Fransa’nın önde gelen güzel sanatlar ve antika fuarı FAB Paris, 27 Kasım’a kadar yeni restore edilmiş olan Grand Palais’nin ikonik cam kubbesi altında devam ediyor.
Yıllar önce Paris Antika Bienali’ne ilk kez gittiğimde kreatif direktörü Karl Lagerfeld’di. Antika bienaline daha çok ilgi çekmek için böyle bir isimle anlaşmışlardı. Karl Lagerfeld, Grand Palais’yi masallardan fırlamış gibi bambaşka bir yere çevirmişti. Sokaklarıyla, lambalarıyla, yer taşlarını andıran halısıyla ve ortaya yerleştirilmiş dev balonla Grand Palais baştan yaratılmıştı.
O zaman Türkiye’den katılımcı yoktu ama koleksiyonerler ve tabii İznik tabakları gibi Türkiye’den giden ve Türkiyeli koleksiyonerlerin ilgisini çekecek birçok parça vardı. Ama koleksiyonerlerimizin hatırı sayılıyor ki Fransızlar her defasında bienalin tanıtımı için İstanbul’a uğruyordu. İstanbul’un yanı sıra 40 şehri daha geziyorlardı antika bienalini daha çok duyurabilmek için. Tarihlerine, değerlerine sahip çıkıyor, antika sektörünü canlandırmak için uğraşıyorlardı. İstanbul’un Paris Antika Bienali için ayrı bir yeri vardı. Çünkü bienali Fransa dışına çıkarmayı düşünüyorlardı. O zamanlar iki aday vardı, Moskova ve İstanbul. Elbette daha sonra birçok şey değişti.
“Zevkler değişiyor. Artık 18’inci yüzyıl mobilyaları seksi değil. Artık kimse klasik eşyalarla dolu burjuva evlerde yaşamak istemiyor. Biz de antikacılar olarak hayatta kalabilmek için bu değişime adapte olmak zorundayız. 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl eşyaları ve çağdaş sanat daha çok ilgi görüyor” demişti o zamanki SNA (Fransız Antikacılar Birliği) Başkanı ve Bienal direktörü Christian Deydier.
64 yıl önce bir antika fuarı olarak başladı ve daha sonra şimdiki haline dönüştü Paris Bienali. Şimdi FAB Paris, Paris Bienali’ni de içine alarak üçüncü edisyonuyla karşımızda. Muhteşem bir geçici müze olan sergi, güzel sanatlar, mobilya, antika ve mücevher alanlarında en az 20 disiplini kapsıyor. Yıllar önce Coco Chanel koleksiyonunda yer alan Antik Mısırlı bir büstten, bir zamanlar Versailles salonlarını süsleyen mobilyalara kadar uzanıyor seçki. Ayrıca, Albert Dürer, Auguste Rodin, Renoir ve Pablo Picasso gibi sanat tarihinin önemli isimlerinin eserleri de yer alıyor. 100 katılımcının farklı eserleri sergileyeceği fuarın üçte biri yabancı galerilerden oluşuyor. Fuara katılanların dörtte biri ise ilk kez bu yıl fuara katılıyor.
Efsanevi kahramanlar
Bu yıl Modern ve Çağdaş Sanat, Büyük Ustalar ve 19’uncu Yüzyıl Resmi, Mobilya ve Dekoratif Sanatlar, Avrupa Saray Sanatı ve Meissen Porseleni, Heykeller, Mücevherler ve Kitaplar konu başlıkları arasında. Geçen yıl ilki düzenlenen “Genç Yetenekler” bölümünün başarısının ardından, bu yıl da yaşları 2 ile 5 arasında altı sanat galerisine fuara katılma fırsatı verildi. Bu edisyonun bir diğer öne çıkan özelliği ise efsanevi kahramanlara adanan benzeri görülmemiş bir sergi olacak. Béatrice de Rothschild koleksiyonundan 50 parça sergileniyor. Birçoğu kraliyet menşeli olan ve hiçbir zaman halka açılmayan koleksiyon ilk kez görülebilecek. Sergi, dünyaca ünlü iç mimar Jacques Garcia tarafından tasarlandı. Ayrıca Londra merkezli Kent Antiques, Osmanlı hanedanının soy ağacını ve 29 padişah portresini tasvir eden tuval üzerine yağlıboya eserleri sergiliyor.
