Yaradan’ın bizlere bahşettiği mucize nefeslerimizi doğru kullanmayı kaçımız biliyor ? Ya da bildiğini zannediyor ?
Yazıma başlamadan önce şu an derin bir nefes almanızı rica ediyorum. Karnınız mı şişti ? Göğsünüz mü ?
Göğsünüz şiştiyse “Nefes almayı bilmeyenler” kulübüne hoş geldiniz:)
Sağlıksız yaşamlarımız, kronik hastalıklarımız, depresyonlarımız, güvensizliklerimiz.. Hepsi doğru nefes almamaktan..
Her şey en saf haliyle zaten mucize.. Bir bebeğin nefes alıp verişi gibi.. Düzen sonradan bozuluyor.
Yaşamda dibe vurduğumuz anlar artık büyük bir sıçrayışla yükselme zamanının geldiğini gösterir. Büyük sıkıntılar ve acılarla boğuşmaya başladığınızda nefes alma ihtiyacı duyarsınız. “Yeter artık” dediğiniz o an size içinizdeki mucizenizi getirecektir ve böylece arayışınız başlar.
İşte sevgili Nevşah da “Ben artık yaşamıyorum, nefes almıyorum,herşeyim var ama mutsuzum” dediği bir dönemde kendini oradan oraya savurarak müthiş bir arayışa başlıyor. Hemen buluyor mu? Elbette ki hayır. Her tür eğitimi deniyor. Ama en azından biliyor ki artık o mutsuz haliyle olması gerektiği yerde değil.
“
Yaşamda önünüze çıkan işaretlere inanır mısınız ya da şöyle sorayım bu işaretleri fark eder misiniz ?
Adına ister işaret diyelim, ister sinyal, ister rastlantı… hepsi bizleri iyi manada bir yerlere taşımak için karşımıza çıkar. Hepsi Allah’ın bize türlü yollar ve türlü insanlarla yolladığı mesajlardır.
Her şeyi “kader, kısmet, hayırlısı” diyerek geçiştirmenin çok da doğru olmadığını düşünenlerdenim çünkü hür irademize bırakıldığımız bu madde dünyasında aklımızla seçimleri bizler yapıyoruz.
“Biz insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık” der kutsal kitabımız. Elbette alın yazımız var ama kader, bizi sonunda olmamız gereken yere götürene kadar çıkan tüm kavşakların seçimi elimizdedir. Hiçbir çaba göstermeden oturduğumuz yerden her olana kader demek tembelliğimizden başka bir şey değil.
Deyim ne diyor: “Eşeğini sağlam kazığa bağla sonra Allah’a ısmarla”
Yani elimizden geleni yaptıktan sonra Allah’a havale etmeliyiz herşeyi ve herkesi. Yaşamlarımızın her yönünde gerek haksızlık gördüğümüzde, gerek iş yaşamımızda üzerimize düşeni yapıp en yüce makama havale etmenin gönül ferahlığını hepimiz biliriz.
Bizlerin insan olarak iyi-kötü diye yorum kattığı her olay aslında
Neyi deneyimlemesi gerekiyordu Ruh’un ?
Hangi tekamül aşamalarından geçerek olması gerekeni gerçekleştirecek ve olması gereken olacaktı.
Vakit geldi.
Ruh dünyaya inmek üzere bedenlenecekti ama neye göre ?
Ne yaşaması gerekiyorsa o şartlara, o döneme, o genlere uygun birer ebeveyn seçerek gelmeliydi dünyaya.
Ve yaşam haritası çizildi. Ruhlar dünyasında anlaşma yapıldı.
9 ay sonra bebek (RUH) hoş geldi.
Evet, size özet geçtim aslında. Çoook uzun zamandır okuduğum kitaplardan ve bir çok araştırmadan “beynimizi yememek kaydıyla” bazı şeyler öğreniyorum. Hani her şey tesadüf diyoruz ya. Buradan çıktı aslında bugünkü yazım.
