"Bedenimdeki morluklar tamamen geçeli bir ay oldu... Bu sabah uyandığımda, oğlum yatağında mışıl mışıl uyuyordu... Kavga sesi duymadan uyuduğu 30. gün... Mustafa gidiyorum, kahvaltı hazırlayacağım... Dün geceden kalma bulaşıklar var tezgahta... Gülümsüyorum, bir kez daha kendimde bulduğum cesarete şükrediyorum, dün gece bu kalan bulaşıklar yüzünden dayak yemeden uyudum...".
Bu cümleler Think Aloud Araştırma ve Esra Baykal'ın Türkiye'nin 4 ilinde, 100 bekar anne ile gerçekleştirdikleri araştırmalardan çıkan örneklerden bir tanesi...
Esra Baykal ile instagram canlı yayınım aracılığıyla tanıştık. Kendisiyle yolumuzun bu şekilde kesişmesine yüklediğim anlam kadar Esra Hanım'ın yayın esnasında aktardıklarını daha çok kişiye anlatmak istedim.
Esra Hanım; kendisini anne dönüşüm ve güçlenmesine adamış bir stratejist. Kadının ekonomik, duygusal ve entelektüel olarak güçlenmesinin ülkemize katacaklarına inanan ve bunun için sürekli projeler üreten bir bekar anne. Kendi yaşanmışlıklarından yola çıkarak geçmişten gelen deneyimleriyle sürdürebilir sosyal sorumluluk projeleri üreterek kadınları markalarla buluşturuyor.
Farkındalık ve sürdürebilir bir yaşam adına bekar anneler
Yüzücü, beden eğitimi öğretmeni, anne.
Türkiye tarihine adını yazdırmış "Kulaçlarıyla Tarih Yazan Kadın" denilmekte...
Onun adı; Nesrin Olgun Arslan
Sevgili arkadaşım Bengü Arslan'ın hayranlıkla takip ettiğim annesi. Yaşam enerjisi dolu paylaşımları çok kişiye ilham oluyor. Nesrin Hanım'la en son kuaförümüz Sabit Akkaya'da karşılaştık. O gün kendisinden aldığım "söz" okuyacağınız söyleşiye kısmetmiş.
Nesrin Hanım, 1979 yılında Manş Denizi'ni yüzerek geçen ilk Türk kadınısınız. 2015 yılında bu başarınızı tekrarladınız. Ne mutlu ki sizin gibi tarihe geçmiş harika bir kadınla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde bu söyleşiyi gerçekleştiriyorum.
7 yaşında yüzmeye başladığınızı söylediniz. O yaştan günümüze hayatınıza neler sığdırdınız?
O dönemlerde aileler kızlarını pek havuza göndermezlerdi. Hülya Aslantürk, Yasemin Güç ve Berrin Konuralp ile birlikte yüzen 4 kızdık. Annem Pervin ile babam Nevzat bana çok güvendikleri gibi her yarışımı izlemeye gelirlerdi. Kendime her zaman Erdal Acet'i model aldım.
Ad
Pandemi her sektörü derinden etkiledi. Sanat ve sanatçılarda en çok etkilenenler arasında. Müzik sektörü neredeyse durma noktasına geldi. Evden online konserler, festivaller yapılmış olsa da internet sorunları vb açıkçası gerçek müziğin tadını asla vermiyor.
Geçtiğimiz hafta eş zamanlı çıkan Aleyna Tilki ve Kerimcan Durmaz'ın şarkıları sektöre nasıl bir dinamik katar bilmiyorum. Günümüzde sosyal medya fenomenlerinin müzik yapma hali nereye kadar devam edecek o da diğer bir merak konusu.
Sevgili Hakan Kİ'de geçen hafta ilk şarkısı "Gideceğim" ile müzikseverlerle buluştu. Açıkçası ben dahil hepimizi çok şaşırttı. Sessiz sedasız çıkardığı "Gideceğim" in hikayesini benim gibi merak eden herkes adına hemen sordum. İnsanlar popüler kültürün peşinden gide dursun iyi şarkı her zaman yerini buluyor.
