Günümüzde akıllı telefonu olan herkes fotoğraf çekiyor. Çeksin, hem de öyle güzel çeksin ki izleyelim bizde uyandırdığı güzel duygularla merak edip o yerlerin, güzelliklerin içine girelim.
Belki biliyorsunuz belki bilmiyorsunuz instagram da kişisel hesabım olan @yesimmutlu dışında sadece fotoğraflarımı paylaştığım @yesimmutlu71 hesabım var. 2015 yılında açtığım ve sadece fotoğraflarımın olduğu bu hesapta sıklıkla akıllı telefonum ile çektiğim fotoğraflar yer alıyor. Fotoğraf üretmek, fotoğrafın içinde olmak ve hayatı keyifle paylaşmayı seviyorum. 2005 yılından bu yana hayatım fotoğraf ve dijital dünya ile iç içe. Geriye dönüp baktığımda karma ve kişisel sergiler, fotoğraf projeleri, fotoğraf eğitimleri ve sayısız fotoğraf yazılarımla gurur duyuyorum. 2014 yılında geride bıraktığım doğum fotoğraçılığımı ise çok özlüyorum. Ama hayat siz plan yaparken başınıza gelenler :)
Eskiden fotoğraf konuşma ı fotoğrafçı olmak bir tık daha keyifliydi. Şimdi beğeni ve etkileşimi hak etmeyen fotoğraflara , hak etmeyen fotoğraf işlerine rastlıyorum. Ama popüler dünya bunu istiyor. Ne kadar çok beğeni o kadar güzel ! Mesela bana bazı kişiler kızıyor. Zaten instagram algoritması her hafta
Yaşadığım yılların ağırlığı olsa gerek artık kötü insanları hayatımda istemiyorum. Hem yaşın verdiği olgunluk; hem de "yeni hikayelere hayatımda ne kadar az versem" yeridir bakış açısıyla arkadaş çevremi gittikçe sadeleştiriyorum. Kalabalıklar içinde daha az ve öz insan ile beraber olmak ve onların hikayelerini paylaşmak tercihim. 2019'a girerken dileğim "iyi insanlara iyi insanlar gelsin"di. Ne kadar içten dilediysem bu yıl gerçekten muazzam insanlar geliyor hayatıma.
Sevgili Erdem Topuz ve Işık Tolgay ile sıcak bir haziran gününde Etiler'de buluştuk. Sanırım buluşma öncesi ne onlar ne de ben bu söyleşinin bizde farklı tatlar bırakacağını düşünmemiştir.
Doğal olarak tanışma, birbirimizi anlama ve hayatı gözden geçirme sürecimizde tatlı tatlı konuşuyorduk. 82 milyon nüfusun içinde söyleşi için bir araya gelen üç kişinin ortak arkadaşının benim kuzenim onların en yakın dostu çıkma ihtimali nasıl olurdu? Ama olmuştu, bir anda kendimizi çok yakın bir dostluğun içinde bulduk. Buradan kuzenim Gazi Tuğrul Ertuğrul'a da ayrıca selam olsun. Ben İstanbul'da o Çanakkale'de yaşadığı için nadir zamanlarda bir araya geliyoruz doğal olarak. Kimse kimsenin dostlarını incelemediği gibi
Sosyal medya her ne kadar ilişkilerimizi bozuyor desek de aslında sosyal medyanın ilişkilerimizi düzenleme işlevi de bulunur. Mesela sosyal medyada bize daha rahat olmamızı öneren bir video sayesinde biz de kendimizi rahatlatabiliriz. Geçtiğimiz yıl Türkiye'de en sevilen uygulamalar arasında benzer bir uygulamanın yer alması bu duruma güzel bir örnek. Tabi ki ben size sosyal medyanın zararlı yanları olduğunu söylemiyorum, fakat şu an her şeye zarar - yarar prensibi açısından bakmanın da pek elverişli olmadığını düşünüyorum. Hayatta nasıl her şey siyah ya da beyaz değil ve gri alanlar hayatta var ise, sosyalmedyada da, bir çok alan grilerden oluşuyor.
