Küresel durgunluk ve ekonomilerdeki bozulma, Çin ekonomisindeki yavaşlamadan kaynaklanıyor. Çin ekonomisinin %8’in altında büyümesi ve sonuç olarak, büyük ham madde alıcısı da olan bu ekonominin küçülmeye başlaması, global ham madde ve enerji fiyatlarını dürüyor. ABD’de yeni bulunan kaya gazı ve eski petrol kuyularının yeniden faaliyete geçirilmesi, petrol ve doğal gaz arzını iyice arttırdı. İran’a yaptırımların kalkması da, İran’ı yeni bir petrol satıcısı olarak piyasaya sokacak.
Bütün bu gelişmeler, öncelikle, yeniden kafasını kaldırmaya çalışan Rusya’yı vuruyor. Çin’in ABD’den sonra dünyanın en büyük askeri donanmaya ve ticaret filosuna sahip olmaya çalışması, daha önce mallarını satmak için uluslararası taşımacılara ihtiyacı olan ve donanması bulunmayan Çin’i, dünyanın süper güçlerinden biri olmaya hazırlıyor. Öte yandan, açıklanmış bulunan, Çin’in Çin Denizi’ne hakim olma projesi, Filipinler, Vietnam ve Malezya’yı çok zor durumda bırakıp; ABD garantisi altında yaşayan Tayvan’ın tamamen “Çin adası” haline gelmesi anlamına geliyor.
Şimdiki haliyle, dünyadaki ekonomik durgunluk, ABD’nin işine geliyor. ABD Merkez Bankası, faiz artırımını geciktirerek de, küresel durgunluğun derinleşmesine neden oldu. Şu an, ABD ekonomisi gittikçe güçlenirken, tüm dünya ekonomileri güç kaybediyor. En büyük güç kaybı da, Rus ve Çin ekonomilerinde yaşanıyor. Çin’de ekonomik büyümenin yavaşlaması, iç isyanları beraberinde getirecek. İsyanlar büyürse, Uygur ve Tibet bölgelerinin bağımsızlığı gündeme gelecek.
Çin ekonomi yönetimi
Çin’deki ekonomi yönetimi, henüz kapitalist güçleri yönetmeyi bilmiyor. Ne ekonomideki çıkış noktaları yakalanabiliyor ne de günlük ekonomi yönetimi başarılabiliyor. Çin’in satmak zorunda olduğu malların en önemli müşterisi, ABD. ABD, Çin malları ithalatını yavaşlattı. Brezilya ekonomisi de, Çin’e yaptığı ihracat bağlantılarının düşmesi nedeniyle, zor günler geçiriyor.
Çin, durumu kurtarmak için, Afrika ve Orta Doğu ülkelerine bel bağlamış bulunuyor. Bu ülkelerin madenleri, mineralleri, petrolü satın alarak, bu ülkelerde büyük alt yapı yatırımları gerçekleştiriliyor. Bu yatırımların gerçekleştirilmesinde ise, milyonlarca Çinli çalıştırılıyor.
Çin, bu çeşit girişimlerle kendisine bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor; fakat, beceremiyor. Çin’in ABD Doları yerine yeni bir para birimi yaratmaya çalışması ve Dünya Bankası ile IMF’nin yerini tutacak veya bu kurumlarla rekabet edecek yeni oluşumlara öncülük etmesi de, ABD’yi kızdırmış bulunuyor.
Çin’in dünya piyasalarından borçlanma kapasitesinin iyice düşmüş olması, olası bir ekonomik ve sosyal krizde, Çin’i uluslararası piyasalara ulaşamaz hale getirecek. Bu durumda Çin, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Almanya’nın düştüğü “hiper enflasyon” tuzağına düşebilecek. Almanya, borçlanma kanallarının kapalı olması nedeniyle, böyle bir krize düşmüştü. Devletle entegre olduğu için, Çin özel sektörü de, dışarıdan borçlanmayı durdurma çabasında.
Çin yöneticileri henüz farkında değiller; ama bir “hiper enflasyon”, Çin’in bütünlüğünün sonu olur. Bütün bu gelişmelerden de, dünya ekonomisi ve Türkiye kötü etkilenir.