Jacques Attali’nin, Yahudi halkının ekonomik tarihini anlattığı, “Yahudiler, Dünya ve Para” isimli kitabı, bilmek istediğimiz birçok konuya ışık tutuyor. Kitab-ı Mukaddes’te geçen birçok konuyu anlamadan, Yahudilerin kendilerini (ve hatta, bir bölüm Hıristiyanların Yahudileri) neden “seçilmiş” saydıklarını ve onların ne yapmak istediklerini anlayamayız.
Zaman içinde, kapitalist dünya görüşünün oluşumuna da yardım etmiş olan, bazı Yahudi prensiplerini aşağıda topladım. Bunlara göre, zengin olmak, fakir olmaktan iyidir. Çünkü zengin insan çalmaya kalkmaz, rahat eğitim olanağı bulur ve başkalarına kolayca iyilik yapabilir. Ancak, zenginlik göze batmamalıdır. Zengin olmak, Tanrı’ya hizmet etmenin, iyilik yapmanın bir yoludur ama tek başına amaç değildir. Birisini kandırmak ise “zihinsel hırsızlık”tır ve cezası, “mal hırsızlığı”ndan ağır olur. Borsaların temel prensibi sayılan, “içeriden öğrenenlerin ticaretinin engellenmesi” fikrinin genel kabul görmesinin bir nedeni de budur.
Kendinizin patronu olun
Yahudiler, bağlayıcı işlerden kaçınırlar. Birisi için çalışmak, putperestlik gibi bir şeydir. Bu nedenle, Yahudiler yüzyıllar boyunca kendi hesaplarına çalışmayı tercih etmişlerdir. Devlet için çalışmanın zorunlu olmadığı, özel sektörün var olabildiği, kapitalist bir dünyada başkası için çalışmak neden!..
Öte yandan, rekabet kabul edilmelidir. Rekabet zengin olma fırsatı sağlar; ama aynı zamanda, başarısız olma riskini de beraberinde getirir. İşte bu risk, dayanışmayı, belli toplumsal örgütlere katılmayı gerektirir. Yahudiler, herkese faizle borç verirlerken, ihtiyaç içinde olan, kendi arkadaşlarına faizsiz borç verirlerdi. Bu da kapitalist öğretinin başka bir kuralıdır.
Servet likit tutulmalıdır
Yahudiler servetlerinin önemli bir bölümünü gayrimenkule yatırmaz; likit tutarlar. Böylece, hem servetin kıskançlık yaratmasından kurtulmuş hem gerektiğinde bölgeden taşınabilmeyi sağlamış hem de piyasada oluşabilecek alım fırsatlarını değerlendirmiş olurlar.
Zaten gerçek zenginlik, sıhhat içinde yaşamaktır. Paranın yeri doldurulur; hayatın yeri doldurulamaz. Hayat, dönüşü olmayan bir biçimde, akar gider. Bu nedenle, iyi yaşamak, çocuklarını iyi eğitmek, ani gereklilikler için likit veya kıymetli madenler gibi, likide kolay çevrilebilen servet bulundurmak gerekir. Bu da kapitalist öğretinin prensiplerinden biridir. Üniversitelerde, varlığının en az üçte birini likitte tutmayı öğretirler.
Ticaret nedir?
“Sahip olduğunuz bir inciyi, bu inciyi isteyen birine satmak, ticaret değildir. Ama sahip olmadığınız bir inciyi, bu inciyi istemeyen birine satmak, ticarettir.”
Bu prensip, Yahudileri herkesin yapamadığı, yaratıcılık isteyen işlere girmeye yönlendirmiştir.
Başta Karl Marx olmak üzere, birçok kapitalizm karşıtı görüşü savunan kişiler, Yahudileri, kapitalizmi yaratan ve sürdüren kişiler olarak görmüşlerdir. Belki bir ölçüde haklıydılar. Ama kapitalizm, savunulacak kadar güzel. Çünkü, hem demokrasiyi hem de insan hakları prensiplerini içinde barındırıyor.