Şubat ayı kadar aşkın konuşulduğu bir ay yok. "Sevgililer Günü" sebebiyle herkeste bir aşk hali gidiyor.
Sevgililer gününün tarihçesi 3.yüzyılda Aziz Valentine'nin gizli kıydığı nikahlara dayanıyor. Roma İmparatoru Claudius II, orduyu güçlendirmek için genç erkeklerin evlenmesini yasaklar. Aziz Valentine'de gizli nikahlar düzenleyerek sevenleri evlendirmeye devam eder. Bu durum ortaya çıkınca da Aziz Valentine 14 Şubat'ta idam edilir. Bu nedenle 14 Şubat Sevgililer günü kutlanmaya başlanır. Aşkın ferman dinlemediği ortada :) Zamanında olan Aziz Valentine'ne olmuş.
Ülkemizde dahil birçok ülkede kutlanan sevgililer günü sebebiyle; sevgililer birbirine hediyeler alırken sevgilisi olmayanlarda bu gün ya yalnız kalmayı seçiyor ya da alternatif kutlamalara katılıyor. Aziz Valentine günümüzde yaşasaydı acaba sevgililer günü için ne düşünürdü? Bırakın hediye almayı, sevin sevilin mi derdi? Hiç fikrim yok.
Sevgililer gününde sevgilisi olmayanlar için bugün bazen can sıkıcı olabiliyor. Sırf
Hatıralar değil midir unutulmayan? Hayaller değil midir gerçekleşmesi için zaman bekleyen? Sekiz sene önce bir kitap projesi için Mario Levi'nin fotoğraflarını çekmiştim. Mario Levi ile tanıştıktan sonra satırlarıyla beni derinden etkileyen yazarın öğrencisi olmayı hayal etmiştim. Tam sekiz sene sonra bir eylül ayında "bir gün mutlaka katılmalıyım" dediğim "Mario levi ile Yaratıcı Yazarlık Atölyesi" ne katılarak 12 hafta boyunca kendisinden yeni anılarını ve hikayelerini dinleyeceğimi bilemezdim.
Atölye Maçka'da katıldığım yaratıcı yazarlık atölyesinde bir masa etrafında buluşup Mario Levi'den ders dinlemek terapi gibiydi. Kelimelerimizle çıplak kalırken, satırlarımızda farklı hayatlarda buluşuyorduk. Çok güzel hikayelerini olan, kelimelerle dans eden muhteşem kadınlarla tanıştım.
12 haftanın son dersinin asla son olmayacağını biliyordum. Çünkü zamanım elverdikçe derslere katılmaya devam edecek, bu harika kadınların hikayelerini paylaşacaktım. Ders çıkışı sohbetlerimizi şimdiden özlüyorum.
Atölyenin bana kazandırdığı bu harika kadınlardan biri de
Kitap okumayı her zaman çok sevdim. Okumayı söktüğüm günden bu yana okuyorum desem yalan olmaz. Ortaokul yıllarından üniversiteye kadar kütüphaneden aldığım kitapları okurdum. Ortaokulda en çok kitap okuyan öğrenci ödülünü aralıksız üç sene almıştım. Hiç unutmam edebiyat öğretmenim " Hangi ara bu kadar kitap okuyorsun, sen hiç ders çalışmıyor musun?" diyerek her okuduğum kitaptan sorular sormuş gerçekten okuyup okumadığımı sorgulamıştı.
Yıllar geçtikçe okuma alışkanlıklarım değişti. Üniversite yıllarımla birlikte kitaplarımı arşivlemeye başladım. Eskiden; okuduğum kitaplarımı rahatlıkla okumak isteyenlere verirken, zaman ile kitaplarımı kimselere veremedim. Aynı kitabı yeniden satın alarak kitapları onlara hediye etmeye başladım. Altını çize çize, dantel gibi işlediğim sayfalara dönüp dönüp baktığım çok olur.
Kitaplar, her zaman baştacımdır. Psikoloji kitapları okumaya en büyük kızımın doğumundan sonra başladım. Kızım bugün psikoloji yüksek lisans öğrencisi :) Onun sayesinde de farklı kitapların dünyasına giriyor ve benzersiz yazarlarla tanışıyorum.
