas bir kültür. Bir yaşama biçimi. Bu kültür de dünyada hiçbir yerde İspanya'daki kadar gelişmemiş. İspanya'da da iki yerde özellikle gelişmiş bu kültür. Bask bölgesi bir, Endülüs iki.Sevilla Endülüs'ün tarihi kalbi. Tabii Arap uygarlığının etkileri bugün de Endülüs'te, hayatın her alanında hissediliyor. Sadece mimari ve sanat alanında değil, yaşam biçimi olarak da Endülüslüler Avrupa'dan çok Ortadoğu'nun etkisindeler gibi. Öyle "etkinlik", "verimlilik" gibi modern kapitalizmin dayattığı zorlamalara pek yüz vermiyorlar. Daha çok "vur patlasın, çal oynasın". Ehl-i-keyif insanlar. Almanlar bugünün işini yarına bırakma derler ya. Endülüslüler de şöyle der herhalde: " Yarın yapabileceğin bir işi katiyen bugün yapma!" Futbolcular maça mutlu çıkarsa tabii. Mutluluk da her şeyden önce boğazdan geçer. Sevilla gibi bir yerde mutlu olmak kolay çünkü tapas denen ve küçük porsiyon mezeler ile azar azar içki içmeye dayanan muhteşem bir yeme-içme anlayışı var burada. İşte bu yaşam biçimi ve felsefesinin odak noktası tapas kültürü. Şehirde yüzlerce lokanta/bar var. Hemen her akşam, arkadaş grupları, aileler, sevgililer, o bar benim bu bar senin, rüzgârın arkasına katıp sürüklediği ince dallar gibi bir oraya bir buraya savrulup duruyorlar. Bu tip yaşam biçimi gerçekten bulaşıcı. Sevilla'nın özellikle tarihi kısımlarındaki o daracık ama mimari açısından çok ilginç ve şahsiyetli sokaklarından geçerken bir bakıyorsunuz, genç, yaşlı, kadın, erkek falan demeden onlarca insan ellerinde birer kadeh, gülüp eğleniyor, şarkı söylüyor ve bazen o inanılmaz "Flamenko" denen dansı icra ediyorlar. Siz de kendinizi bir anda onların arasında buluyorsunuz. Onlarla birlikte sanki akıntıya kapılmış ve karşı koyma direnci kalmamış bir yüzücü gibi akıntı sizi nereye çekerse oraya sürükleniyorsunuz. Yaşam biçimi bulaşıcı Sakın akıntıya karşı kürek çekmeyin. Endülüs kültürü " kaderci" ama kederli değil. Neşeli ve hayat dolu. Mutluluk ve cömertlik bulaşıcı. Hiç tanımadığınız insanlar size bir şeyler ikram ediyor, siz tezgâha yaklaşma başarısını gösterirseniz onların cömertliğine bir şekilde karşılık veriyorsunuz. Bir tapas barda küçük kanepeler bir bardak beyaz şarap eşliğinde deneniyor, diğerinde Endülüs'te Jerez de la Frontera kasabasında üretilen sherry denen fortifiye şarap eşliğinde nefis bir karides kroket mideye indiriliyor, üçüncü bir barda küçük bir bardak bira ile midye tava atıştırılıyor, falan.Bu ritme ayak uydurduğunuz an çok çok eskilerde kalmış bir zaman dilimine doğru yolculuğa çıkıyorsunuz. Hangi zaman dilimi mi? Henüz daha zaman, mekân ve para kaygılarından uzak yaşadığınız, kendinizi bulutların üstünde uçar hissettiğiniz, güvenli ve mutlu bir dönem. Çocukluk yılları!Para kaygısına gerek yok tapas barlarda çimlenirken. Orası İstanbul değil, Sevil Ya. Tapas denen küçük mezeler ve enfes şaraplar ucuz. Deniz mahsulü bol, Sevilla'nın her yeri de tapas bar ile dolu olduğundan rekabet fiyatların yükselmesini önlüyor. Tabii herkesin özellikle sevdiği tapas barlar var. Ben Sevilla'ya iki kere gittiğim için 20 tanesini falan denedim. Hep tezgâhta oturdum, orada yer yoksa ayakta durdum, tanıştığım insanların tavsiyesini dinledim. Sevmedigim hiç tapas bar olmadı ama birkaç tanesi belleğimde özellikle iz bıraktı. İz bırakan yerler Birincisi Katedral'e yakın ENRIQUE BECERRA. Adres c/Gamazo 2. Birçok yemek küçük güveçte pişiyor ve lezzetli. Birde "tosta de foie con higos" diye enfes bir meze var. Odun ateşinde pismiş ekmek dilimi üstüne iri bir taze ördek ciğeri dilimi, üstüne incir şurubu dökülerek yeniyor. Enfes. Bizde lüks lokantalarda ördek ciğerinin porsiyonu 35 YTL. Burada 3 euro. Diğer tavsiyelerim, patlıcan dilimine sarılı karides, ballı kuzu pirzola ve sherry soslu kılıç balığı şiş.Buranın hemen yanında, aynı sokakta BODEGA ANTONIO ROMERO var. Kalamar dolmaları, marine hamsi, her türlü kroket tavsiye edilir.Hem ambiyans açısından şaheser hem de çok eski bir tapas bar EL RINCONCILLO. 1670'den beri hizmet veriyor. Adres c/Gerona 40. Enrique Becerra kadar yaratıcı değil ama malzeme kaliteleri iyi ve orada yediğim nohutlu ıspanağın tadı hâlâ damağımda. Enfes bir meze BODEGA SANTA CRUZ hep güzel üniversiteli kızların takıldığı bir yer. Rodrigo Caro sokağında (calle). Bu genç kızlar değme profesyonel dansözden daha iyi Flamenko yapıyorlar. Tahminim o ki bu manzarayı görür görmez Deivid-Alex ve Roberto Carlos samba yapmaya başlayacaktır. Sonrası? Vallahi artık orası onların bileceği iş...Fenerli yöneticiler beni dinler ve kurtlarını dökmesi için futbolcuları maç öncesi bir tapas turuna yollar mı, bilemem. Ama böyle felekten bir geceye izin verirlerse görün bakın nasıl döktürür futbolcular sahada! Maç öncesi tapas turu