AK Parti’nin, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına dair program ve hedeflerini açıklayacağı “Türkiye Yüzyılı” etkinliğine davet edilen gazeteciler çok tartışıldı. Son derece anlamsız bir tartışma bu. Gazeteci haber amaçlı davet edildiği yere gider. Bir yerlere mesaj verme kaygısıyla kendisine gelen davet üzerinden tuhaf çıkarımlar yapmaz. Bir siyasi partinin liderine “Ne diyorsunuz, AK Parti’nin toplantısına katılalım mı?” diye sormaz. Bu davet üzerinden kişisel Pi-ar çalışmalarını başarıyla gerçekleştiren gazetecilere bir nokta koyup, AK Parti’nin bugünkü etkinliğe davet ettiği diğer isimlere ve STK’lara bir bakalım. Çünkü haber değeri olan asıl konuklar orada.
Etkinlik için parti dışından davet gönderilen kişi sayısı 900.
128 STK temsilcisi, 13 azınlık lideri, 45 sanayici, 47 sporcu, 196 gazeteci ve akademisyen, çevreciler, sosyal medyadan tanınmış isimler, sanatçılar bugün Ankara’da olacak.
Kayseri Surp Kirkor Ermeni Kilisesi Vakfı’ndan Balat Or-Ahayim Musevi Hastanesi Vakfı’na, Beyoğlu
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı.
Terör örgütünün 2018 yılında servis ettiği sahte görüntüleri bir kez daha gündeme getirerek Mehmetçik’in kimyasal silah kullandığını iddia etti. Adının önünde “Türk” yazan meslek birliğinin Türkiye’yi uluslararası arenada savaş suçu işleyen ülke olarak damgalama girişimi muhalif medyada bırakın eleştiriyi, tek satır haber olmadı!
Her biri birbirinden objektif ve en hakiki gazetecilerden oluşan muhalif medyanın gündemine Fincancı’nın Türk ordusunu hedef alan skandal ifadeleri elbette ki giremezdi. Çünkü onlar yandaş değildi. Gerçeğin, sadece gerçeğin peşinde olan gazetecilerdi.
TTB Başkanı’nın skandal ifadelerinin ortalığa döküldüğü saatlerde muhalif medya Elazığ caddelerinde krem denerken poposunu açan yaşlı adamın görüntüsünü paylaşıyordu iştahla!
Sonunda bu da olmuştu. Krem alamayan vatandaş bedava dağıtılan ürünü sokakta poposuna sürüyordu! Ülkenin geldiği noktayı bundan daha iyi
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçtiği kurultaydan hemen sonraydı.
Gazeteci bir arkadaşımla CHP’nin yeni genel başkan yardımcılarından birine “Hayırlı olsun” ziyaretine gitmiştik. İçerisi ana baba günüydü. Ziyaretçilerinden biri giriyor, diğeri çıkıyordu. Sanatçı Onur Akın bile oradaydı! Varın gerisini siz düşünün…
Kalabalıktan ve gürültüden sohbet edemeyeceğimizi anlayınca müsaade isteyip ayağa kalktık. Kurultaydan altı ay sonra Kılıçdaroğlu’nun partiden uzaklaştırdığı genel başkan yardımcısı vedalaşırken kulağıma eğilip, “Amerika bizi seçti, iktidara geliyoruz” dedi! Şaşırmıştım, “Nasıl yani, ABD mi sizi iktidar yapacak?” diye sordum. “Göreceksin” dedi.
Aradan 12 koca yıl geçti… ABD’nin 2010 yılında kendilerini seçtiğini düşünen bizim muhalefet o tarihten sonra da Erdoğan’a karşı kaybetmeye devam etti. Ama ilginçtir iktidarın yolunun Sam Amca’nın onayını almaktan geçtiğini düşünmekten asla vazgeçmediler.
Hep
Salı gecesi elime geçen bir kamuoyu araştırmasında AK Parti’nin oyu 40’ın üzerinde görünüyordu.
Malum, anketlere meraklı bir toplumuz.
Ben de bu detayı ve diğer partilerin oy oranlarını yazdığım bir sosyal medya paylaşımı yaptım.
Sonra da telefonu sessize alıp uyudum. İyi ki de öyle yapmışım.
Bizim 2 milyon görüntülemeyi geçen tweet, siyasetçisi, trolü, çakma anketçisi kim varsa hepsinin uykularını kaçırmış. Gece boyu bize sallayıp durmuşlar.
Sonuçta sadece bir anket paylaştık. Bu tepki, telaş ve anlamsız sinir niye? İlla birilerine kızacaksanız masa başı anketlerle aylardır sizi yanıltanlara kızın.
Üzgünüm ama kral çıplak beyler. Sizi Kaf Dağı’nın üzerinde bir yerlerde olduğunuza inandıranlar tarafından fena halde kandırılıyorsunuz.
İktidar partisi her ay üzerine biraz daha koyarak oylarını artırıyor. Bitik ilan ettiğiniz parti yavaş yavaş 2018’deki oy oranına doğru geliyor. Siz ise şu ekonomik şartlar ve yüksek enflasyona rağmen yerinizde sayıyorsunuz!