John Lennon’ın gizemli saatine ne olacak?
Yoko Ono, John Lennon’a Tiffany&Co’dan yaklaşık 25 bin dolara bir Patek Phillippe saat satın almıştı. 9 Ekim 1980’de bu saati John Lennon’a 40’ıncı doğum günü hediyesi olarak verdi. Saatin arkasına da “Yeniden başlamak… Sevgiler, Yoko. 9.10.1980 NYC” yazdırmıştı. The New Yorker’ın “Kayıp saatlerin El Dorado’su” diye tanımladığı saat, Beatles’ın sahip olduğu tek kol saati gibi görünüyor ve şu anda değerinin yaklaşık 4.5 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Lennon’ın kolunda saatiyle Hit Factory kayıt stüdyosunda Bob Gruen tarafından fotoğraflanması önemli. Çünkü bu fotoğraf, 2000’li yılların başlarında çevrimiçi horoloji çevrelerinde saatin nerede olduğuna dair tartışmaları ateşledi. 1980’de Aralık ayında John Lennon’ın fanatik bir hayranı tarafından öldürülmesinin ardından saat, çiftin Manhattan’ın Yukarı Batı Yakası’ndaki Dakota binasındaki dairesinin kilitli bir odasında tutuldu. Yoko Ono’nun iddiasına göre, 2005 yılında şoförü Koral Karsan tarafından çalındı. Karsan suçlamaları kabul etmedi, bazı açıklamalarda Yoko Ono’nun hediyesi olduğu iddiaları da yer aldı.
Birkaç kez el değiştirdi
Saatin daha sonra İtalyan bir koleksiyoner tarafından 2014 yılında bir Alman müzayede evinden satın alınana kadar birkaç kez el değiştirdiği ortaya çıktı. İddiaya göre Ono, adı açıklanmayan koleksiyoner saati Cenevre’deki başka bir müzayede evine değerleme için teslim edene kadar saatin kaybolduğundan habersizdi. Sonunda koleksiyoner, 2018 yılında saatin mülkiyetini yasal olarak tescil ettirmek için dava açtı. Ancak yüksek mahkeme, daha önce saatin Ono’ya ait olduğuna karar veren iki alt mahkemenin yanında yer aldı ve saatin asıl sahibine geri dönmesinin yolunu açtı. Federal Yüksek Mahkeme, yaptığı açıklamada, “John Lennon’ın ölümünden sonra saatin mülkiyetinin miras yoluyla Yoko Ono’ya geçtiği tartışmasız” dedi. “İkinci olarak, [bir alt mahkemenin] saatin eski şoför tarafından çalındığını ve bunun tersine, Yoko Ono’nun şoföre bu eşsiz parçayı vermek isteyebileceğini gösteren hiçbir şeyin bulunmadığını varsaydı.” Şu anda saat Cenevre’de açıklanmayan bir yerde tutuluyor. Yoko Ono ve John Lennon’ın oğlu Sean Lennon, “Yaşadıklarımızdan dolayı onu geri almamız önemli” diyor. “Ben saatçi değilim. Babama ait herhangi bir şeyi giymekten korkardım. Onun gitarlarından birini bile çalmadım. Bana göre saat, güvenmenin ne kadar tehlikeli olduğunun bir sembolü” diye de ekliyor. Bu hafta ise Yoko Ono, John Lennon’ın çalınan Patek Philippe saatiyle ilgili hukuki mücadeleyi kazandı. Şimdi saat en yakın zamanda Yoko Ono’ya teslim edilecek. Bu durumda çalıntı olduğuna karar verilen saati satın alan koleksiyoneri ve satan müzayede evini bakalım daha neler bekliyor…