Hakancığım, "Gideceğim" single hayırlı olsun. Açıkçası albümünle hepimizi şaşırttın. Seni işinde gücünde biliyorduk (gülüşmeler) nereden çıktı bu şarkı?
Çok teşekkür ediyorum, Yeşim. Gerçekten çevremdeki herkes çok şaşkın. Seninle bile yıllardır dostluğumuz olmasına rağmen bilmiyordun. Müzik bende hep vardı. Sadece doğru zamanı ve doğru kişileri bekliyordum.
Şarkının söz ve
Pandemide bir yılı geride bırakmak üzereyiz. Bir virüse teslim olan dünyada yaşayan bizler; hayatın içinde olmayı o kadar özledik ki... Bir an önce pandemi bitse de normale dönsek diyoruz. Dün bir arkadaşımla sohbet ederken "pandemi bitse bile eskisi gibi olamayacağız, artık eski dünya yok" dedi. Uzun uzun düşündüm bu sözü üzerine. Yaşadıklarımıza ve bir yılda geride bıraktıklarımıza bakarsanız normal olmayan, anormal zamanlarda, normal olmaya çalışıyoruz. COVİD-19 siyasetten ekonomiye, iş hayatından sağlığa, eğitimden tüketime hayatımızda pek çok değişikliğe neden oldu. Neredeyse tüm alışkanlıklarımız değişti. Bana göre bundan sonra hayat pandemiden önce ve pandemiden sonra diye konuşulacak :)
Hayat her ne kadar çevrim içi devam ediyor olsa da kısıtlamalar sebebiyle alışveriş alışkanlıklarımız ve markalara bakışımız çoktan değişti. Mağazaya gitmeyi, etkileşime geçmeyi özlesekte artık markanın kimliğine göre satın alma davranışlarımız söz konusu. Perakendecilere büyük iş düşerken markalar da müşterilerini, iş
Pandemiyle birlikte e-ticaret son derece hızlandı. Yapılan son araştırmalara göre e-ticaret önümüzdeki beş yılda beklenen büyümeyi 2020 içinde gerçekleştirmiş durumda. Açıkçası bunu kimse beklemediği gibi çok kişi de bu duruma hazır değildi. Pandemiyle birlikte yeni girişimciler en hızlı uyum sağlayanlar oldu. Günümüzde başarıyı yakalayanlara baktığımızda sosyal ve çevrim içi alışverişe uyumlananlar öne çıkıyor.
Sevgili Burcu Eğriçayır ve Çiğdem Türkmen'de pandemi döneminde marka yaratan ve kısa sürede markasını büyüten iki kadın girişimci. Sofia's zoo marka girişimi hikayesini çevrim içi gerçekleştirmekte benim pandemi de en büyük değişimim. Eskiden her röportajı yüz yüze ve fotoğraf çekerek yapardım.
Kendi zevkleri ve tasarımlarını hayalden markaya dönüştüren iki kadının ilham veren hikayelerini hep beraber okuyalım.
Sevgili Burcu, Sevgili Çiğdem "Sofia's Zoo" nasıl ortaya çıktı?
Burcu: Aslında birlikte içilen kahvelerden, sıcak sohbetlerden çıktı. İkimiz de bir şeyler yapmak istiyorduk ama farklı şeylerin peşinde koşuyorduk. Benim tasarıma modaya ilgim hep olmuştur. Aldığım tüm aksesuarların orjiinal hallerini mutlaka bozar kendimden bir şeyler eklerim. Sonra bir
2021'de öne çıkan dijital trendlerin başında arttırılmış gerçeklik geliyor. Arttırılmış gerçeklik teknolojisini çok daha fazla duyacağımız ve yeniliklerini takip edeceğimiz bir yıl olacağı kesin. En basitinden selfie uygulamaları için kullanılan güzellik filtrelerinin çoğunda arttırılmış gerçeklik uygulanıyor.
