Gelişmiş ülke, sömüren ve sömürmeyi bilen ülkedir. Yüzyıllar boyu böyle olagelmiştir. Kapitalist düzen, sömüren ve sömürmeyi bilen ülkelerin düzenidir. Gelişmekte olan ülkeler, sömürülerini azaltmak adına, kapitalist düzenin kurallarını öğrenmek, gelişmiş ülkelerle ortaklıklar kurmak ve ortak yönler yaratmak zorundadır.
Yüzyıllar boyunca sömürü, ucuz işgücü bulmak ve başkalarının üretemediği mal ve hizmetleri üreterek, fahiş fiyatlarla satmak yoluyla yapıldı. 18. ve 19. yüzyıllarda, ucuz işgücü, kölelik düzeni sayesinde sağlanabildi. Hâlâ, karın tokluğuna çalıştırılan Asya ve Afrika halkları için durum pek farklı değil.
Kölelik sayesinde kalkınma
E. Baptist, “Yarısından Hiç Bahsedilmedi” (The Half Has Never Been Told) adlı kitabında, Amerikan kapitalizminin, kölelik düzeni sayesinde nasıl zenginleştiğini anlatıyor. ABD’de köleler pamuk tarlalarında öldüresiye çalıştırılıyor, toplanan pamuklar İngiltere’ye gönderiliyor, sanayi devrimiyle geliştirilen dokuma tezgâhlarında işlenip, fahiş paralarla “gelişmekte olan fakat bir türlü gelişemeyen ülkeler”e satılıyordu.
1791-1860 yılları boyunca, ABD’de üretilen pamuk miktarı 10.000 Kg’dan 7.800 tona çıktı. 1860’da ABD, dünyada üretilen pamuğun %61’ini üretir hale gelmişti. Pamuk fiyatı arttıkça, köle fiyatı da artıyor; pamuk fiyatı düştükçe de köle fiyatı düşüyordu. 1801 yılında ABD ihracatının %14’ü pamuk ihracatından oluşurken, 1860’da bu oran %61’e çıkmıştı. O yıllarda, İngiltere, pamuk ihtiyacının %88’ini ABD’den sağlar hale gelmişti.
Çalışma kamplarında, her kölenin topladığı pamuk kaydedilmeye başlanmıştı. Kölelerin daha çok çalıştırılması amacıyla, “kırbaç-makinesi (whipping-machine)” sistemi geliştirildi. Köleler, kırbaç altında çalıştırıldıkça, üretimin ve toplanan pamuğun arttığı anlaşılınca, “kırbaç-makinesi” sistemi iyice yerleşti.
Kölelik borsaya giriyor
1820’lerin sonuna doğru, ABD’nin güneybatı eyaletleri, kölelik kredi senetleri (slave mortgages) çıkartıp, bunları borsalarda zengin Batılılara satmaya başladılar. Böylelikle, çiftlik sahipleri Afrika ve diğer ülkelerden daha çok köle getirtip, bunları satın alma ve tarlalarda çalıştırma olasılığı buldular. Yıllık %5 faiz garantisiyle satılan bu senetler, Avrupa’da Citizens’ Bank garantisi ile pazarlandı. Baring ise, senetlere, İngiltere Merkez Bankası’nın (Bank of England) gümüş karşılığı değişim garantisini aldı.
Senetlerde, salgınlar sonucu kölelerin ölmesi, tarlalara su basması gibi risklerin, yatırımcılar arasında paylaşılması esası vardı. Böylelikle, senetler bir bakıma sigortalanmış oluyordu. Piyasada köle fiyatı yükseldikçe, senetlerin fiyatı da yükseliyordu.
Senetler sayesinde ABD’nin pamuk üretimi dört yılda ikiye katlandı; pamuk ve şeker üretiminden büyük kârlar yapan çiftçiler, demiryolu-enerji gibi altyapı yatırımlarına giriştiler. Pamuk üretim alanlarına dönüştürülen tarla fiyatları da 15 kat arttı.
Bilindiği gibi, Amerikan İç Savaşı (Civil War), bir yönüyle köleliği devam ettirmek isteyenler ile kaldırmak isteyenler arasındaki savaştı. Abraham Lincoln, hem köleliği kaldırmak hem de eyaletleri bir araya getirmek istiyordu.