Paralimpik (II)

14 Haziran 2002


<#comment>1976 Montreal Paralimpikleri ise tekerlekli sandalyeli sporcuların yanında, ilk defa ampute sporcuların ve görme engelli sporcuların da katılımıyla gerçekleşmiş, 42 ülkeden 1560 sporcu katılmıştır. Geçen yıllar içinde Paralimpikler engelli sporcular bakımından büyük önem kazanmaya başlamıştır. Zira böylece engelli sporcular, bu sayede uzak ülkelere seyahat olanağına kavuşmuş ve orada dünyanın dört bir yanından gelen sporcularla rekabete girme şansı yakalamışlardır.
1980 Moskova Olimpiyatları’nda ise çok daha değişik sorunla karşılaşılmıştır. Rusya, Moskova’da bir engelliler olimpiyatının yapılmasına izin vermemiştir. Çünkü Ruslar’ın o zamanki ideolojisine göre, bir insanın engelli olması kabul edilmeyip, tüm diğer insanlarla eşit olduğu savunulmaktaydı. Böylece Rusya’da engelliler sporu diye bir şey yoktu. Bugünkü gelinen noktada durum çok farklı.
Moskova’da yapılmayan 1980 Paralimpikleri, Avrupa’da engelliler bakımından önde giden Hollanda’nın Arnheim şehrinde yapılmış, 42 ülkeden 2250 sporcu katılmıştır. 1984 Los Angeles Olimpiyatları ise Paralimpikler’in yine bölünmesine neden olmuş, sponsorların dağılması dolayısıyla, tamamı Los Angeles’de yapılamayan

Yazının Devamı

Paralimpik (1)

6 Haziran 2002


<#comment>Önce, Paralimpik deyimi üzerinde duralım. Doğrusu Paralimpik olup, Paraolimpik değildir. Diğer bir husus, Paralimpik kelimesi Parapleji’den gelmemektedir. Ülkemizde yaygın bir şekilde böyle düşünülmesine rağmen, işin gerçeği şudur;
1960 yılından beri yapılan Engelliler Olimpiyatları, o zamanlar Yaz Olimpiyatları’na göre paralel olarak yapıldığından, Paralel kelimesinin "Para" bölümü ile Olimpik kelimesinin "Limpik" bölümü anılarak Paralimpik denmiştir. Aslında ilk düşünülen "Engelliler Olimpiyatı (Olimpics for disabled) olarak adlandırılan bu oyunlarda, sonradan Paralimpik deyiminde karar kılınmıştır.
1960 Roma Yaz Olimpiyatları sırasında yapılan ve ilk defa İngiltere dışında düzenlenen Paralimpikler’e, 23 ülkeden 440 yarışmacı katılmıştır. İlk oyunlarda, tekerlekli sandalye basketbolu ağırlık kazanmıştır. Zira, tekerlekli sandalye basketbolu ilk defa 1940’da Amerika’da oynanmıştır.
Daha sonra, bunun yanı sıra masa tenisi, badminton, yüzme, atletizmin muhtelif branşları yavaş yavaş olimpiyatlarda oturmasıyla başlamıştır.
1964 Tokyo Olimpiyatları sırasında yapılan Paralimpikler, Japonya’da engelli insanlar yönünden bir devrim yaratmıştır. O zamana

Yazının Devamı

Kocaömer’i istemezük!

30 Mayıs 2002


<#comment>Geçtiğimiz haftalarda, Türkiye Milli Paralimpik Komitesi Kurucular Toplantısı Ankara’da yapıldı. Kocaömer söz alarak, komitenin kurulmasının önemini anlattıktan sonra görevini tamamladığını kurucu ve geçici yönetim kurulunun içinde bulunmayacağını bildirdi. Toplantıdan sonra ortalıkta şu söz dolaşmaya başladı: "Kocaömer zaten zor seçilirdi".
Çünkü bazı kişiler, bazı kurucu üyeleri arayarak "Kocaömer’i oraya seçmeyiniz" talimatını vermiş idi. Nedir bazı çevrelerin Kocaömer’e karşı olan bu düşmanlığa varacak davranışlarının nedeni ?
Kocaömer, ülkemizde sayıları 7.5 milyona yaklaşan engelli insanların spor ve eğitime katkıda bulunmak için gecesini gündüzüne katan, dostlarını, iş arkadaşlarını, olanaklarını yönlendiren, sakat insanları evlerinden çıkarıp spor sahasına getirerek toplumla kaynaştırmayı amaçlayan ve ülkesinin uluslararası platformda engelliler sporunda layık olduğu yere gelmesi için çabalayan bir sivil toplum örgütü başkanı, ülkemizde Engelliler Spor Federasyonları’nı çağdaş seviyeye getirme mücadelesini kazanan, insan haklarına aykırı Spor Ödül Yönetmeliği’nin düzelmesine öncülük eden de o.
Ancak Kocaömer çizmeyi aşıyor ! Demokratik bir