Tabi ki bütün gününü hiç bir şey yapmadan elinde tabet ile başkalarının hayatını gözleyerek, onları eleştirerek ve onlara kaba davranarak geçiren birinin sosyal medyayı yapıcı yönüyle kullandığını söyleyemeyiz. Ama büyük olasılıkla bireylerin sosyal medya kullanmalarını sosyal medya dışındaki faktörlerde etkiler. Bir kişinin hayata bakış açısı tabi ki hayatını etkilediği gibi sosyal medyaya bakış açısını da etkileyecektir.
Sosyal medya, hayatlarımızı daha keyifli olmasına yardımcı olabilecekken,
Yıllar öncesinden bir anı. İlkokul okuma bayramındayım. O gün için hepimize özel kıyafetler dikilmiş. Ne aydınlık öğretmenler ki hangi çocuk ne olmak isterse o olmuş. Ben "beyaz kelebek" olmayı istemişim. Kelebek kanatlarımın kastiği, simli çoraplarım, beyaz eteğim ve beyaz bluzumla oradan oraya uçan bir kelebeğim. Okuma bayramında sahneye herkesin kızaran elmaları asılmış. Şiirler, koro, karma dans gösterisi derken sıra kişisel performanslarıma gelmiş. Sınıfta ilk okuyan ben olduğum için ilk bana sıra verilmiş. İsmim söylendiğinde bacaklarım titremiş ve iki adım öne çıkarak herkesi yarı belime kadar eğilerek selamlamıştım. Sonra; öğretmenim Nermin Aksak (yıllardır ismini saygıyla anarım) boynuma kzıarmış elma kolyemi takmış ve "Büyüyünce ne olacaksın" diye sormuştu. Ben de "terzi olacağım" demiştim. Dememle birlikte herkes gülmeye başlayınca ağlayarak sahneden kaçmıştım. Kendimi toplu iğne başı kadar hiç küçük hissetmiştim. Tören sonunda annem sahnede "neden terzi olmak istiyorsun?" diye sorduğunda cevabım yoktu. Benden sonra herkes "doktor olmak istiyorum, avukat olmak istiyorum, öğretmen olmak istiyorum"vb sonsuz meslek saymış bense kenarda sessizce kalmıştım.
Sanırım ilk
Hangi gün okuduğumu hatırlayamıyorum. Geçtiğimiz günlerde twitter da "bir kadını saçlarını kestirecek kadar üzmeyin" yazıyordu. Hakikaten bir kadın için ne önemlidir saç. Ayrıca bir erkek nedeniyle kadın saçını kesmişse o erkeğe geçmiş olsun :)
Neredeyse hayatımın üçte biri kısa saç ile geçti. Uzun saçtan ziyede kısa saçı daha çok sevdim. Ne zaman ki hayatımda çok büyük bir değişim yaşadım ve saçımı uzatıp rengini değiştirdim. O zamanları düşünüyorum da nereden nereye...
Konu güzellik, makyaj, saç olunca kendimi işin en iyilerine teslim etmek isterim. Alışkanlıklarımı değiştirmem kolay olmaz. Zaman zaman uzun saçtan kısa saça dönmüş olsam da her zaman en iyi rengin ve kesimin peşindeyimdir.
Sevgili Sabit Akkkaya ile can dostum Özlem Süer aracılığıyla tanıştım. Özlemcimin tüm çekimlerinde, tüm özel defilelerinde, özel buluşmalarında Sabit Akkaya ve ekibi çözüm ortağı olarak yanındaydı. Zaman ile bende Sabit Bey'i yakından tanımaya başladım. Özlemcimden gelen referans benim için çok değerlidir.
Sabit Bey, her ne kadar bana ilk tanıştığımız günden bu yana saçım ile ilgili önerilerde bulunsa da evim çok uzak diye bana gitmek zor geliyordu. Göktürk'ten Bahçeşehir'e
Geçtiğimiz hafta Prof. Dr. Canan Karatay talihsiz bir açıklama yaptı. Prof.Dr.Canan Karatay; veganları "tahıl beyinli" olarak nitelendirdiği gibi " Veganlar kısa ömürlüdür. Veganlar yalnız tahıl yiyor tavşan ve koyun gibi. Vegan hastalıktır" dedi. Bir vegan olarak Canan Hanım'ın bu söylemlerinin son derece üzücü ve yersiz olduğunu düşünüyorum.
