Yavuz Kocaömer

<#comment>İnternette, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne ait yukarıdaki adrese girdiğiniz zaman, Türk sporu ile ilgili kapsamlı ve doyurucu bilgiler bulacaksınız. Ayrıca, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü ve Gençlik ve Spor Genel Müdürü Kemal Mutlu köşelerini tıklarsanız, orada da çok enteresan bilgilere ulaşacaksınız.
Örneğin, 35 yıllık hayat arkadaşı Ülker hanım, Fikret Ünlü’yü anlatıyor. Veya babasından çok şey öğrenen kızı Oya Ünlü Kızıl’ın sözleri var. Ayrıca gurur kaynağı oğlu Barış Ünlü’nün de babası hakkında söylediklerine yine bu sitede ulaşabileceksiniz.
Bu kadarla da kalmıyor: Sayın Bakan’ın özverili danışmanlarından, her gün ilk merhaba dediği insan, şoförüne kadar yakın çalışma arkadaşlarının görüşlerine de yer verilmiş.
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Kemal Mutlu’yu anlatan bölüm de diğerlerinden çok farklı değil. İşte Mutlu’yu anlatan siteden bir iki başlık: "Kendisini çok özleyen babası Osman Mutlu’nun duyguları", "Babasının kopyası oğlu Kemal Mutlu". Sitede Genel Müdür Mutlu’nun ailesinin ve yakın çalışma arkadaşlarının görüşleri de mevcut.
Sanırım artık başka yoruma gerek yok! Devletin sporla ilgili resmi sitesinde yazılan bu övgü dolu

<#comment>"Yavuz ağabey, sen yine engelliler sporunu bırakma. Ama, Türk ve Dünya sporuyla ilgili bizim gazetede de yazar mısın?"
Bu sözler Milliyet Spor Müdürü Necil Ülgen’e ait. Benzeri sözlerle bundan üç yıl evvel bana Fanatik, Radikal, Posta’nın yolunu açan ve böylece engelli insanların ve engelliler sporunun duyulmasına, tanınmasına büyük katkıları olan genç arkadaşım.
Bir yandan böyle yazılarla engelli sporuna destek olmanın keyfini yaşarken, öte yandan da yazdıkça bazı dostluklarınızın zedelendiğine, bir takım insanların size karşı haksız da olsalar düşmanlığa varacak tepkiler gösterdiğine tanık oluyorsunuz.
Ancak bu satırların yazarı amatör bir yazardır. Yani ne Milliyet’ten, ne de Fanatik ve Posta’dan bu emeklerinin karşılığı bir tek kuruş dahi almamaktadır.
Amaç, ülkemizde engelliler sporunun gelişmesi, Türk sporunun tüm karşı akımlara rağmen çağdaş bir seviyeye ulaşması ve bir gün İstanbul’da Türk milletinin büyüklüğüne yakışır Olimpiyatlar’ın organize edilmesi konularına kendi acizane ölçüleri içinde katkıda bulunmaktır. Bu hedeflere ulaşırken de en yakın dostlarını bile eleştirmekten çekinmeyecektir.
Önümüzdeki haftalarda ağırlıkla Türk