Muhalefete göre sosyal devlet çoktan öldü ve Türkiye’de giderek derinleşen bir yoksulluk var. CHP lideri Kılıçdaroğlu, eylül ayında bu konuya dair “Aile Destek Sigortası” projesini açıklamış, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ise “Hakkınızı yemeyelim, çok iyi bir fikir bu, ancak vaat olarak açıkladığınız hizmetleri biz zaten yapıyoruz” cevabını vermişti.
Dünya ve Türkiye’nin giderek derinleşen enerji-gıda krizlerinden fazlasıyla etkilendiği bir süreçte vatandaşa dokunan sosyal politikalar ve desteklere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu bir gerçek. Bu sebeple meseleye iktidar-muhalefet çekişmesinden bağımsız olarak rakamlar üzerinden bakmakta fayda var. Türkiye’de geçmişte bir sosyal devlet var mıydı, iddia edildiği gibi o devleti AK Parti mi öldürdü? İki sorunun cevabı da rakamlarda gizli çünkü.
Sosyal Yardımlar Genel Müdürü Mehmet Demircioğlu’nun verdiği bilgiye göre, Türkiye’de ihtiyaç sahibi vatandaşlara 49 ayrı başlıkta sosyal
Normalde bu ekonomik şartlarda tersi olması gerekiyor ama tüm anketlerde iktidar toparlanıyor, muhalefet bir yıl öncesine göre kan kaybediyor.
Areda Survey’in Eylül 2022 “Gündem-Siyasi Nabız” araştırmasından çıkan sonuçlar da bu tespiti doğruluyor.
Mart 2022’de Millet İttifakı’nın ortak aday çıkaracağına inananların oranı yüzde 72.2 iken, bu oran eylülde 52.1’e gerilemiş. Muhalefetin mevcut ekonomik sorunları çözeceğine inananların oranı sadece yüzde 32.8. “Ekonomiyi iktidar düzeltir” diyenler ise yüzde 47.4. Her ikisinden de ümidi kesenlerin oranı yabana atılacak gibi değil. Yüzde 19.8’lik bir kesim ekonomiyi muhalefetin de iktidarın da düzeltemeyeceği görüşünde.
Bu iki soruya gelen cevaplar muhalefetin topluma ümit veremediğinin bir göstergesi adeta. Araştırmada “Bu pazar bir Cumhurbaşkanlığı seçimi olsa hangi adaya oy verirsiniz?” sorusu da yöneltilmiş deneklere. Oradan çıkan sonuçlar da muhalefeti üzecek cinsten.
Recep Tayyip Erdoğan yüzde 48.6 ile
Küçük Anadolu kentlerinde adı genellikle “Cumhuriyet” ya da “Atatürk” olan, bankalar, resmi kurumlar, lokantalar ve mağazaların toplandığı ana caddeye halk arasında “Mecburiyet Caddesi” denilir. O kentte yaşıyorsan yolun günde bir kez o caddeyle kesişir. Kesişmek zorundadır. Çünkü başka alternatifin, çıkışın yoktur.
Birbirlerine hiç benzemeyen, birbirlerini hiç sevmeyen ve giderek bunu açığa vuran altılı masanın sakinlerinin oturduğu/oturtulduğu masa var ya hani… İşte o da bir mecburiyet masasıdır. Masanın aktörlerinin tek çıkışı ve tutar dalı o masada kalk borusu çalınmadığı sürece oturmaktır.
O yüzden masa kolay kolay dağılmaz, çatlamaz, patlamaz. Dağılsa bile aslında yine birliktedirler. Sadece amaca ulaşmak için taktik değiştirmişlerdir.
Ne zaman “Altılı masa dağıldı” diye başlayan bir haber okursanız aklınıza Attilâ İlhan’ın “Hayır başka türlü olmayacak… Ben sana mecburum bilemezsin” diye biten şiiri gelsin. Masanın özeti budur.
E, madem öyle… Bu kadar
İyi Parti lideri Meral Akşener siyasi hayatının en zor günlerini yaşıyor.
Vefa borcu olduğunu sık sık dile getirdiği Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı Akşener’in psikolojisini fena halde bozmuş durumda. Kemal Bey’e destek verse partisini bir arada tutamayacak. Masadan kalksa “Bir bölen” ilan edilecek. Ve olası bir seçim başarısızlığının faturasının kesileceği isimlerden biri olacak.
Akşener’in işi zor çünkü Kemal Bey’in masaya rağmen aday olması durumunda İyi Parti’yi bir arada tutamama endişesi taşıyor. 2 Ekim’deki toplantıda itirazını dile getirecek. “Aday siz olmayın ama sizin gösterdiğiniz biri olsun” önerisinde bulunacak.
CHP liderini yine ikna edemezse “Siyasi sorumluluk size ait” diyerek kerhen destek verecek.
Bunu yapmaya mecbur, çünkü eli çok zayıfladı. Kılıçdaroğlu ustaca bir manevrayla Akşener’in elinden İmamoğlu ve Mansur Yavaş kozlarını aldı.
Zaten Akşener de İmamoğlu’nu ‘güvenilmez’, Yavaş’ı ‘ yetersiz’ buluyor ancak bu iki ismi pazarlık gücünü artırmak