Şimdiye kadar moda ve alışveriş odaklı verdiği 4 davetle ismini başarıyla tanıtan “Bliss Event” bu kez tamamen farklı ve müthiş bir konsept içeriğiyle “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği”ne de katkıda bulunarak 8 Mart Salı günü Raffles otel’de 12.00-20.30 arası tüm kadınlarımızı “içten ve dıştan” mutlu etmeye hazırlanıyor.
ÇYDD’nin “Bir ışık da siz yakın” projesiyle Bliss Event’in “Işıltınızı yansıtın” temalı bu projesi elele veriyor davette. İlk defa dernek yardımına adım atan Bliss event dünya kadınlar günü sebebiyle özellikle genç kızlarımızı hedeflemiş.
Tüm gün boyunca kişisel gelişimimiz için yarım saat aralıklarla konusunun uzmanları seminer verecek. Diğer köşede sağlıklı yaşam, güzellik, moda vs markaları stantlarında satışlar ve uygulamalar yapacak.
Bliss event’in sahibi Sevda Kaya yaptıkları bu dolu dolu çalışmayı şu şekilde tanımlıyor:
“Kadınlar günü olması sebebiyle kadına dair her şeyi barındıran, birbirinden özel konuşmacılarımızla hem workshop ile bilgilenecekleri hem de stantlarda uygulamalarını bulabilecekleri (doktorların da bulunduğu) ayrıca seçkin markalardan alış veriş yapabilecekleri kişisel gelişimden beslenmeye, sağlıklı yaşamdan modaya her şeyi
Geçenlerde güzel yüreklerin buluştuğu Florya Kaşıbeyaz Gala’da BİKAP’ın (Başarılı iş kadınları platformu) ilk projesi florya kermesine davetliydim. Bu gösterişli kermesin en güzel yanıysa giriş ücretlerinin tamamının “Yaratıcı çocuklar derneği” ne bağış sayılacak olmasıydı.
Projenin teması “Devler GALA’da” ..
Kim bu devler ? Bu devler birer anne, bu devler birer başarılı iş kadını !
Ev sahipliğini güzeller güzeli Seda Kaşıbeyaz üstlenmiş, çok da iyi etmiş. Kaşıbeyaz’ın cıvıl cıvıl ve ferah mekanından daha iyi bir yer düşünemedim açıkçası. Müthiş bir atmosfer vardı. 51 güçlü “Hem anne hem başarılı iş kadını” kendi standını özene bezene hazırlamıştı. Başka bir stand vardı ki mücevherleriyle pırıl pırıl her geleni çağırıyordu. “Lion Diamond” Öznur Yakın, bu özel projenin sevgili Seda Kaşıbeyazla birlikte diğer ana sponsoruydu..
Gelelim BİKAP’ın bu değerli projesinin baş mimarına.. Yani BİKAP kurucusu ve proje sorumlusu sevgili Bilge Eren’e;
Bilge Eren, Bilgi üniversitesi reklam ve halkla ilişkiler mezunu. Ama her şeyden önce biri 9, diğeri 1 yaşında iki çocuk annesi. Aile mesleği olan yayıncılık hayatına anne olmadan önce fazlasıyla doymuş disiplinli, çalışkan ve azimli,
“Yolculuk yine nereye” dedi arkadaşım. Hafifçe gülümsedim. "Yine" derken... Bir diğeri “Amma çok gezdin” dedi. Gülümsedim. “ÇOK” derken:)
Ne mutlu bana ki, Rabbime binlerce şükür ki genç yaşımda ve sağlığımda yeni yerler görebiliyorum. Benim gibi kaç insan varsa selam gönderiyorum. Dilerim bir gün bir yerde hepsini tanır ve hepsiyle tatiller de buluşuruz:)
Hadi başlayalım: Temmuz kızıyım ben. Zevkliyimdir, organizasyonlar benim işimdir. Her şeyin en iyisi, en kalitelisi olması için çaba sarf ederim ve hem kendimi hem de yanımdakileri çok mutlu etmek isterim. Yüzlerindeki gülümsemeyi görmek her şeye bedeldir bu hayatta. Bu yapım tabi ki tatillerime de yansır. O ülkeye, o şehre gitmeden önce seyahatlerimi çoktan tamamlamış olurum. İnternet açılır, tatil dergileri karıştırılır, gidenlere danışılır, youtube’a bakılır,tripadvisor sitesinden araştırılır ve en iyi konaklama, en iyi restoran, en önemli gezilecek yerler listesi uçağa binmeden önce muhakkak çıkmıştır. Karış karış haritadan yerler (googlemaps) bulunmuştur. O kadar çok "En en" demişim ki yanlış anlaşılmasın:) İlla ki en pahalıdan bahsetmiyorum burada. Benim "EN"lerim içinde herşeyi barındırıyor. Valiz 'e bile 1
İspanya’nın başkenti, Tapas, Paella ve Flamenco’nun şehri Madrid…
Ve Madrid’in başkenti Puerta del sol meydanı:)
Çünkü her yol bu meydana çıkıyor. Kardeşim ve eşiyle geçirdiğimiz 3 gecenin 3 gündüzün her bir zaman aralığında kendimizi Puerta del Sol’de bulduk. Bu meydan var oldukça panik yok ! Kaybolamazsınız.
