Best Medya’nın radyolarında biri olan Radyo 1, Türk popüler müziğinin, geçmişten günümüze en iyi ve en sevilen aşk şarkılarını, 105.6 frekansından İstanbul’a ve www.radyo1.fm aracılığıyla tüm dünyaya sesini ulaştıran bir radyo. Kurulduğu günden bugüne kaliteli müzik anlayışıyla tüm zamanların en iyi aşk şarkılarını özenle seçiyor ve dinleyicileriyle paylaşıyor. Radyonun Müzik Direktörlüğünü Hilal Özgani yapıyor ve aynı zamanda genel yayın yönetmen yardımcılığı görevini de üstleniyor. O, radyoculuğa büyük bir hevesle başlayan ve ilk başladığı dönemden bu yana azimle oradan oraya koşturan ve radyoda program yapmaktan vazgeçemeyen bir radyo aşığı. Sabahlara kadar aşk şarkıları dinleyerek aşk radyosunda dinleyicilerine lezzetli şarkılar hazırlıyor. İçinden ‘aşk’ geçen radyoyu ziyaret ettik, İstanbul’un aşka yelken açtıran manzarasında radyo 1 ekibini fotoğrafladık ve bol ‘aşk’lı bir söyleşi yaptık...
İÇİNDEN ‘AŞK’ GEÇEN RADYOLARDAN BİRİ OLAN RADYO 1 DİNLEYİCİLERİNE SLOW AŞK ŞARKILARIYLA SESLENİYOR
Siz de tesadüfler sonucu radyoyla tanışanlardan mısınız?
Hilal Özgani: Bir mahalle radyosu vardı, küçük ve çok sevimli. Bir hevesle ailemden gizli gizli orada çalıştım. 13 yaşında
Tolga Gündüz, radyo dünyasının ilk radyocularından biri... 14 yıl önce Süper FM’de başladığı radyoculuğa bir dönem ara verdi ve yeniden ilk göz ağrısı Süper FM’e döndü. Bu kez program yapmanın dışında yöneticiliğe de göz kırptı ve Süper FM’in Müdürü oldu. Programcılık, müzik direktörlüğü, müdürlük gibi radyoculuğun her alanında görev aldı. Gündüz, radyonun mutfağını seviyor, ama program yapmanın da tadından yenilmediği konusunda sık sık vurgu yapıyor. O da radyoyu ‘büyü’ diye tanımlayan radyoculardan. Bunun yanında “Biraz da deli işi” diyor tek başına konuşmanın altını çizerek... Ama bu delilik halini hafif atlatabilmek için de ilginç bir formül bulmuş Tolga Gündüz, stüdyoya ayna koydurmuş ve kendisini seyretmiş, muhabbet kuşları gibi... Biz de kafamıza takılan bütün soruları ‘Her şeyi Bilen Adam’ Tolga Gündüz’e sorduk ve yan stüdyodan bize el sallayan Yavuz Seçkin ve minibüse doluşmuş ekibine
İlk özel radyoların kurulduğu zamanlardan bu yana sesine aşina olduğumuz ünlü radyoculardan biri Levent Erim. Öyle ki, radyolarda ilk ‘parayla’ transfer olan ve aynı zamanda programlarında yaptığı ‘ilk’lerle adından söz ettiren kişi... Levent Erim Fransız okulundan mezun oldu. Turizm Rehberliği’nden yine bol bol konuşacağı bir işe yöneldi ve radyonun kapısını araladı. Bu kez de dinleyicilerine sihirli dünyanın gizemini anlattı, müziklerin rehberliğini yaptı. Küçük bir taş evdeki radyonun, karanlık odasında başlayan serüvenini ulusal radyolar ve televizyon programlarıyla sürdürdü. “Hayat boyu radyocu olunur mu?” diye diye başka işlere bulaşsa da o karanlık odada kapıldığı büyünün peşini bırakmadı ve radyodan vazgeçemedi.