Yazının Devamı

Engellilerde spor

23 Mayıs 2002


<#comment>Hangi engel grubuna dahil olursa olsunlar, engelli insanlar için sporun önemi çok büyüktür. Öncelikle spor, engelli insanların kendine öz güvenini artırır. Sonra rehabilitasyonlarına büyük ölçüde katkıda bulunur. Bugün ülkemizde ve batıda sporun içinde olmadığı bir rehabilitasyon programı yok gibidir. Ayrıca spor, engelli insanların toplumla kaynaşmasını sağlar. Spor yaparak adlarını duyuran engelli insanlar, uluslararası yarışmalarda ülkelerini temsil ederek birçok başarıya imza atarlar.
Ayrıca engelliler sporu, engelsiz insanlar için de büyük bir derstir. Sporla ilgisi olmayan insanlar, engellilerin gösterdikleri çaba, elde ettikleri başarılar karşısında utanarak, kendileri de spora başlarlar. Canlı örnekleri bugüne kadar çevremizde hep yaşadık. Ülkemizde engelliler sporu çok eski bir geçmişe sahip olmamakla birlikte, son 12 yıldır ve bunun özellikle son 5 yılı büyük aşama göstermiştir. Daha üç yıl gibi kısa bir süre önce, 18 bedensel engelli spor kulübü bulunan ülkemizde bugün bu sayı 50’yi geçmiştir.
Görme engelliler bundan iki sene evveline kadar sadece iki kulüple temsil edilirken, bu rakam 10’a çıkmış ve süratle artmaktadır. Bütün bu olumlu gelişmeler,

Yazının Devamı

Yiğidi öldür...

16 Mayıs 2002


<#comment>Bir süre önce Savaş Ay’ın A Takımı’nda, sağır dilsiz şampiyon güreşçi İsmail Dede’nin yokluk içindeki yaşamı dile getirildi. İşsiz olduğunu, devletin kendisi ile ilgilenmediği söyledi. Söylenenlerde gerçek payı yok değil idi. Ama bazı şeyler de hiç ortaya konmadı. Kasıt olduğunu düşünmüyoruz, ama eksik bilgiden kaynaklanan bu durumu düzeltmek istedik.
Öncelikle; devletin başarılı sporculara uyguladığı bir ödül yönetmeliği vardır. Bu ödül yönetmeliği, engelli sporcular için de 1999 yılından itibaren eşit hale getirilmiştir. Adı geçen sporcumuzda bu ödül yönetmeliğine göre ödüllendirilmiştir. Ancak aldığımız duyumlara göre, bu yönetmeliğin uygulanmasında bir takım keyfi müdahaleler olduğu söylenmektedir. Bu konuda da Gençlik ve Spor Genel Müdür Yardımcısı Nuri Demirci’den bir açıklama beklemek kamuoyunun hakkıdır.
İsmail Dede’ye gelince, kendisi biraz da bir ev sahibi olabilmek için böyle bir programa çıkmıştır. Özellikle engelli sporcuların, toplumun duygularını sömürmeye yönelik davranışlara girmelerine, baştan beri karşı olduğumuzu herkes bilir. Nitekim, GSGM Sayın Kemal Mutlu ve İstanbul İl Müdürü Sayın Vedat Bayram’ın kişisel olarak buldukları bir çözüme