Bizim gittiğimiz dönemde Real Madrid maçı varmış. Hayatımda ilk kez “İğne atsan yere düşmez” in ne demek olduğunu bu meydanda gördüm. Turistler, halk, çoluk çocuk bebek arabalarında…İnsanların umrunda mı dünya:)
Adım atamıyorsunuz, herkes birbirine karışmış durumdaydı puerta del sol meydanında. Bu meydanın çıktığı tüm ara sokaklar da kalabalıktı. Beni dinlerseniz maç zamanını öğrenip Madrid’i boşken gezmeye gidin.
Hani yeni yıl gecesi sonrası sokaklar mahvolur ya.. Ben bunun başka versiyonunu bol kırılmış şişeli, bol kağıt peçeteli, kötü kokulu olarak Real Madrid maçı sonrası Madrid merkezinde gördüm. İnsan mıyız neyiz gerçekten bilmiyorum.
Şimdi gelelim şehrin bendeki etkilerine.
Ben Madrid’i sevdim. Onca zorluk, onca kargaşa beni yıldırmadı çünkü herşey maçla alakalıydı. Ancak hadi ispanyaya gidelim derseniz kesinlikle önce Barselona’yı seçin derim. Madrid
Tam ortasındayım Charles köprüsünün. Muazzam bir gün batımı tablosu var gözlerimin önünde. Derin bir nefes alıyorum. Köprünün altından yüzlerce turist gezdiren upuzun nehir tekneleri ve martıların sesi geliyor. Bizimkiler de köprüdeki heykellerle fotoğraf çekiminde. Malum sosyal medyaya yetiştirmeliyiz:)
İşte Prag’ta en sevdiğim yerle başladım gezi hikayeme. Bu şehre gittiğimde en mutlu olduğum yer burası. Yeni yılın ertesi günü herkes bu köprüde toplanır ve akşamüstü havai fişek gösterileri yeniden başlar. (Karluv Most)
Orta Avrupa üçlüsünden en çok Prag’ı seviyorum. Şehrin tarihi kent meydanı UNESCO listesinde yer alıyor. Avrupa’nın kalbi, Altın şehir, Masal şehir Prag’ın diğer isimleri … Görkemli katedraller, vltava nehri üzerindeki zarif köprüler bu isimlerin mimarisini oluşturuyor.
Buranın yeni yıl marketleri de çok güzel oluyor. Özellikle Avrupa’ya Christmas döneminde gitmek ve meydanlara kurdukları küçük kulübeler içindeki hediyelik eşyaları görmek çok zevkli. Bir de malum devasa ışıl ışıl yeni yıl ağaçlarıyla çocuklar gibi şen olduğumuz doğrudur:)
Prag şehrinde bir sihir var. Vltava nehri şehri ortasından ikiye bölüyor. Bir dolu köprünün en güzeli elbette