FBI’ın siber suçlar bölümü pazartesi günü özel sektöre yönelik bir bildiri yayınlayarak, siber aktörlerin cuma günü başlayan 2022 Pekin Kış Olimpiyat Oyunları ile mart ayında yapılacak Paralimpik Kış Oyunları’nı ‘bozabilecekleri’ konusunda uyarıda bulundu.
BBC’den yapılan açıklamada; “FBI, Şubat 2022 Pekin Kış Olimpiyat Oyunları ve Mart ayındaki 2022 Paralimpik Kış Oyunları ile ilgili kurumları, siber aktörlerin bu olayları bozmak için çok çeşitli siber faaliyetler kullanabileceği konusunda uyarıyor,” denildi.
FBI, bu faaliyetlerden bazılarının diğer eylemlerin yanı sıra fidye yazılımı, kimlik avı kampanyaları, kötü amaçlı yazılımlar ve dağıtılmış hizmet reddi saldırılarını içerebileceğini belirtti.
FBI ayrıca, ‘güvenilmeyen satıcılar’ tarafından yapılan siber aktörlerin kişisel bilgileri çalma veya izleme araçları, kötü amaçlı kod veya kötü amaçlı yazılım yükleme fırsatını artırabilecek uygulamaların yüklenmesine karşı da uyarıda bulundu.
Ger&ccedi
Giderek daha fazla sayıda oyun katılımcısının Olimpiyat ve Paralimpik Kış Oyunları için Çin’in başkentine seyahat etmeye başlamasının ardından, organizatörler tarafından delegasyonlar için ek pratik ipuçları bir araya getirildi.
Organizasyonlar için:
Herkesin Başucu Kitabı’nı alıp okuduğundan ve belirtilen önlemleri uyguladığından emin olun.
Heyetinizi seyahatlerine kadar mümkün olduğunca evden çalışmaya teşvik edin, okul çağında çocuğu olanların bu çağda ortaya çıkan salgın nedeniyle ek önlemler almak isteyebileceğini unutmayın.
Heyetinizde seyahat edenlere KN95, N95, FFP2 veya eşdeğer koruma standardı olan maske ve bu maskelere erişim, el dezenfektanı ve dezenfektan mendil sağlayın.
Oyun katılımcıları arasında yeterli fiziksel mesafeyi sağlayan ve oyun dışı katılımcılarla etkileşimi önleyen havalimanlarına kara taşımacılığını deneyin ve uygulamaya koyun.
Mümkünse, rezervasyon acentenizden kurala göre yakın temas riskini en aza indiren bir oturma planı oluşturmasını isteyin.
Her dönemde, hatta her çağda siyasal, ekonomik, sosyal ve sportif, ilişkilerin olmazsa olmaz koşullarından biri olan ‘itibar’ kavramını bir kez daha gündeme taşımak istedim bugün. Zira, her geçen gün bu kavramın içeriğinin boşaltıldığına tanık oluyoruz. Hatta yavaş yavaş hayatımızdan çekiliyor gibi! En önemli sebebi de ‘itibar’ kavramının içini dolduracak olan ‘liyakat’ın ve ‘saygı’nın hayatımızdan çıkmış olması. Tüm toplumsal ilişkilerde belirleyici olan en temel etkenin siyaset ve ideolojik yakınlığın olduğu bir ortamda zaten kaçınılmaz olan sonuç da budur. Lafı fazla uzatmadan bugün için de geçerliliğini koruyan eski bir yazımızla (10 Kasım 2012) itibar ve karşılıklı saygı konusunu tekrar size hatırlatmak istedim. Siz de göreceksiniz, dün de böyleydik, bugün de böyleyiz. Değişen bir şey yok; aynı tas aynı hamam!
***
17-19 Ekim 2012 tarihleri arasında İstanbul’da Kadir Has Üniversitesi’nde ‘Uluslararası İtibar Yönetimi Konferansı’nın bir
Türkiye Milli Paralimpik Komitesi olarak kurulduğumuz günden beri yaşadığımız problemlerin başında ‘Paralimpik’ kavramının ne olduğunun toplum tarafından bilinmemesi geliyor. Sadece toplum mu? Ülkemizin yönetiminde söz sahibi olan mülki ve yerel yöneticilerimizin de -buna spor yöneticileri de dahildir- önemli bir kısmı bu kavramdan bihaber. Biz sokaktaki insana nasıl ulaşacağımızı ve onları ‘Paralimpik’ kavramı konusunda nasıl bilgilendireceğimizi düşünürken, spora yön verenlerdeki bu bilgisizliği ve ilgisizliği görünce umudumuz kırılmıyor da değil. Ama ne kadar umutsuzluğa kapılırsak kapılalım bu yolda pes etmek yok bize. Sonuna kadar bıkmadan usanmadan bildiklerimizi tekrarlamaya ve bilmemek için direnenlerin beynine nakş etmeye devam edeceğiz. İşte bugün bu nedenle bir tekrar yazısı daha yayınlayacağız. Bundan dokuz (22. 12.2013) ve altı yıl (06.07.2019) önce iki kez yayınlamışız, bu üçüncü olacak. Paralimpik konusunda bu cehalet devam ettiği müddetçe de bu tekrarların üçte kalmayacağından emin olabilirsiniz.