Yazının Devamı

Dürüst gümüş madalya

9 Mayıs 2002


<#comment>Thomas Nuss 33 yaşındadır. 10 yıl engelliler sporu yapmış, Seul’deki Paralympic’lerde disk atma ve güllede madalyalar kazanmıştır. O’nu esas mutlu eden, 1994 yılında Berlin’deki Dünya Şampiyonası’nda, Alman Milli Takımı’nın yardımcı antrenörü iken kazandığı Fair Play madalyasıdır.
Şimdi kendi ağzından dinleyelim; "Fair Play madalyasını kazandığımı öğrenince çok şaşırdım. Çünkü ben, son derece doğal olan bir şey yapmıştım. Disk atıcılarından Horst Bayer’in kartını verirken, Avustralya ekibinden John Eden’in yarışmacılar listesinde olmadığı gözüme çarptı. Ama, O’nun orada olduğunu biliyordum. Hemen Avustralya ekibinin başkanına giderek durumu hatırlattım. John yarışmaya katıldı ve altın madalyayı kazandı. Tabi ki ben, egoistçe davranabilirdim ve susabilirdim. John Edin katılmazdı ve bizim güllecimiz Horst Bayer altın madalyayı kazanırdı. Ama, Horst Bayer’in de böyle kazanacağı bir altın madalyadan keyif almayacağını da biliyordum. Dürüstçe kazanılmış bir gümüş, muhtelif oyunlarla kazanılmış bir altından çok daha iyidir."
"Böyle dürüst bir davranış nereden geliyor? Bana göre, bu olay olduğu anda, aniden insanın içine doğuyor çok fazla düşünmeden. İnsanın içinde

Yazının Devamı

Bir spor bakanı

1 Mayıs 2002


<#comment>Oyıllarda Federal Alman Spor Teşkilatı Başkanı’nın Türkiye ilişkilerinde danışmanlığını yapmaktayım. Zamanın Spor Bakanı’nı incelemelerde bulunmak üzere Almanya’ya davet ettik. Köln Spor Akademisi’nde yapılan incelemelerden sonra, Frankfurt’taki olimpik merkezi gezmeye başladık.
Olimpik merkezin genel müdürü eski bir milli atlet, aynı zamanda da arkadaşım. Bize muhtelif üniteleri gezdirirken, duvarda asılı yaklaşık 2 metreye 3 metre boyutlarında bir tahtayı gösterdi ve "Bunun adı Himmeltisch" dedi. "Himmel" Almanca "gök", "tisch" de "masa" anlamına geldiğinden ben de Sayın Bakan’a dönerek, "Bunun adı gök masasıymış" dedim. "Ne olduğunu sor" dedi.
Olimpik merkezin müdürü Almanya’da o tarihlerde adı Himmel olan bir ağır sıklet grekoromen güreşcinin dünyanın en hızlı ve atik güreşcilerinden biri olduğunu, ancak belinin çok zayıf olması nedeni ile her Dünya Şampiyonası ve olimpiyatlarda finalde bu yüzden kaybettiğini söyledi.
Bunun üzerine spor bilimi konusundaki doktorların ve uzmanların kafa kafaya vererek bu duvarda görülen masayı Himmel’in kas, yağ, vücut ölçümleri yapıldıktan sonra kendisine uygun olarak hazırlandığını ve her gün belli sürelerle bu

Yazının Devamı

Spor dostluk demektir

24 Nisan 2002


<#comment>Yedi - sekiz sene kadar önce ENKA Spor Kulübü’nün tenis kaptanlığını yaparken, en büyük rakibimiz Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü Başkanı merhum Prof. Dr. Behbut Cevanşir ile hep karşılıklı gelirdik. Bu arada aynı kulübün tenis kaptanı ve şimdiki Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tınaz ile de devamlı spor kuralları içinde mücadele ederdik.
Anımsarım, rahmetli Behbut Ağabey, beni medyada en ağır şekilde eleştirir, ben de ona gerekli cevapları verir, eleştiri hakkımı kullanırdım. Ama bunun aramızda meydana gelen dostluğa hiçbir etkisi olmadı. Aynı şekilde Mehmet Tınaz kardeşimle de çok defa karşılıklı geldik. Birbirimize mektuplar yazdık. Seviyeli ama, ağır eleştirilere karşılıklı tahammül ettik.
Bugün geldiğimiz noktada Mehmet Tınaz, TESYEV’in hem kurucu üyeleri arasında, hem de en büyük destekçilerinden bir tanesi. Yine o dönemlerde bizim gibi sözünü esirgemeyen sevgili Bekir Emre ile de bugün beraberiz ve Eylül ayında yapılacak olan TED Open’da büyük bir ihtimalle TESYEV’in getireceği Alman tekerlekli sandalyeli tenisçiler bir gösteri maçı yapacaklar.
Spor dostluk demektir. Almanların söylediği gibi, "gerçek dostluklar eleştirilerin en ağırlarını kaldırabilecek

Yazının Devamı