Her dönemde, hatta her çağda siyasal, ekonomik, sosyal ve sportif, ilişkilerin olmazsa olmaz koşullarından biri olan ‘itibar’ kavramını bir kez daha gündeme taşımak istedim bugün. Zira, her geçen gün bu kavramın içeriğinin boşaltıldığına tanık oluyoruz. Hatta yavaş yavaş hayatımızdan çekiliyor gibi! En önemli sebebi de ‘itibar’ kavramının içini dolduracak olan ‘liyakat’ın ve ‘saygı’nın hayatımızdan çıkmış olması. Tüm toplumsal ilişkilerde belirleyici olan en temel etkenin siyaset ve ideolojik yakınlığın olduğu bir ortamda zaten kaçınılmaz olan sonuç da budur. Lafı fazla uzatmadan bugün için de geçerliliğini koruyan eski bir yazımızla (10 Kasım 2012) itibar ve karşılıklı saygı konusunu tekrar size hatırlatmak istedim. Siz de göreceksiniz, dün de böyleydik, bugün de böyleyiz. Değişen bir şey yok; aynı tas aynı hamam!
***
17-19 Ekim 2012 tarihleri arasında İstanbul’da Kadir Has Üniversitesi’nde ‘Uluslararası İtibar Yönetimi Konferansı’nın bir bölümündeki başlık ‘Spor ve İtibar Yönetimi’ idi. 19 Ekim günü yapılan panele moderatör olarak aynı zamanda Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Levent Bıçakcı, UEFA I. Asbaşkanı Şenes Erzik ve Türk hakemliğinin en önde gelen ismi Cüneyt Çakır ile birlikte katıldık.
Dr. Levent Bıçakcı, Şenes Erzik ve Cüneyt Çakır’ın ‘Spor ve İtibar Yönetimi’ konusunda yaptıkları konuşmalardan sonra söz bize geldi.
Salonda bulunan gençlere, ülkemizde gerçekten itibar kavramının olup olmadığını, bize göre itibar olmayan bir yerde yönetiminin de olamayacağını anlatmaya çalıştık. Ve ülkemizde bizlerin birbirimizin itibarını zedelemek ve ortadan kaldırmak için adeta programlandığımızı dile getirdik.
Örnek çok fazla
Özellikle de sporumuzda, spor yönetiminde itibar kavramından söz edebilmek bilhassa son senelerde çok zor. Birçok spor federasyonunda başkan seçimlerinden tutun da, kulüp başkanlarının, bir kısım TV yorumcularının ‘belden aşağı vurmaları’ konusunda verilecek o kadar çok örnek var ki! İtibar ‘saygı görme, güvenilir olma, prestij’ anlamlarına geldiğine göre, bizlerin birbirine saygı gösterme mecburiyetinin de unutulduğu bir ortamda hangi ‘itibar’dan söz edeceğiz. Burada hiçbirimizin diğerine söyleyeceği çok fazla bir sözü yok. Çünkü egoların öne çıktığı, spora siyasetin büyük ölçüde karıştığı bir ülkede, o konudaki itibar ve onun yönetiminden de söz etmek mümkün değil.
Yapılması gereken, önce siyasetin spordan elini çekmesi ve daha sonra yeni bir yapılaşma içinde spora ve onun yönetimine itibar kazandırılması.
Yıllardır ülkemizde bu konuda bir gelişme yaşanmadığından bize de sadece böyle yazmak kalıyor. Ama bir noktayı hiçbirimizin unutmaması gerekir. “SEVGİDE SERBESTLİK, SAYGIDA MECBURİYET” vardır. Bu saygı da makamlara değil, insanlara duyulması gereken saygıdır.