***
Bir
Çoğu zaman buza yazı yazıyormuş, duvara konuşuyormuş hissine kapılıyorum. Çünkü ne söylersek söyleyelim, ne yazarsak yazalım, orta ve uzun vadede ülkemizde değişen hiçbir şey olmadığını fark ediyorum. “Oğlum Reşit, sen söyle sen işit” misali kendimiz konuşuyor kendimiz dinliyor, kendimiz yazıyor kendimiz okuyoruz.
Kurumlarımız yeterince çalışmıyor; çalışmadığı gibi kendilerini de çağın gerektirdiği şekilde yenilemiyorlar. Bilmiyorlar; bilmediklerini de bilmiyorlar. Biz öğretmeye, yol göstermeye çalıştığımız zaman da bize düşman kesiliyorlar. Doğruları duymak işlerine gelmiyor. Bile bile yanlışlarında ısrar ediyorlar. Bizim söylediklerimizi yaparlarsa, benliklerine ağır bir darbe yiyecekmiş hissiyle hareket ediyorlar. Hâl böyle olunca bize de sık sık eski ama eskimeyen yazıları burada tekrarlamak kalıyor. Bugün de 19 Kasım 2017’de yayınlanmış bir yazıyı bir kez daha dikkatinize sunuyorum. Bakın bakalım, yakınmakta haksız mıyım?
HHH
Daha önce birkaç kez yazdık. Son 5 senedir Birleşmiş Milletler’in engelli insanlar konusundaki yeni
Engellilerin günlük yaşamlarında karşılaştıkları en büyük sorun hiç kuşkusuz kimsenin desteğine ihtiyaç duymadan kendi başlarına bir yerden bir yere gidememeleri. Ola ki gitseler bile girip çıkacakları binaların çoğunun onların kullanımına uygun olmaması. Gelişmiş ülkeler bu sorunu büyük ölçüde çözmelerine karşın, onlarda da zaman zaman bazı eksiklikler yaşanmıyor değil. Ülkemizde ise maalesef bu durum engelliler için hala çok büyük bir problem. Hatta engellilerin en büyük kâbusu. Ne yollarımız ne toplu ulaşım araçlarımız ne ulaşım istasyonlarımız ne yaşam alanlarımız ne de binalarımız engellilerin tek başlarına hareket edebilecekleri kullanım şartlarına haiz değil. Bazı iyi niyetli çabalar da bu namüsait durumu ortadan kaldırmak için yeterli olmuyor. 14 Şubat 2016 tarihinde bununla ilgili bu köşede bir yazı kaleme almış ve durumu özetlemeye çalışmıştık. Aradan geçen 6 yılda bir arpa boyu yol gittiğimiz için bu yazıyı tekrar yayınlama gereği duyuyorum. Bakın bakalım değişen bir şey
Bugün de modası geçmeyen yazılarımızdan biriyle karşınızdayım sevgili okurlar. 2 Aralık 2018 tarihinde bu köşede bir yazı yayınlamıştık. Yazının ana fikri, sporcu olmadan önce insan olmanın erdemi yönündeydi. Bu, yalın bir gerçektir ve her zaman böyledir. Dün, bugün ve yarın... Değişmeyecek bir kuraldır. Bu kuralın değişmeyeceği gerçeği gibi maalesef ülkemizde bu konudaki olumsuzluklar da hiç değişmiyor. Kötü örnekler her daim varlığını sürdürüyor. O nedenle ‘Sporcu olmak’ başlıklı yazımızı bir kez daha bir takım insanların hafızasına kazımak umuduyla yayınlama gereği hissediyoruz. Bugün de modası geçmeyen yazılarımızdan biriyle karşınızdayım sevgili okurlar. 2 Aralık 2018 tarihinde bu köşede bir yazı yayınlamıştık. Yazının ana fikri, sporcu olmadan önce insan olmanın erdemi yönündeydi. Bu, yalın bir gerçektir ve her zaman böyledir. Dün, bugün ve yarın... Değişmeyecek bir kuraldır. Bu kuralın değişmeyeceği gerçeği gibi maalesef ülkemizde bu konudaki olumsuzluklar da hiç değişmiyor.
Bildiğiniz gibi her Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’ndan sonra federasyonlarda seçimler yapılır. Pandemi nedeniyle Tokyo 2020 Oyunları’nın 2021’e ertelenmesinden kaynaklanan özel durumdan dolayı her dört yılda bir yapılması gereken seçimler bu kez 5. yıla sarktı. Hal böyle olunca bir yandan federasyonlarda seçim telaşı yaşanırken, bir yandan da 2021 spor takvimi aksatılmadan sürdürüldü. Yöneticiler sandık başında, sporcular ise spor arenasında ter döktüler. Bu durum elbette engelli federasyonlarımız ve sporcularımız için de geçerliydi. Bazı federasyonlarda yönetimler değişti ama sporcularımız için hayat devam etti. Son 1,5-2 ay içerisinde muhtelif turnuvalara katılan engelli sporcularımızdan oldukça önemli başarılar geldi. Bu şampiyonaların ikisinden bahsetmek istiyorum.
- İtalya’nın Pisa kentinde düzenlenen Tekerlekli Sandalye Eskrim Dünya Şampiyonası’nda milli sporcumuz Hakan Akkaya erkekler EPE Kategorisi’nde 2. olarak gümüş madalyanın sahibi oldu.
- Tiflis’te gerçekleşen Para Halter Dünya