Prof. Dr. Canan Karatay "tahıl beyinli" açıklamasının ardından bir televizyon kanalında yayınlanan programa katıldı. Sağ olsun yine esti, gürledi. Vegan olan olmayan herkes bir kez olsun "vegan nedir?" diye merak ederek google aramaya koştu. "Vejeteryanlara karşı olmadığını veganlara karşı" olduğunu söyleyen Dr. Karatay'a bir yılı aşkın bir süredir vegan olan biri olarak söylemek istiyorum ki; "Canan Hanım; "Veganlık her varlığa şefkat duymak üzerinde temellenen ahlaki bir duruştur." diyen Carol J. Adams size bir nebze ilham versin. Hekim olarak size saygım her zaman sonsuzdur ama kadın olarak, anne olarak, insan olarak YSM olarak size söylemek isterim ki bu söylemlerle her kim size gündem olacağınızı söylüyorsa tez zamanda vazgeçin. Unutmayın ki dünya fani, sizi değerli yayınlarınızla ve tıbba olan katkılarınızla hatırlayalım."
Can
Alp ile tanışmamız 2009 yılına dayanıyor. O sıralarda İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında İstanbul'da yaşayan yabancılara yönelik bir fotoğraf projesi hazırlığı içindeydim. Proje kapsamında 2010 kişiyi fotoğraflamayı hedeflemiştik. Tik diyorum; proje İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından kabul görmüş, ajans yönetiminin defalarca değişmesiyle birlikte proje son aşamada rafa kaldırılmıştı, çok üzülmüştüm. Ciddi emek, zaman ve bir ton masraf yapmıştık. Her olay büyütüyor insanı geçmiş zaman.Birgün çekimdeyken telefonum ısrarla çalınca açtım. Karşımda muazzam ses tonuna sahip son derece kibar bir erkek sesi "Marka Konferansı için Yeşim Mutlu" ile görüşmek istediğini söylüyordu. "Buyrun benim nasıl yardımcı olabilirim" derken karşımda ki ses Alp Özbek'ti. "2009 yılında 10.'su gerçekleşecek Marka Konferansı'nın resmi fotoğrafçısı olup olmayacağımı" bana soruyordu. Telefondaki şaşkınlığımı sanırım Alp hala hatırlar. "Beni nereden buldunuz vb " diye saçmaladığımı hatırlıyorum.Sonrasında bendeniz Mira'ya 3,5 aylık hamile ve hamilelik kanaması atlatmış bir kadın olarak Marka Konferansı'nı fotoğrafladım. Dört gün boyunca muazzam bir deneyim yaşadığım gibi
Hayatımızda bazı insanlar ile aynı çemberin içinde olduğumuz halde gerçek yaşamda bir araya gelmemiz zaman alır. Buna doğru zaman, doğru yer ve doğru insan deriz sıklıkla. Sevgili Serpil Berat Tezgör ile uzun zamandır sosyal medya ve ortak arkadaşlarımız aracılığıyla tanışıyor olsak ta yüz yüze tanışmamız Kasım ayına kısmetmiş. Konuştukça, paylaştıkça benim hayatımda çok değerli ve özel yeri olan insanların hayatında da Serpil'in çok önemli yer tuttuğunu gördük. Bizim buluşmamız tesadüfün çok üzerinde. Astroloji hocası Oğuzhan Ceyhan benim uzun yıllardır danıştığım astrologum.
Kendisini tanımam ve hayatımda olması benim için bambaşka bir sürecin ortasına denk geldi. Zaman olarak tesadüf olmadığı kesin. Kocaman yüreğini, yaşama karşı ne kadar güçlü durduğunu ve dünyasında iyilikle hayatın nasıl değiştiğini gözlemleme imkanı bulduğum için şanslıyım. Hayat bize neler getirecek bilmiyorum. Önemli olan var olanı kabullenmek ve karma yaratmamak. Serpil'in deyimiyle “Her şey yaşanması gerektiği kadar yaşanır ve alınması gerektiği kadar ders alınır. Kimi dersine çalışır, kimi dersi reddedenlerden olur. Tercihler ve sonuçlar er ya da geç bize hayatı öğretir…"
Serpil Berat