Klinik Psikolog Mehtap Güngör; kızımın süpervizörüydü (gözetmen). Çok uzun zaman sonra biz tanıştık, iyi ki de tanıştık.
Sevgili Karen Hill ile tanışmamız Mert Tatlı sayesinde oldu. Mert, sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşama duyduğum ilgiyi bildiği için sevgili Karen ile muhakkak tanışmamızı istedi. Karen Hill Türkiye'de ve Amerika'da çok kişinin hayatını değiştirmiş bütünsel beslenme, fitness ve yaşam koçu. Belirli aralıklarla Türkiye'ye geliyor, bütünsel beslenme ve spor programlarıyla insanların hayatına dokunuyor.
Karen ile ikimizde bir araya gelmemizin tesadüf olmadığını tanıştığımız anda hissettik. Karşımda duran muhteşem kadın şu ana kadar hakkında ne söylenmişse hepsinden daha fazlasıydı. Beraber geçirdiğimiz saatlerde Karen'in ve beraber geldiği annesinin enerjisi hepimizi sarmıştı. Karen'i sanki yıllardır tanıyordum. Hayat hikâyesini masaya yatırdığımızda derin bir sohbetin kapıları çoktan aralanmıştı. Konu konuyu açtı, doyumsuz bir gün anılarımızda kaldı.
Karen'in üniversite eğitimiyle başlayan Amerika yolculuğunun hayatının aşkıyla taçlanması, 23 yıllık evlilik, iki evlat ve güçlü aile bağları. Kendini hayatındaki insanların yaşamına adamış harika kadının hikâyesini bir de size ben anlatayım.
Sevgili Karen, Türkiye seni ve eşin Tony'i Kıvanç Tatlıtuğ'un baklava kaslarının mucitleri olarak
Bozcaada, her geçen yıl popülerliğini arttırıyor. Türkiye'nin en iyi adası, Dünya'nın en iyi dördüncü adası seçilmişliği var. Bu yıl da The Guardian tarafından Bozcaada Akvaryum Plajı Avrupa'nın en güzel 30 plajı arasında yer aldı. Açıkçası Bozcaada'nın eski halini görseler bütün birincilikleri alırdı :) Eski Bozcaada ile şu an ki Bozcaada arasında o kadar fark var ki. Ada için çok üzülüyor, turizmin ve popüler kültürün getirdiği bozlaşan/ yozlaşan Bozcaada için acil eylem planının hayata geçirilmesini diliyorum. Sürdürebilir turizm anlayışına geçmez ise yakın gelecekte doğal kaynakları aşırı ve bilinçsizce tüketen ekonomik anlayış, yakın gelecekte üzüm bağları yerini tamamen betonlaşmaya bırakacak.
Bozcaada çok özel ve büyük titizlikle korunması gereken bir adadır. Doğal ve kültürel mirasın korunması için yasal düzenleme ve kuralların acilen planlanması gerekiyor. 2017 yılında otopark olarak kullanırken gördüğüm mezarları sorarak hikayesine ulaştığım ve o süreçte terk edilmiş araç, otopark ve çöp alanı olarak kullanılan Nekropol kazı alanının 2018 yılında güvenlik altına alınması sevindiricidir. Adanın tarihi yerlerinin koruma altına alınması, kültürel ve sosyal
Berika Demir İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi. Tıp eğitimi kadar sosyal medyada çektiği videolar, sayısız öğrenciye verdiği burslar ve kitap yardımları ile herkesin kalbini fethediyor. Kendisini çektiği bir video ile Instagram keşfet kısmında görünce iletişime geçerek tanımak istedim. Açıkçası gencecik bir kadının yaşından büyük projelere imza atması, sayısız burs vermesi ve gençlere ilham olması çok ilgimi çekti.
