Kapitalizmin kurallarını bizzat “kapitalist ülkeler” değiştiriyor. Kapitalizmin üç temel kuralı, serbest piyasa, demokrasi ve insan haklarıdır. Artık, bu kuralları kapitalist ülkeler dahi göz ardı ediyor. Tarafsızlık ve güvenirlik kuralı, gelişmiş kapitalist ülkeler tarafından pervasızca çiğneniyor. Amerikan Kongre ve Senatosu’nun aldığı “Ermeni Soykırımı” kararı bunlardan biri. Böylesi pervasız kararlarla, en büyük kapitalist ülke sayılan ABD, kendi sürdürmek zorunda olduğu kuralları çiğniyor; güvenilirliğini yitiriyor.
Global ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinin getireceği sorunları en başta ABD görmezden geliyor. Son zamanlarda ABD, silah gücünün kendinde olduğunu söyleyerek sorunları çözmeye çalışıyor. ABD ve Avrupa ülkeleri göç sorununu çözmek için adım atma yerine, sınırlarına duvar örüyor, birlikleri bozuyor, yardımları kesiyor, insanların denizde boğulmaları göze alıyor. Kısacası, artık kapitalist ülkeler insan haklarını savunan, herkesin hakkını vermeye çalışan ülkeler değil. Bu gidişle, terörizm kaçınılmaz olarak gelişmiş ülkelerde de süratle tırmanacak. Çünkü gelir dağılımı gittikçe bozuluyor; haksız yere ezilme gittikçe artıyor.
Demokrasi...
Japonya ve Güney Kore’nin dışında Avrupa’ya kadar bütün Asya’da demokrasiden söz edilmez oldu. Oysa demokrasi, kapitalizmin ikinci kuralıdır. ABD demokratik yönetim kurdurmak veya devam ettirmek için başka ülkelere yaptığı müdahaleleri sonlandırdı. Tek kişi ya da zümre tarafından yönetilen ülkelere istediğini yaptırmanın daha kolay olduğu, dolaylı yoldan bizzat ABD Başkanı tarafından açıklandı. Demokrasi yönetiminin neden olduğu koalisyonlar ve çabuk yıpranan hükümetler Avrupa ülkelerini de tehdit ediyor.
Seçimle iş başına gelen hükümetler ekonomik krizlerle başa çıkmakta çok daha zorlanır oldu. Koskoca Afrika’da demokratik kuralların uygulandığı ülke sayısı bir ikiyi geçmiyor. Güney Amerika ülkeleri sürekli ekonomik krizlerle, sosyal ayaklanmalarla ve istikrarsızlıkla boğuşuyor.
Serbest ticaret...
Artık serbest ticaret sona eriyor. Kapitalist sistem piyasalaşma olgusunu tamamlayamadı. Mal ve hizmet değerinin piyasada oluşması prensibi, ABD’nin dışına çıkamadı. Avrupa Birliği’nde serbest ticaret var gibi görünse de rakip mallar çeşitli gümrük oyunlarıyla engelleniyor.
Kapitalist ve Friedman ekolü ekonomi kuralları terk edildi. Artık üniversitelerde “İktisada Giriş” değil, “İktisattan Çıkış” dersleri okutuluyor. ABD ve Avrupa’da, henüz bir “kredi piyasası” tam olarak oluşturulamadığı için banka iflaslarının ve likidite krizlerinin gündeme gelmesi kaçınılmaz oluyor. Üstelik, kapitalizmde krizlerin kaçınılmaz olduğu savunuluyor.
ABD mevcut ticari anlaşmalara uymama kararı aldı. Neredeyse bütün ülkelere tarife ve kota uygulamaya başladı. Anlaşılır gibi değil; ABD kendi savunduğu sistemin yok olması için çalışıyor. Oysa, kapitalist sistemin varlığından en çok ABD faydalanıyordu. İçe kapılı ekonomiler, globalizasyon hareketinin sona ermesi, milliyetçiliğin yeniden hortlaması kapitalizmin sonunu getiriyor.
Bu gelişme, her şeyin kuvvetle ve zorla elde edileceği bir dünyaya götürür bizi. Dünya savaşı olmasa bile, bölgesel savaşlar artık kaçınılmaz.