Türkiye'de sanal makyaj uygulaması var mı? Kimler arttırılmış gerçeklik ile güzellik filtrelerini üretir? Sektörün oyuncuları kimler? PulpoAr kurucusu ve teknoloji girişimcisi Onur Candan'a arttırılmış sanal makyaj uygulamaları ve arttırılmış gerçeklikle ilgili merak ettiklerimi çevrim içi sordum.
Yakın gelecekte çevrim içi toplantılara sanal makyajla katılır mıyız bilmiyorum ama kozmetik çoktan pandemiye uyumlanmış.
PulpoAr arttırılmış gerçeklik teknolojisi ile sıfır temaslı alışveriş imkanı sunuyor. Tam olarak ne yapıyorsunuz?
Hızla dönüşen dünyada kozmetik sektöründeki dönüşüme öncülük etmek istedik. Amacımız tüketicinin kozmetik ürünleri mağazaya gitmek zorunda
"Her insan bir uçurum
Her ruh uçurtma
Yüksekten korkuyorum
Gözlerime derin bakma / Cemil Onay"
"Rüzgarı Boyayan Ressam" olarak tanınan, meşhur "Göz Kırpan Kız" duvar resmini çizen (artık o duvar resmi yok) Cemil Onay'ın şiir kitabı Kulakları Kelebek kasım ayında bizlerle buluştu. "Eskiden Güzel Ada'ya" diyerek başlıyor kitap. Eski midir güzel olan yoksa güzelken eskittiklerimiz mi?
Cemil Onay'ın şiirleri buram buram Bozcaada kokuyor. Satırlar sizi Bozcaada'da bir yolculuğa çıkarıyor, Bundan yıllar önceki ada sokaklarında dolaştırıyor. Kaybolup gitmiş insanları, değerleri ve hüznü hissediyorsunuz okurken.
Bir ressamın renklerinin dizelerde nasıl vücut bulduğunu, lezzetlendiğini ve derin hislere sürüklediğini göreceksiniz.
Cemil Onay ressam olmaktan çok öte Ada'nın simgesidir. Ada'nın içinde yaşarken / gezerken ya da duvar resimlerinin peşine düşerken o simgenin simge olduğunu bilemezsiniz. Cemil Onay rüzgar kadar iz bırakmıştır Ada'da...
Yağmurlu ve soğuk bir İstanbul gününde bir elimde yeşil çayım diğer elimde akıllı telefonum derin düşünceler ve hayaller içinde buldum kendimi. Az önce paylaştığım instagram karesinin altına yazdığım gibi hayat bazen...
Hayat bazen ve düşüncelerim ağır basınca bilgisayarımı açıp yazmaya karar verdim. Yazımı yazıncaya kadar araya giren çocuklara yemek hazırlama, yemeği toplama, kendime yeniden çay yapayım derken miniğin ayağını yatağa vurup tırnağının kalkması, tırnak kesmemiz ve bitmek bilmeyen "anneee sıkıldım" sesleri...
Gelen düşüncelerin yağmur damlaları gibi havaya savrulması... Fonda Ferdi Özbeğen... "Bir başkadır" ı izledikten sonra ne çok dinlemeye başladım yeniden. Yıllar önce anlamını dahi düşünmeden şarkılarını söylediğimiz zamanlar gözümün önünde. Yağmurlu havalarda okul çıkışında soluğu aldığımız okulun tam karşısındaki pastane. Kızlarla sahlebimizi söyleyip gülmeye başlarken içeri gelenler. Tam karşı masaya oturup yanımıza gelmeye cesaret edemeyen erkekler. Her zaman ki gibi, her zaman ki gibi diyorum kızlar arasında en cesur, en rahat, en kaygısız ben olduğum için kimse seslenmezdi. Zaten "Erkek Fatma" denilen ben değil miydim? "Oğlum ne bakıyorsunuz öküzün