Yazın sıcağını tepemizde hissettiğimiz bir günde sevgili Berika, annesi ve kızkardeşi ile bir araya geldik. Ailesini tanımak, hikayesini ve hayallerini dinlemek bana mutluluk verdi. Buluşma sonrası ailesiyle birlikte Darülaceze'ye giderken içimden senin gibi kadınlar daha çok olmalı diye geçirdim. O iyiliği yaymak istiyorsa benim de bunu yazmak görevim. Hayatımızda Berika gibi kadınlar olduğu sürece yaşam daha güzel hale gelecek.
Sevgili Berika, çektiğin bir video ile seni Instagram'da gördüm. Satırları yazdığım sırada 1 milyon gösterimi geçmişti. Bu videoyu çekerken neyi amaçlamıştın?
Yüzüme yazdığım sözler aslında sırf biraz daha tanınır olduğum için aldığım bazı DM ve yorumlardı. Yüzümü ikiye bölerek iki farklı ben ile makyajlı ve makyajsızken aldığım
Zaman hakikaten çok hızlı geçiyor. 4+4+4 eğitim sistemi sebebiyle erken yaşta ilkokula başlayan kızım 2019-2020 eğitim ve öğretim yılında lise geçiş sınavına (LGS) girecek. Girecek te nasıl girecek?
Milli Eğiitm Bakanlığı tarafından henüz net rakamlar ifade edilmemiş olsa da sınava girecek öğrenci sayısının 1.8 milyonu bulacağı söyleniyor.
Geçtiğimiz yıl Milli Eğiitm Bakanlığı tarafından LGS'ye yönelik örnek sorularla iki adet deneme sınavı yapıldı. Bu sınav sonrasında da veliler arasında LGS sınavında şehir efsanesi olarak değişiklikler olacağı söyleniyor. Zaten ne söylemler ne de efsaneler bitmez. "Yine elimiz kolumuz bağlı bekleyelim görelim" diyordum ki Milli Eğitim Bakanı Prof.Dr. Ziya Selçuk'un şu sözleri içimi biraz rahatlattı. Milli Eğitim Bakanı Prof.Dr. Ziya Selçuk; geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada 2020'de de LGS olacağını ancak sonrasında olup olmayacağını Ekim ayında belirleyeceklerini aktarmıştı.
'Seneye de LGS var. Ama sonraki senelerde sürüp sürmeyeceğini Ekim ayında yapacağımız toplantıda açıklayacağız. Çünkü üzerinde çalıştığımız yeni bir sistem var. Asıl hedefimiz kuralı yeni başlayanlara koymak, ortadakilere, bir sisteme başlamış olanlara yeni
Son günlerde "Saymadım kaç yıl oldu" şarkısı dilime dolanmış durumda. Bunda da çok yakın arkadaşım Şenay'ın beni Deniz Gençay ile tanıştırmasının payı büyük. Sevgili Deniz bir araya geldiğimiz de bu şarkısına klip çekmek için kolları çoktan sıvamıştı. Ben bu yazıyı hazırlarken klip çok güzel yorumlar alıyor. Zaten sevgili Deniz'in sesi insanı alıp götürüyor.
Sanata emek veren, sanat yapmak adına hayatını değiştiren, sanata kendini adayan insanlar benim için çok değerli. Sizleri de sanat adına bu dostlarımla tanıştırmayı istiyorum. Hayatıma kimse tesadüfen gelmiyor. Sevgili Deniz'den aylar öncesinden söz almıştım. Eğitimi için Almanya'da olması sebebiyle bir araya gelmemiz için uzun zaman geçti. Demek ki bu satırları paylaşmam için gereken zaman şu anmış.
Umarım sizde bir gün sevgili Deniz ile tanışırsınız. Öyle bir kadın ki gönüllü olarak sahne alıyor ve bir çok hayata dokunuyor. Bu yönüyle de Deniz'e hayranım. Denizcim; çok kişinin görmezden geldiği sosyal sorumluluk projelerine ışık olsun.
Size Deniz Gençay'ı anlatmaktan mutluluk duyarım.
Denizcim, "Mavi Boncuk"single çıkış şarkın ve en son klibin "Saymadım Kaç Yıl Oldu" ile gündemdesin. Öncelikle maşallah diyorum