Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçtiği kurultaydan hemen sonraydı.
Gazeteci bir arkadaşımla CHP’nin yeni genel başkan yardımcılarından birine “Hayırlı olsun” ziyaretine gitmiştik. İçerisi ana baba günüydü. Ziyaretçilerinden biri giriyor, diğeri çıkıyordu. Sanatçı Onur Akın bile oradaydı! Varın gerisini siz düşünün…
Kalabalıktan ve gürültüden sohbet edemeyeceğimizi anlayınca müsaade isteyip ayağa kalktık. Kurultaydan altı ay sonra Kılıçdaroğlu’nun partiden uzaklaştırdığı genel başkan yardımcısı vedalaşırken kulağıma eğilip, “Amerika bizi seçti, iktidara geliyoruz” dedi! Şaşırmıştım, “Nasıl yani, ABD mi sizi iktidar yapacak?” diye sordum. “Göreceksin” dedi.
Aradan 12 koca yıl geçti… ABD’nin 2010 yılında kendilerini seçtiğini düşünen bizim muhalefet o tarihten sonra da Erdoğan’a karşı kaybetmeye devam etti. Ama ilginçtir iktidarın yolunun Sam Amca’nın onayını almaktan geçtiğini düşünmekten asla vazgeçmediler.
Hep aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almaya çalışmak gibi tuhaf bir huyları var. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Türkiye’de Amerikan aleyhtarlığının tavan yaptığı bir dönemde ABD yollarına düşüyor. Kiminle, ne görüştüğü belli olmayan ziyaretin yankıları sürerken 6’lı masanın ikinci büyük partisi de rotayı okyanus ötesine kırıyor!
İyi Parti heyetine başkanlık eden Ahmet Kamil Erozan ziyaretin sebebini “Müstakbel iktidarlarında ABD ile daha sağlıklı ilişki kurabilmek” olarak açıklamış! Sanıyorum farkında değil ama daha iktidara gelmeden ABD’ye biat edeceklerini itiraf ediyor!
Oysa ABD ile tarihin bu döneminde sağlıklı ilişki kurmanın yolu, yöntemi belli. İlla o kadar yol tepmeye gerek yok.
Suriye’de ABD’nin hayali olan terör devletine izin verirsen…
Kıbrıs’ta Rum-Yunan formülüne ses çıkarmazsan…
Ege’de Yunan’ın tezlerine yeşil ışık yakarsan…
S-400’leri iade edip, nükleer santralden vazgeçersen…
Doğu Akdeniz’de Antalya Körfezi’ne hapsolmayı kabul edersen…
Rusya-Ukrayna savaşında ABD’nin çıkarlarına uygun bir pozisyon alırsan…
Dış politika ve ekonomide bağımsız bir çizgi takip etmez, bölgesel iddialar ortaya koymazsan…
ABD ile gül gibi geçinip gidersin.
Hoş, bunları yaptığında iktidarı da kendiliğinden Sam Amca’ya devretmiş olursun.
Ama bu yıllardır Amerikan rüyası gören bir siyasi akıl için sorun teşkil eder mi? İşte ondan çok emin değilim.
Akşener’in büyük pişmanlığı
Tarih 25 Eylül 2021.
Meral Akşener, CHP’nin yayın organı Halk TV’de açıkladı kararını:
“Cumhurbaşkanlığına aday değilim. Ben Başbakan olacağım.”
Eskiler boşuna “Büyük lokma ye, büyük laf etme” dememiş.
O açıklama Akşener’in elini kolunu bağladı. Siyaset yapma alanını daralttı. Hiç istemediği halde Kılıçdaroğlu’nun önünü açtı. Ve iddia o ki bu açıklamayı yaptığına çok pişman.
Kemal Bey’in iki belediye başkanını oyunun dışına itip kendi adaylığını dayatması İyi Parti’nin dengesini bozdu. Partinin etkili isimleri Koray Aydın ve Müsavat Dervişoğlu başta olmak üzere tüm İyi Parti Kemal Bey’e karşı. Ve Akşener’e “Kılıçdaroğlu adaysa, sen de aday ol” baskısı yapıyor.
Akşener bu saatten sonra sözünden dönüp aday olur mu? Ankara kulislerinde artık bu soruya “Neden olmasın?” cevabı eskisinden daha bir gür sesle veriliyor.
Tam da bu sebeple CHP’liler Akşener’e hiç ama hiç güvenmiyor. Saadet, DP, Gelecek ve Deva’nın Kılıçdaroğlu’na destek vereceğinden eminler. Ama Akşener için aynı kesinlikte konuşmuyorlar. Hatta “Masa dağılırsa bu Akşener yüzünden olacak” diyorlar. Aslında masanın dağılmasını Meral Hanım da istemiyor. Ama bir tarafta partisi, diğer tarafta masadaki ortakları… İki arada bir derede kalmış durumda.
Günün sonunda partiyi kaybetmemek için masayı dağıtmayı göze alması kimse için sürpriz olmaz.