Erim, yıllarca yaptığı ‘Kel Kadayıf’, ‘Sucuklu Yumurta’ programlarının adlarından da anlaşılacağı gibi yemek yemeyi çok seviyor ve yeni radyosunda yaptığı yemeklerin tariflerini dinleyicileriyle paylaşıyor, iştah açıyor, iftariyelikler dağıtıyor... Levent Erim yeni radyosu
Liglerin başlamasıyla büyük ve bomba transferler de başladı. Bu transferler sadece futbol dünyasıyla sınırlı değil! Radyo dünyası da yeni yayın döneminin başlamasıyla atağa geçti... Birbirinden renkli programlar dinleyicilerinin kulaklarına dokunmakta... Bu büyük transferlerden biri yıllardır adıyla özdeşleşen Süper FM’den Best FM’e geçen Füsun Alkan... Onu dinleyicisi gecelerin şiir sesi, dertlerin, hüzünlerin, sevinçlerin paylaşıldığı radyodaki adres olarak tanıdı. O, önce yıllardır aynı saatte olan yayın saatini değiştirerek dinleyicisinin nabzını yokladı, ama dinleyicisi Gönül Dostu ilan ettiği Füsun ablasını yalnız bırakmadı... Şimdi de yeni frekansında dinleyicilerini selamlıyor ve dinleyicileri o nereye giderse oraya gidiyor. Gönül Dostu Füsun’la ‘yılın transferini’ radyoculukta önemli olanın nerede, hangi frekansta olmanın değil, kurulan ‘Gönül bağının’ olduğunu ve radyoculuktaki hassasiyetleri konuştuk... Füsun Alkan hafta içi her gün 16.00’da hayatı paylaşmak
Melon Şapka... Radyodaki şiir programcılığının duayeni. Kendisini şiirlere ve dinleyicilere adamış kendi deyimiyle bir duygu, düşünce hizmetkârı... Radyo âleminde kimi isimler vardır, her yerde görünür bilinir, duyulur, çok ünlüdür. Bazı isimler vardır ki sessiz sakin ve derinden aynı ünle, gürültüsüz patırtısız ilerler. İşte onlardan biri 104.0 Radyo D’de gecelerin sesi olan Melon Şapka... O yıllardır radyonun sesle bütünleşmesine inananlardan ve ‘gizem’ kuralını bozmayanlardan. Gecenin Melon Şapkası, kendi yazdığı şiirlere ‘ses’ veriyor ve gecenin karanlığa gömülmüş hüznünde dinleyiciyle kurulan o duygusal bağ ile mısralarda hayat buluyor. İlk özel radyolar kurulduğu zaman mikrofonun tılsımına kapılan ve yıllardır aynı çizgide devam eden Melon Şapka, gecenin nabzını dizelerle tutuyor. O, şiirleri sadece okumakla kalmayıp 15 yıldır süregelen radyo programcılığının yanında beşi şiir, ikisi roman denemesi olmak üzere 7 kitaba da imza attı. Yakında bir televizyon programında şiirlerini okuyacak olan Gecenin Melon
Onlar kapalı bir odada duygularını, seslerine yükleyip milyonlara şarkılarla ulaşıyorlar... Hüznün, acının, gözyaşının, hasretin, can kırıklığının dile geldiği ‘damar’ şarkılarla radyo dinleyicisinin gönüllerinde taht kuruyorlar. Kimi zaman bir sıla hasreti yanıyor notalarda, kimi zaman da bir sevdalıya kavuşabilme sevinci haykırılıyor mikrofonların ardından... Radyo dinleyicisi çiçeği burnunda gencecik bir radyoya daha ‘hoşgeldin’ diyor. Tanışmanın hemen ardından onu bağrına basıyor ve ‘çok arabesk’ diye burun kıvrılan sevgiler gibi ‘yürekten’ seviyor. Kısa bir süre önce yayın hayatına başlayan Kral Türk Radyo, İstanbul 98.0 frekansından arabesk fantezi ve Türk Halk müziğinin seçkin örneklerini sunarak radyoların arasında yer buldu. Kral Türk Radyo’nun Yayın Yönetmeni ve Yönetim Kurulu Üyesi 14 yıldır radyocu olan Mustafa Ödübek’le Kral Türk’ü konuştuk.
Radyonuzu nasıl anlatırsınız?
Radyomuz arabesk, fantazi, Türk Halk müziği yayıyapan bir radyoyuz. Bu tarzda
Big Man... O bir radyo karakteri, ama aslında 13 yıldır radyocu olan Mustafa Kemal Pehlivan’ın da ta kendisi... Big Man her pazartesi diyete başlarve bir türlü zayıflayamaz, bunun yanında 250 çeşit yemek yapmayı bilir ve yemek yemeye bayılır. Geniş bir adamdır! Agresif, ama eğlencelidir, dilinin ayarı yoktur! Bağırır, çağırır, fütursuz ve rahatına düşkündür. Öğrencisi Padawan’la devam eden yolculuğunda sabahın kör vakti dinleyenlerini uykudan kaldırır ve radyoya bağlar. O, insanları aptal yerine koyanlara dayanamıyor, programın ortasında sırt çantasını alıp dışarıda program yapabiliyor! Bir sürü şapkası var ve gün boyu onları takıyor. Sabah radyocu, öğleden sonra sanatçı olup heykellerini yapıyor. Mustafa Kemal Pehlivan Güzel Sanatlar mezunu bir heykeltraş ve aynı zamanda radyocu. Ona, programa kahve içmeye gelen eski bir dinleyicisi, şimdilerde radyocu olan Mert Erdoğan yani Padawan eşlik ediyor. The Big Man Morning Show, Big Man ve Padawan’ın karşılıklı diyaloglarıyla sürüp gidiyor... Padawan bilgisiz bir öğrenci. Saflığı ve iyi
Çiğ damlalarının yolculuğu alacakaranlıkta başlar ve günün ilk ışıklarına dek devam eder... Jale Yıldırım da radyoculuğa alacakaranlıkta göz kırptı ve gecenin karanlığına şiirleriyle ışık tutarak yolculuğuna başladı. Ütü masasına koyduğu radyoyla yaptığı anonslarla, söylediği şarkılarla çocukluktan beri kurduğu hayallerini şimdi radyoda gerçekleştiriyor. İçinden taşanları mısralarla süslüyor, programında şiir ve müzik tutkusunu birleştiriyor. 98.2 frekansından yayın yapan Karadeniz FM’in programcısı Yıldırım dinleyicilerine ‘Çiğ Damlası’ programıyla sesleniyor. Yıldırım, 10 yıldır mikrofonun arkasında, radyo programının eşzamanlı Karadeniz TV’de yayımlanmasıyla, izleyicilerin de karşısına çıkıyor. Kendisi de Karadenizli olan Yıldırım sakin ve sessiz bir çocukluk döneminin ardından hayatını renklendirmek için radyocu oldu, bir konuşmaya başladı ki, artık susmak bilmiyor! “Karanlık insana cesaret kazandırır” diyor ve gecelerin sesi olmaya devam ediyor. Jale Yıldırım’ın programı Karadeniz FM ve Karadeniz TV’de haftasonu 21.30 -